19 Mart 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Felsefe Mezunlarının Sorunları ve Felsefe

Şahin Filiz

Şahin Filiz

Eski Yazar

Her hafta Pazar saat 17.15’te Ulusal Kanal’da yaptığım Felsefe ve İnsan programımda, felsefe ve felsefi düşüncenin ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Antalya’nın en gözde tarihsel, kültürel ve turistik mekânlarında Ulusal Kanal Antalya Bürosu emekçilerinin olağanüstü özverileri sayesinde bu çekimleri yapıyoruz. Son derece soyut bir dal olan felsefeyi ve felsefi düşünceyi sevdirmek için arka fon olarak bu mekânları seçiyoruz ki, felsefenin aslında sanıldığı gibi insanüstü, soyut, anlaşılmaz ve hatta laf ebeliği olmadığını görsel ziyafetler eşliğinde açıklamanın zevkini yaşıyoruz.

Bu programlarda hep felsefenin, “insanın biricik öyküsü” olduğunu tekrarlıyorum. Bu öykü, insanoğlu yeryüzünde var olduğu sürece anlatılacak, söylenecek ve yaşanacaktır. Çünkü bütün medeniyetler, insanın kendi öyküsünü bilime, sanata, edebiyata, ekonomiye, mimariye, dine ve dile nasıl yansıttığının somut meyvesidir. Felsefe, medeniyetler kurmanın vazgeçilemez şartıdır. Dahası, medeniyetler de insanın kendisini, kendi soyunu, anılan tüm kültürel alanlarda sağaltması için kurulur. Demek ki felsefe, insan olmanın ve insanlaşmanın önkoşuludur.

Bilimden sanata ve ekonomiden dine kadar insanın ilişkide bulunup ürettiği tüm kültürel zenginlikler, bir yandan felsefeyi beslerken, diğer yandan felsefeden beslenir. Başka bir şekilde söylemek gerekirse, felsefe olmadan siyaset, bilim, sanat, dosdoğru bir din bilgisi, musiki, edebiyat ve ahlak olmaz. Olur dersek, bunlardan her biri insanı kendi gerçeklik alanına göre tanımlamaya kalkar; ortaya hem parçalanmış bir birey, hem de parçalanmış bir toplum çıkar. Bireyin ve toplumun bütünlüğü işte bu kendi öyküsü olan felsefeye ve onun yaratacağı kültüre doğrudan bağlıdır.

7 Şubat 2017 tarihli gazetelerde Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023’e kadar 20 branşta öğretmen ataması yapmayacağı yönünde haberler yer aldı. Bu mağdur alanlar içinde felsefe yine başı çekiyor. Açıklamada felsefe, en çok fazlalık veren branş olarak belirtilmektedir. Yani felsefe öğretmenliği alanında aşırı bir doluluk olduğu kaydedilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın

verileri bu yönde. Ancak felsefe alanını yalnız öğretmenlik mesleği ile bir tutmanın hepimizi sürüklediği doğal sonuç bu olsa gerektir. Devlet ve felsefe mezunlarının birleştikleri nokta, felsefenin sırf öğretmenlik için öğrenildiği yönündedir. Böyle bile olsa, öğretmen atamalarında felsefeye son derece kısıtlı kadro verilmesi, yöntemli düşünme ve eğitim felsefesi açısından yararlı bir tutum değildir. Hatta bu durum, felsefe mezunları için kronik bir mağduriyete dönüşmüş durumdadır.

Felsefe bir yöntem bilimidir; yöntem bilmeden hedefe ulaşılamaz. Nitekim eskiler, “usul bilmeyen vusul’e eremez” derler. Yani, yöntemi bilmeyen amacına ulaşamaz, demektir. Eğitim sistemimizde bir türlü verimli, kaliteli ve amaca yönelik bir yöntem bulamayışımız da bu nedene dayanmıyor mu?

Öğretmen atamalarında felsefe mezunlarına hak ettikleri kontenjanların tanınmasını ısrarla istemekle birlikte, onların geleceklerini sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın açacağı kontenjan sayısı ile daraltmamalarını da istemek doğaldır. Felsefe her iki tarafa da, alanının dar olmadığını anlatmak zorundadır.

Biliyorsunuz, Fen-Edebiyat ya da Edebiyat Fakülteleri bünyesinde yer alan Felsefe Bölümleri, bağlı bulunduğu fakültenin kuruluş amacına göre, salt öğretmenlik veya öğreticilik yapmak amacıyla kurulmamıştır. Asıl amaç, bu fakülte ve bölümlerinde araştırmacı yetiştirmektir. Öğretmenlik seçeneklerden sadece biridir. O da olsun, olmalıdır da. Ama felsefeciler, yetiştikleri alanın sandıklarından daha geniş olduğunu unutmamalıdırlar.

Felsefe yüzyılımızda önsağaltım ya da öntedavi amacıyla kullanılmaktadır. Psikoloji ve psikiyatri, önde gelen Modern psikiyatrlar tarafından gittikçe felsefeye yaklaşmakta; hatta felsefeye dayanmaktadır. 1986 ‘da Almanya’da ve 1993’de ABD’de felsefe klinikleri kurulmuş, bu gün sayıları yüzleri bulmuştur. Psikoloji ve psikiyatri, karmaşık insan doğasını ve o doğaya ilişkin hastalıkları-Tıbbi müdahale noktasına gelmeden önceki süreçte- sağaltmada yetersiz kalmakta; günden güne felsefeye daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Felsefe bölümleri, sadece sağaltım ya da öntedavi alanında değil, insan kaynakları, rehberlik, danışmanlık, kültür elçiliği, yönetim-organizasyon, idari uzmanlık, çeşitli üretim sektörlerinde ceo’luk gibi sayısız pek çok alanda dengi bölümlerden mezun olanlara göre daha yetkin mezunlar verebilmektedir. Tek yapılacak şey, bu bölüm mezunlarını resmi ve özel kurum ve kuruluşların biraz daha dikkatle izlemeleri; araştırmalarıdır..

İnsanın ihtiyaç skalası ne kadar geniş ve karmaşıksa, onun öyküsü olan felsefenin de bu ihtiyaçlara cevabı o kadar geniş, çeşitli ve karmaşıktır; zengindir.

Felsefeyi ve felsefe mezunlarını, insanın olduğu her yer ve alanda istihdam etmemek için hiçbir sebep yoktur.

Öğrencilerimle birlikte felsefenin toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi alanlara yayılan ölçekte çok geniş ve derin bir ihtiyaç alanına hitap edebileceği konusunda lisan ve lisanüstü düzeydeki öğrencilerimizle birlikte bir proje hazırlığı yapacağımızı, bu projeyi raporlandırıp Milli Eğitim Bakanlığı yanında özel sektör temsilcilerine, özel okullara göndermeyi planladığımızı özellikle duyurmak istiyorum.

Bu arada ülkemizde 65’in üstünde felsefe bölümü bulunmaktadır. Kabaca söylendiğinde, bu bölümlerde her akademik düzeyden olmak üzere yaklaşık on öğretim elemanı görev yapıyor olsa, 650’yi aşkın öğretim kadrosu var demektir. Yetiştirdiğimiz felsefeci öğrencilerimizin devlet ve özel sektörde daha fazla istihdamı ve mağduriyetlerinin hafifletilmesi konusunda değerli meslektaşlarımın seslerini duyurmalarını köşe yazım aracılığıyla istiyorum.