26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kapitalizmin sanata dönüşü mü

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Kapitalizmin sanata düşmanlığı bir gerçeği mi yansıtır yoksa bir önyargı mıdır? Soruyu bu biçimde açığa çıkaran düşünür Marx olmakla birlikte, sorun gerçekte, iktidar ideolojisinin sanata düşmanlığı olarak genel kapsamda düşünülünce çok daha eskidir. İnsanoğlu’na, “Seni görmek için, gök kubbesi gibi / Hep göz olmak isterdim” denli güçlü bir imge bırakıp şiirin karşısına geçen Platon’dan beri düşünürler sanata, en çok da şiire, düşmanlıklarını gizleme gereği duymamış, dahası iktidarların sanat düşmanlığını körüklemişlerdir. Hegel’se önce göklere çıkardığı sanatın “ölümünü” ilan etmekten kaçınmamıştı.

MARX NE DEMEK İSTEDİ?

Artıdeğer teorilerinde Marx, Adam Smith’in “üretken emeği sermayeyle değişilen [ve onu oluşturup büyüten] emek” olarak keşfinden yola çıkıp sanat emeğine tanım ararken bütün tarihi kapsayan bir ve tek sanat ilkesinden ayrılır: “Maddi üretim kendi özgül tarihsel biçimi içinde kavranmazsa, ona tekabül eden zihinsel üretimde neyin özgül olduğunu ve birinin ötekine karşılıklı etkisini anlamak olanaksızlaşır.” Bu saptamanın toplumsal ve siyasal karşılığı şudur: Sanata kapitalizm öncesi dönemlerin düşmanlığıyla kapitalizmin düşmanlığı farklıdır. Kapitalizme göre, “Bir yazarın emeği, fikir ürettiği ölçüde değil, ... yayıncıyı zengin ettiği ölçüde -ya da bir [basın patronu] kapitalistin ücretli işçisiyse- üretken emektir.”

SANAT ÖLDÜ YAŞASIN SANAT

Hegel’in vargılarını çalışmalarının hemen bütün evrelerinde materyalist bir içerik ve temele taşımayı iş edinen Marx, onun “sanata ölüm” ilan edişinin ekonomi politik gerekçesini yakalayınca kendi şiarını oluşturur: “Sanat öldü, yaşasın sanat!”

Yazarın [sanatçının] kapitalizm öncesi varlık nedeni, ereği ve biçimlenişi, şu ilkeyle belirleniyor: “Yazar işine asla bir araç gözüyle bakamaz. Yazarın işi bir kendinde amaçtır; ... gerekirse, yazar onun varlığı uğruna kendi varlığını kurban eder.” Tam da bu nedenle, yapıtını yaşamıyla savunamadığı noktada, yazar [sanatçı] ve daha da çok şair, “şiir kendisi için bir araç olunca kendi özel alanından vazgeçer”; hakikat üreticisi olarak tarihsel varoluş gerekçesini ve konumunu yok eder.

ÖDÜL: BİR ORTAÇAĞ KURUMU

Halil İnalcık; Şair ve Patron incelemesinde, şairi her ne kadar himaye niyeti taşıyorsa bile bir o kadar da susturma niyeti gözeten ödüllendirmenin kapitalizm öncesi gerekçesini açığa vurur. Kapitalizmin başlangıç aşamasında Kilise’nin müzik, resim ve mimarideki himayeci tutumuna karşı aydınlanma yanlısı mesenler, özellikle tiyatro ve edebiyatı koruma tutumu izledi.

Günümüzde işverenlerin başta sinema ve müzik olmak üzere sanatı ödüllendirmesiyle, sanat adına en geçerli, dahası tek meşru onay biçiminin ödül olduğu aşamaya yani bozunumun tepe noktasına gelmiş bulunuyoruz. Sözgelimi 30 yıl önce ENKA Ödülleri’ni reddeden şairin yerini postmodern ödül avcısı şair aldı.

Aydınlık’ta Akbank’ın fotoğraf ödülleri haberinden sonra ise şairin ödülle ilişkisinde hiçbir toplumsal işlevin kalmadığını apaçık görüyoruz: Yeni Ortaçağ’ın safsata ve hurafeyi pompalayan dünyasında kapitalist, üretimde en basit işlevi yüklenecek çocuk işçileri bile bulamaz duruma düşünce sinema ve fotoğraftan medet ummuştur. Fotoğraf ödüllerinin teması, “çocuk işçiler” olarak duyurulmuştur. Aman ne güzel! Peki patronların sanata dönüşünde bir kötülük mü var? Kötülük değil de sakatlık var. Şimdilik belirtmekle yetinelim...

TEŞEKKÜR VE ÖZÜR

4 Şubat Cumartesi günlü Aydınlık Kültür Sanat sayfasında Memet Fuat’ın Çocuklar İçin Seçme Şiirler kitabının (YKY) haberinde yanlışlıkla Mehmet Fuat Köprülü’nün fotoğrafı yer aldı. İnternet arşivlerinden yararlanırken en küçük özensizlik böyle sonuçlar doğuruyor. Bunu YAZKO’da yıllarca çıraklık ettiğim Memet Fuat, “Olur böyle şeyler, yeter ki Köprülü mezarında ters dönmesin” diyerek karşılardı. Ama gazetemizin Kemalettin Kaya gibi titiz tutkunları bağışlamıyor. Tüm uyaranlara teşekkür eder, düzeltir, özür dileriz...