04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bu kızlar neden babasız?

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

35 yıl boyunca kimsesiz yaşamış bir insanın öz babasını bulmak için gösterdiği çaba ile alay etmek, “benim sağlıklı bir cinsel hayatım var” diyerek kıkırdamak için ne düzeyde bir kötülük gerekir?

O kıkırdamalara şuh kahkahalar ile eşlik edip, “ay ilahi evet teke gibi adamsın senin şeyinin hesabını mı tutacağız” diyebilmek için ne tür bir kalpsizlikle yoğrulmuş olmak gerekir?

Bu rezil tiyatroyu izleyip tepki vermemek, gönül rahatlığı ile “..spular adama iftira atıyorlar” diyebilmek için nasıl bir kara vicdan gerekir?

Yıllarca gizli kameralarla, gizli ses kayıtlarıyla sözde gazetecilik yapıp konu kendisine gelince “yayın yasağı” getirtmek için nasıl bir ahlak anlayışına sahip olmak gerekir?

Yetimhanede büyümüş dört kız kardeş biyolojik babalarını arıyorlar. Bir insanın “benim annem babam kim” diye sormasından, bu temel hakkın peşine düşmesinden daha meşru ne olabilir?

Sabahtan akşama herkese ahlak pazarlayan çağdaş yaşam dümbelekleri neden suskun? Burada bir insanlık dramı yok mu? Burada bir kadınlık dramı yok mu?

Alın size kapı gibi araştırmacı gazeteci senaryosu:

80’li yıllarda henüz 18-20 yaşlarında oyuncu olmaya çalışan, bazı filmlerde figüranlık yapan bir genç kadın, bir grup “ünlü ve nüfuzlu” adam tarafından cinsel meta olarak “kullanılıyor”. 12 Eylül Türkiye’sinde ordudan emniyete, basından yargıya kadar her yerde gücü olan bu adamlar, genç kadının doğurduğu -ve kendilerine ait- çocuklara sahip çıkmıyorlar. Kadını da bazen para vererek, bazen tehdit ve şantaj yolu ile susturuyorlar. Öte yandan dört kız çocuğu kimsesiz bir halde hayata tutunmaya çalışıyor.

İstihbaratçıların servis ettiği belgelerle gazetecilik pozları kesen fondaş takımına sesleniyorum. Eğer yüreğiniz yetiyorsa bu öyküyü takip edin, doğru mu değil mi ortaya çıkarın… Çok yiğitsiniz, çok namuslusunuz ya hani, hadi bakalım.

NE BOYKOT AMA!

Hafta sonu fahiş yemeğe boykot kampanyası vardı. Kadıköy’deki mekanlara baktım. Pek çok lokanta ve kafe her zamanki gibi tıklım tıkış doluydu. Kendini Türkiye’nin en bilinçli kitlesi zanneden, başka herkese de cahil muamelesi yapan, çağdaş, ilerici, demokrat falan filan kitlenin küçücük bir boykotu bile beceremediğini görmek gerçekten ilginç oldu.

Demek ki bu insanların tavırları politik bilince değil, doldur-boşalt bir laf kalabalığına dayanıyor. Sosyal medyada atıp tutmaları da kuru gürültüden ibaret. Bu kitle, tam da bu yüzden çok riskli, çünkü kolayca manipüle edilebiliyor, sosyal medyadaki ıvır zıvır konuşmaları siyaset ve eylemlilik sanıyor. Bu halleri ile faydalı bir refleks üretmeleri imkansız, sadece potansiyel Zelenskiyler için oy deposu olabilirler.

Öte yandan fahiş fiyat sorunu yakıcı bir gerçek olarak yaşamımızda varlığını sürdürüyor. Boykot falan da -ilk bakışta- işe yaramıyor. Çözüm için daha fazla kafa yormamız gerekiyor.

Sosyal medya Baba Gazeteci Araştırma Türkiye