26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gazi Meclisin elini ayağını kesmek!

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

AKP’nin “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” girişimine ilişkin haberler gazetelere yansıdı. Anayasa değişikliği taslağı MHP’ye verildi. 30 maddenin değişeceği belirtiliyor, ancak madde içerikleri henüz kamuoyuna açıklanmadı. “Yeni model”in bir tek ismi belli. “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” deniyor. Hükümet sistemleri arasında böyle bir adlandırmaya rastlanmıyor.

Bilindiği gibi, kökleri 1640 İngiliz, 1776 Amerikan ve 1789 Fransız devrimlerinde olan demokrasilerde, üç hükümet sistemi var: Meclis Hükümet Sistemi, Parlamenter Sistem ve Başkanlık Sistemi.

Türkiye’deki Anayasa geleneği, 1876’dan bu yana esas olarak Parlamenter Sistem çizgisinde gelişmiştir. Yalnız İstiklâl Savaşı yıllarında Meclis Hükümet Sistemi uygulandı.

YENİ ANAYASA GİRİŞİMİ BAŞARIYA ULAŞAMADI

Yeni Anayasa girişiminin kökleri Turgut Özal’a uzanır. “İkinci Cumhuriyet” projesidir. O zaman hayata geçiremediler ve bu misyonu Tayyip Erdoğan üstlendi.

2004 yılında Anayasa Değişikliği paketi geldi ve 7 Mayıs 2004 günü Meclis’ten geçti. O kapsamlı değişikliğin içeriğini ve eleştirisini “Türkiye’nin Anayasa Birikimi” adlı kitabımızdan okuyabilirsiniz (Kaynak Yayınları, 4.basım, İstanbul, Ocak 2016, s.176 vd.)

Ancak ABD ve AB, o değişikliklerle yetinemezdi. Yeni Dünya Düzeni’nin Ortadoğu ayağını oluşturan Büyük Ortadoğu Projesi’ne göre “Yeni Anayasa” yapılmalıydı.

AKP, 2007 yılından beri Yeni Anayasa peşinde. AKP yönetiminin kurduğu Prof. Dr. Ergun Özbudun’un başkanlığındaki Anayasa Komisyonu, 21 Temmuz 2007 genel seçiminden hemen sonra 2 Ağustos 2007 günü “Yeni Anayasa Taslağı”nı Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunmuştu. Ne var ki, AKP’nin dokuz yıl süren Yeni Anayasa macerası başarıya ulaşamadı (Bkz. Aynı kitap, s.187 vd.)

ABD ve AB, Türkiye’nin anayasa rejimini değiştirmek için çok uğraştı. Türk milleti kavramına kafayı takmışlardı. Özerklik istiyorlardı. Cemaat ve tarikatları yasallaştıran “yaşam tarzlarına özgürlük” olmalıydı. Bir de Başkanlık Rejimi.

Aslında Mecliste parmak hesabını tutturmuşlardı. Ana muhalefet denen CHP de, Türk kavramının vatandaşlık tanımından çıkartılmasını istiyordu. Özerkliği ve “Yaşam tarzlarına güvenceyi” de benimsemişti. CHP, 17 Ocak 2016 günlü 35. Kurultayında bunların hepsini oybirliğiyle kabul etmişti. Bir tek Başkanlık rejiminde farklı duruyordu. Oysa asıl rejim değişiklikleri, o maddelerdeydi.

AKP ve CHP’nin toplamı, Mecliste yeterli çoğunluğu sağlıyordu ama başaramadılar, başaramazlardı. Türk milletinin anayasa dışına sürülmesi, özerklik ve Ortaçağ yaşamının özgürleştirilmesi, hiçbir gücün harcı değildi. Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan’ın başkanlığındaki Millî Anayasa Hareketi’nin mücadelesi yanında, Prof. Dr. Süheyl Batum ve bazı MHP milletvekillerinin Anayasa Komisyonundaki çabaları, Bölücü ve Gerici Anayasa girişimine geçit vermedi. Meclis, kendi meşruluğunun kaynağını oluşturan anayasayı ortadan kaldırıp yenisini yapamazdı.

