27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir tuhaf cenaze merasimi

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

Metin Uca’nın cenaze merasimi saçmalık derecesinde tuhaftı.Türk bayrağına sarılı halde bir tiyatro sahnesine yerleştirilmiş tabut, fonda Mozart’ın Türk Marşı, tabutu omuzlayan zabıtalar ve orta yerde dolanıp duran bir imam.
Cenaze törenlerindeki semboller önemsenmeli ise rezalet, önemsemeye gerek yoksa yine rezalet.
Uca’nın vasiyeti mi böyleydi bilmiyoruz ama, sebep ne olursa olsun, tabutun Türk bayrağına sarılmış olması yasaya aykırı. Çünkü yasaya göre canımızın istediğini Türk bayrağına saramıyoruz. Belki sembolik olarak tabutun üstüne bir bayrak örtülebilir ama tabutunuz bayrağa sarılması için yasada tanımlanan kişilerden biri olmanız lazım ve Uca bunlardan biri değildi.
Peki kimdi? Eni konu bir TV sunucusu idi. Yaşamının son on yılını ise aşırı derecede muhalif bir çizgide geçirdi. Muhalif derken siyasi bir ideolojiden veya düzene muhalefetten söz etmiyorum, Uca hiçbir zaman öyle biri olmadı, ana akım medyada sivrilmiş sıradan tiplerden biriydi. O çevrelerde eski saltanat kalmayınca, benzerleri gibi o da “muhalif” olmuştu. Yani muhalifliği artık bir moda haline gelmiş, “Erdoğan muhalifliğinden” ibaretti.
Bayrak vasiyette yok, yasaya da uygun değil. Peki imam?
İmam geleneklerimize uygun. Ama orada bir tartışma var. Çünkü Uca, katıldığı bir TV programında “ben öldükten sonra yakılmak istiyorum, küllerimi de İstanbul boğazına serpsinler” demiş. Aslında tam olarak öyle de demiyor, “yakılarak ölmek istiyorum” diyor da bu saçma sapan laf bir dil sürçmesinden ibaret. (Kimlere TV sunuculuğu yaptırıyoruz tartışmasını başka bir zamana bırakıyorum)
Aklıma ilk gelen TKP-İşçinin Sesi fraksiyonunun şefi İsmail Nihat Akseymen’in cenazesi oldu. Akseymen, (bizim bildiğimiz mahlası ile Rıza Yürükoğlu) sürgünde olduğu İngiltere’de ölmüş, vasiyeti uyarınca yakılan cesedinin külleri 23 Aralık 2001’de yoldaşları tarafından Heybeliada’dan denize dökülmüştü.
Aynı şekilde, Uca’nın bu sözlerini de bir vasiyet gibi algılayanlar, “İmam’ın orada ne işi var” dediler. Ama anladığım kadarı ile Uca, vasiyetten ziyade, bir temennisini dile getiriyordu. Çünkü kendisi de “Türkiye’de buna imkan yok” diyordu.
Dolayısı ile “Uca’nın cenazesini neden imam kaldırdı” diyenlerin iki kez düşünmesi gerek. Çünkü işin bir ucu belediyelerin ücretsiz krematoryum (ölü yakma) hizmeti vermesine çıkar. İslam dininin egemen olduğu bir coğrafyada böylesi bir işe meşruiyet kazandırmak ne kadar doğrudur bu tartışılabilir. Ama öte yandan böylesi bir hizmet yoksa her vatandaş, belediyenin standart hizmetinden istifade eder. Peki dini tören bir belediye hizmeti midir? Evet öyledir.
Standart belediye hizmeti olmayan ise zabıta tören kıtası ve Mozart’ın müziğidir. Belki asıl tartışmamız gereken nokta da burasıdır…

ATEŞKES ANLAMINI YİTİRİYOR

Dünyanın her köşesinde Gazze’de ateşkes için eylemler yapılıyor. Her yerden "derhal ateşkes" sesleri yükseliyor. Pek çok lider ve hatta BM Genel Sekreteri bile ateşkes talep ediyor.
Fakat bu ateşkes sözü sanırım artık pek bir anlam ifade etmiyor.
Çünkü karşılıklı bir çatışmadan söz etmek neredeyse imkansız.
Evet, işgalci İsrail ordusuna karşı savaşan bir Hamas ordusu var. Ama İşgalciler Hamas ile savaşmıyor. Filistin halkını topyekun ortadan kaldırmak için bir soykırım kampanyası yürütüyor.
Öldürdükleri insanlar Hamas askeri değil, çocuklar. Dolayısı ile uluslararası topluma ateşkes değil, “soykırımı durdurun” çağrısı yapılmalı.

Metin Uca