29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Batı’nın Nijer yenilgisi ve Ukrayna çıkmazı

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD emperyalizminin Afrika’da Fransa ile birlikte yürüttükleri hegemonyacı ve yeni sömürgeci döneminin sonuna gelindi.
Afrika, çok zengin kaynaklara sahip: Uranyum, altın, elmas, demir, doğal gaz ve petrol. Afrika denince akla hammadde kaynakları talan edilen sömürgeler, darbeler, etnik ve dinsel çatışmalar, katliamlar ve soykırım gelir. Bütün bu insanlık dışı vahşetin ve talanın sorumlusu Batı’nın sömürgeci ve emperyalist ülkeleridir; dün sömürgeci İngiltere, Fransa ve Belçika, bugün yeni sömürgeci ABD ve Fransa Afrika’nın yeni barbarları olarak karşımıza çıkmaktadır.

AFRİKA’DA DARBECİ VE
İŞGALCİ EMPERYALİSTLERİN İŞBİRLİĞİ

Ekonomik olarak Çin’in, ardından askeri olarak Rusya’nın Afrika’ya girişiyle ABD ve Fransa, eski gücünü korumak için birlikte Çin’in ve Rusya’nın önünü kesmeye yönelik askerî işgaller, darbeler tezgâhladılar.
2010’da ABD ve Fransa Fildişi Sahilleri’nde, başta Çin olmak üzere BRİC ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye önem veren Laurent Gbagbo’ya karşı darbe gerçekleştirmişlerdi.
2011’de ABD emperyalizminin vurucu gücü rolünü oynayan Sarkozy’nin Fransa’sı Libya’da özel kuvvetlerine ait askerleri ve savaş helikopterleriyle saldırarak Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’yi katletmişlerdi.

ABD, 2011’de Suriye ve Libya`da yaptığı gibi binlerce silahlı militanı eğiterek Sudan`ın üzerine saldı. Sudan ve Güney Sudan diye ikiye böldü: Petrolün yüzde 75`ine sahip Güney Sudan ABD etkisine girmişti.
2013 yılında Mali ve Orta Afrika’yı işgal ettiler.
Etiyopya’da 2018’de iktidara gelen ve Çin ile ilişkilerini geliştiren Abiy Ahmed’i 2019’da darbeyle devirmek istediler; başaramadılar. 2020’de Etiyopya’nın PKK’sı ayrılıkçı Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’ni kışkırttılar; yine başaramadılar.

AFRİKA’DA ABD-FRANSA
İŞ BİRLİĞİNİN SONU

Son yıllarda, Afrika’da ABD ve Fransız emperyalizmine karşı ülkelerinin bağımsızlıklarını savunan partiler, hareketler, oluşumlar “Ordu-Millet” birlikteliğiyle iktidara geliyorlar. Son 60 yılda Batı’nın hegemonyası altında olan Afrika ülkeleri ayağa kalktı ABD ve Fransa’ya kafa tutarak ülkelerinden kovdular.
Bugün artık Afrika’da siyasi, ekonomik ve askeri her denklemin içinde gelişen Çin, Rusya ve Türkiye, gerileyen ABD ve Fransa vardır.


Gerileyen ve yenilen emperyalistler gelinen aşamada kendi emperyalist çıkarları için karşı karşıya gelmiştir. Mali, Burkina Faso ve Gine yenilgisinden sonra Nijer’e karşı Fransa saldırgan çizgide direnirken, ABD yenilgiyi kabullenmiş ve sorunu diplomatik yollarla çözerek Nijer’le ilişkilerini devam ettirme yoluna girmiştir.
Paris, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) bir askeri operasyon hazırlığını desteklerken, Washington barışçıl bir çözüm çağrısında bulundu. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sabrina Singh düzenlediği basın brifinginde "Nijer ortağımız ve bu ortaklığın ortadan kalktığını görmek istemiyoruz. Oradaki üslere yatırım yaptık ve yerel güçlerle eğitim veriyoruz" demiş. Fransa ABD’nin bu tutumundan rahatsız. Le Figaro’ya göre “Fransa hayal kırıklığına uğramış”. Bu nedenle Fransa, ABD için "böyle müttefiklerle düşmanlara ihtiyaçlarının olmadığı" ifade edilmiş.

ABD, UKRAYNA'YI
YENİLGİYE ZORLUYOR

Karsten Riise’in Global Research'deki yazısının başlığı böle. Batı bugün sadece Afrika’da yenilmiyor; Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da da yenildi. Ve bugün Ukrayna’da bataklığa gömülmektedir.
Riise’nin aktardığına göre: NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ’in özel kalem müdürü Stian Jenssen, Norveç'te halka açık bir toplantıda şunları söylemiş: "Ukrayna'nın topraklarını bırakması ve karşılığında NATO üyeliği alması için bir çözüm olabileceğine inanıyorum". Yani Ukrayna Donbas ve Kırım’dan vaz geçsin biz de onları NATO’ya alalım diyor. Agoravox.fr’nin değerlendirmesi de bu yönde: “NATO, Donbas ve Kırım'ı Rusya'ya bırakmayı öneriyor”.
Agoravox.fr’nin “Ukrayna çöküşün eşiğinde” başlıklı değerlendirmesinde, Fransız medyasının aksine ABD’de basınında Batı’nın Ukrayna’da içine girdiği çıkmazı anlatan haberlerle dolu olduğu ifade ediliyor:
“Fransız medyasının gösterdiği coşkunun aksine, Amerikan basınına göre Ukrayna yolun sonuna gelmiştir. Washington Post'a göre, birçok Ukrayna vatandaşı Rusya ile savaşa karşı daha eleştirel bir tutum alıyor ve ulusal birlik parçalanmaya başlıyor. Duygulardaki bu değişiklik, Kiev'in bahar karşı saldırısının, kayıplardaki artışa rağmen önemli toprakları geri alamadığındandır”.

UKRAYNA’DA ABD VE AVRUPA’NIN ÇIKARLARI
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR

Fransa’nın önceki cumhurbaşkanlarından Nicolas Sarkozy’nin Ukrayna ile ilgili açıklamaları da dikkate değer. Sarkozy, bu ülkenin “Avrupa ile Rusya arasında bir köprü görevi gördüğünü”, yani ne NATO’ya ne de AB’ye üye olmaması ve “tarafsız bir ülke olarak kalması gerektiğini" düşünüyor. Le Figaro’ya konuşan Sarkozy’nin şu sözleri röportajın başlığında yer alıyor: “Ruslara ihtiyacımız var, onların da bize ihtiyacı var”. Sarkozy Ukrayna savaşında ABD ve Avrupa’nın çıkarlarının örtüşmediğini söylüyor: "Rusya, Avrupa'nın komşusudur (...) Bu bakımdan, Avrupa'nın çıkarları Amerikan çıkarlarıyla uyumlu değildir”.
Nicolas Sarkozy ayrıca 2014 yılında Rusya’ya katılan Kırım'da "herhangi bir geri adım atmanın yanıltıcı olduğunu" söylüyor ve şu öneriyi yapıyor: “tartışılmaz bir referandum (...) mevcut durumu teyit etmek için gerekli olacaktır".