Hele Silivri duvarlarının yıkılmasından sonra FETÖ’nün devlet ve ordudan temizlendiği, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK Terör Örgütüne karşı silahlı harekât yürüttüğü ve Fırat Kalkanı Harekâtıyla ABD Koridoruna girdiği koşullarda, Yeni Anayasa girişimi yürüyemezdi. Türkiye, ABD güdümlü gerici ve bölücü terörle savaşırken, gerici ve bölücü bir anayasa yapılamazdı. Meclis, kendi meşruluğunun temeli olan Anayasayı kaldırıp yenisini getiremezdi.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ MEVZİSİNDEN YENİ HAMLE

Şimdi AKP’nin yeni hamlesi gündemdedir. Yeni Anayasa arkada kaldı, Anayasada değişiklik öneriliyor. İkisi farklı.

Türk milletini, devletin tekil karakterini ve çağdaş toplumu hedef tahtasına yerleştiren girişimden vazgeçilmiştir. AKP, artık “Cumhurbaşkanlığı sistemi”ni getirmeye odaklanmıştır. MHP yönetimini de yanına aldığı görülüyor.

CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN YETKİLERİ TEK ELDE TOPLANIYOR

30 maddelik Anayasa değişikliği kamuoyuna açıklanmadı. Ancak özü gazete haberlerinde yer aldı: Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı aynı zamanda Hükümet Başkanlığı görevini yapacak. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri tek elde toplanıyor.

Anayasa değişikliğinin sorunu şurada düğümlenmektedir: Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti nasıl denetleyecek?

Çünkü varolan Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında sorumlu değildir. Meclis, Cumhurbaşkanını denetleyemiyor ama hükümeti denetliyor. Hükümet, Meclisten güven oyu alarak kuruluyor ve Meclis tarafından her an düşürülebilir. Ayrıca Meclisin hükümeti soruyla, genel görüşmeyle, Meclis araştırmasıyla, Meclis soruşturmasıyla ve gensoruyla denetleyen çeşitli araçları Anayasada ve Meclis İçtüzüğünde düzenlenmiştir. Bu araçlar, Meclisin elleri ve ayaklarıdır.

MİLLİ HAKİMİYET BÖLÜNECEK Mİ

Anayasa değişikliği bu denetleme araçlarını ortadan kaldırırsa, sorumsuz bir başkan ve sorumsuz bir hükümet manzarası ortaya çıkacaktır.

Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanı Meclis tarafından soruyla, genel görüşmeyle, Meclis araştırmasıyla, Meclis soruşturmasıyla ve gensoruyla denetlenecekse, bu kez de devletin ve milletin birliğini temsil eden, tarafsız ve sorumsuz Cumhurbaşkanı ortadan kalkacaktır.

30 Maddelik değişiklik paketinin içinde neler bulunmaktadır, sorular şunlardır:

Türkiye’nin anayasa geleneğindeki Meclise karşı sorumlu hükümet sistemi ortadan kaldırılmakta mıdır?

Yasama ve yürütme organları arasındaki ilişki koparılmakta mıdır?

Katı bir kuvvetler ayrılığına mı gidiliyor?

Cumhurbaşkanının yönettiği hükümet, Meclisten güven oyu alacak mı, almayacak mı?

Cumhurbaşkanlığı sisteminde “almayacak” gözüküyor.

Bu durumda millî hakimiyet, devletin temel organları arasında bölünecek mi? Peki millî hakimiyetin bölünmezliği ilkesi müzeye mi kalkacak?

MECLİS TEKERLEKLİ SANDALYEYE Mİ OTURTULUYOR

Büyük soru şudur: AKP, Gazi Meclisin hükümeti denetleme araçlarını yok etme girişimi içinde midir?

O zaman “millî irade” ne hale düşer?

Bu soru yerindedir. Çünkü yasa yapan ama hükümeti denetleyemeyen Meclis, o yasaların uygulanmasını sağlayamaz.

Cumhurbaşkanlığı sistemi, Meclisin denetleme olanaklarını yok ederse, Meclis yalnız konuşur ama elsiz ayaksız kalır.

Meclis hükümeti denetleyemezse, Gazi Meclis ortadan kaldırılmış olur.

Meclis, Millî Mücadelede emperyalizme karşı savaşarak gazi olmuştu ve güçlenmişti. Şimdi AKP, o Gazi Meclisi elsiz ayaksız bırakma girişimi içindedir. Bu durumda Meclise tekerlekli bir sandalye alınması gerekecektir.

AKP yönetimi “ihtiyaç”, “ihtiyaç” diyip duruyor.

Peki Meclisin elini ayağını kesme ihtiyacı nereden geliyor? Bu konuya da izin verirseniz Pazartesi günü girelim.