08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ergenlik takıntıları

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

Toplumlar da tıpkı insanlar gibi belirli bir yaştan sonra kendi yaşanmışlıklarının, edindikleri tecrübelerin toplamını oluştururlar. Yol görmemiş olanlar ergenlik döneminde takılırlar.

Yıllar önce konuştuğum yaşlı bir Alman, “1945’te her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalmasaydık bu kadar gelişemezdik” demişti. 14. asırda Hansa Birliği’yle başladıkları yolculuk 19. asırda Demir Şansölye Bismarck’ın “kan ve kılıç politikası”yla ulusal birliğe varmış; denizaşırı sömürgeler edinemeyen Almanya I. Savaş’tan yenilerek ve parçalanarak çıktıktan sonra Nazi ideolojisiyle Avrupa ülkelerini sömürgeleştirmeye, Slav halklarını köleleştirmeye kalkışmış ve ağır bir yenilgiye uğrayarak sıfır noktasına gelmişti. Geriye baktıklarında uluslarını ve toplumlarını tanımlayabilecekleri tekil bir kültürel mirasları (Hegel-Marx ya da Nietzsche-Heidegger), tek bir siyasi sistemleri ve ideolojileri yok; bunların hepsinin toplamı olarak farklı bir şeye dönüşmüşler. Elbette bu sonuç krizler yaşayarak yeniden ayrışmayacakları anlamına gelmiyor, fakat en azından daha birikimli, daha rahat ve pragmatik bir bakış açısıyla krizleri ele alma şansları var.

Benzer şeyler Yunanlılar için de söylenebilir. 1920’lerde “megali idea”nın iflasını, bozgun ve siyasi çöküşü; II. Savaş sırasında önce İtalyan, sonra Alman işgalini; işgal sırasında solcu Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELAS) ile sağcı Hür Demokratik Yunan Ordusu (EDES) arasında süren iç savaşın bütün kahramanlıklarını ve rezilliklerini yaşamışlar. Yirmi dakika genel grev yapabilmelerini sağlayan özdenetimi bu altüst oluşların sağladığı birikime borçlular.

Şu son sıralarda Türkiye’deki siyasi toplumun ülkenin tarihsel birikiminden koparak ergenlik çağına gerilediğini düşünmeye başladım. Elbette bunun sebepleri var. Her şeyden önce AKP eliyle bir kesintiye uğradık, gelişmemiz engellendi. Ayrıca tarihsel olarak çok uzun yıllar dış dünyaya kapalı kalmışız; düşünce akımlarıyla, farklı ideolojilerle temasımız sınırlı olmuş. 1963-1972 arasında kısa bir özgürleşme dönemi var.

Geçmişte sendikaların, devrimci örgütlerin insanların canı kanı pahasına verdikleri mücadeleleri küçümsemiyorum elbette, fakat son tahlilde haklar genellikle yukarıdan verilip yukarıdan alınmış. Tarihimizde dipten gelen dalgalarla, halk hareketleriyle kazanılmış hakların ve bu haklar geri alındığında ya da budandığında netice alabilen mücadelelerin sayısı dünya ölçeği dikkate alındığında çok azdır. Bütün bunlar heyecanlı kriz zamanlarında ergen tepkilerine yol açıyor olabilir mi?

Bu düşünceler Dünür’ün iç savaş videosunu izlerken aklıma geldi. Ne güzel anlatıyor. İç savaş çantasının içine düdüğünü, fenerini, telsiz cihazını koymuş. Arabasında da megafon ve silah varmış. Arkadaşı arabayla gidip Ankara’yı kolaçan etmiş, “Kalkışma var mı?” diye. Emniyete de telefon etmiş, “Yok öyle bir şey” demişler. Sahici bir askeri darbe olursa gidip bastıracak ya da Haziran Ayaklanması gibi bir öfke patlaması olursa müdahale edecek. Meydanı boş bulmuş, güzel güzel anlatıyor. Kabile devletinin takıntılı militanı!

Sosyalist solda da “Ağız tadıyla bir iç savaş yapsak ne lazım gelir” diye düşünen tipler vardır. Solun bir kısmının PKK’nin kuyruğuna takılmasında bu ergen reaksiyonunun da önemli bir payı olduğunu söyleyebiliriz. Rojava’yı Stalingrad’a, Hendek arbedesini 1936-39 İspanyol İç Savaşı’na benzetenler bunlardır. Kazık kadar adamların bu ergenlik heyecanlarını HDP pek güzel istismar etmiştir. Pentagon-CIA bağlantısı iyice açığa çıktığı için şimdilerde soldan pek yüz bulamıyorlar.

Umarım göklerdeki babamız bize iç savaş rezilliğini göstermez. Bugüne kadar olduğu gibi dolana dolana, ergen tepkilerine rağmen tek kurşun atmadan tartışıp küfürleşerek AKP’nin kurt kapanından çıkarız. Her şeyin sıfırlanması, Alman dostumun dediği gibi, gelişme imkânı sağlayabilir belki, fakat ortaya ne çıkacağı bilinmez ve yaşanacak travma on yıllarca sürer.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019