20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doların egemenliği sona erer mi?

Mustafa Pamukoğlu

Mustafa Pamukoğlu

Eski Yazar

A+ A-

Dünyada ilk paranın doğduğu yerin Mezopotamya uygarlığı olduğunu biliyoruz. İlk para birimi “şekel” belirli bir miktarda arpayı temsil ediyordu ki bunu Tevrat’ta görmek mümkün. Yusuf’un İsmail’e 20 şekel gümüşe satılışının öyküsünü Tevrat’tan öğreniriz.
MÖ iki bin yılında Çin’de “kauri” denen deniz kabuklarından yapılan bu paralar dünyanın tüm kıtalarında yüzyıllarca kullanıldı.
MÖ 600 civarında Lidya Kralı Alyattes tarafından bugünün doğu Türkiye’si olan Sardes’te altın ve gümüş alaşımı bir sikke bastırılır. Bu dünyanın ilk madeni parası olarak kabul ediliyor.
Tarihsel akış içinde Roma İmparatorluğu gibi emperyal devletler bugün olduğu gibi parayı kontrol etmek isteyince her devlet kendi otoritelerinin mührünü taşıyan sikkeler yapmaya başladı.

MODERN PARANIN DOĞUŞU
20. Yüzyıl’ın başında kâğıt para ve madeni para elle sayılıyordu. İşlemler muhasebe defterlerine elle yazılıyordu. Havale denen şey henüz yoktu.
Uzun yıllar kâğıt para dünyada hüküm sürdü. Gerçi yine de önemini kaybetmiş değil.
Ancak dünyanın bu yüzyılda yaşadığı iki büyük savaş ve teknolojide baş döndürücü gelişmeler bugünün modern parası olan elektronik parayı doğurdu. Kredi ve bankamatik kartları, çip ve PIN terminalleri ve şirketlere özel banka hizmetleri, insanların dokunmadan ve görmeden parayı kullanmasını sağladı. Diyebiliriz ki fiziksel para yerine modern paraya dönüş bu yüzyıla damga vuran en önemli dönüşümlerden biridir.

KÜRESEL PARA
İki dünya savaşından bitap çıkmış ve 1929 büyük ekonomi buhranını yaşamış dünya devletleri küresel finans sistemini kurallara bağlamak için 1944’de Bretton Woods anlaşmalarını yaptılar ve IMF ve Dünya Bankası’nı kurdular.
Bu anlaşmalar doların dünyada en değerli ve en güvenilir para olarak tahta oturdu.
1999 yılında Avrupa Birliği ortak para birimi olan avroya geçti.
2007-2008 krizi doların saltanatının tartışılmasına, doların egemenliğine son verilmesi gerektiği noktasında tartışmalar başlattı.
Ama günümüzde dolar hala en önemli para.

MİLLİ PARALARIN UYANIŞI
19. Yüzyıl’da yaşananlar, küreselleşmenin sonucunda birkaç emperyal ülkenin dünyanın diğer tüm bölgelerini sömürürken ulus devletlerinde siyasi ve ekonomik uyanışlar aslında bir cente bile mal olmayan doların imparatorluğuna birer tepki idi.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler dolar büyüsüne kapılarak dolarcı toplumlar haline geldi. Bu 1980’den sonra Fireedman’cı neoliberal paracı ekonominin doğal sonucu idi.
Şimdilerde ülkeler birbirileri ile milli paralar üzerinden ticaret yapıyorlar ve bunu yaygınlaştırmak istiyorlar. Milli paralarını değerli hale getirmek istiyorlar.

GÜÇLÜ DEVLET-DEĞERLİ PARA
Ulus devletlerin küresel ekonomideki bu adaletsiz gidişata isyan etmeleri yeni iktisadi teorilerin de tartışılmasına yol açıyor. Çünkü kapitalizm tahtından indirilmedikçe doların hâkimiyetine son vermek kolay gözükmüyor. Bu tartışmaların başında, her ulus devleti kendi doğal kaynaklarını en verimli biçimde kullanarak üretim devrimi yapması, üretemediklerini-üretmediğini değil- üreten ülkelerden ithal etmesi, kapitalist sistemin dayattığı gereksiz birçok yatırımdan kaçınılması-örneğin dev havaalanları küresel ticaretin yaygınlaşması ve paranın dolaşımının baş döndürücü duruma gelmesinden kaynaklanmaktadır-gereksiz, insanları kısa süreliğine mutlu eden tüketim çılgınlığına son verilmesi geliyor. Bunun adına ne dersek diyelim milli ekonomi politikalarının uygulanması olarak da tanımlayabiliriz.

ÖNÜMÜZDEKİ ENGELLER
Petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarına hakim olma konusundaki başta ABD olmak üzere egemen devletlerin bilek güreşi ve her an bir üçüncü dünya savaşına neden olacak gelişmeler, milli ekonomilerin güçlenmesi önündeki en önemli engellerin başında gelmektedir.
Teknolojik gelişmelerin en gelişmiş ekonomilerde oluşması ve diğer ulus devletlerin bu gelişmelere mahkûm ve üreten değil tüketen toplumlar olması da güçlü devlet ve milli ekonomi kurulmasını etkileyen en önemli engellerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

PEKİ, ÇÖZÜM NE?
Bizim ülkemiz üzerinden çözüm ne, sorusunu sorarsak şu cevabı vermek mümkün. Sıralayalım:
1- Tüm toplumların saygı duyacağı çağdaş ve gelişmiş toplum yaratmak.
2- Küresel egemenlerin kuyruğumuzdan tutmasına sebep olan yolsuzluk ve utandırıcı zenginliklerden kaçınmak.
3- Kültür devrimi yapmak. Büyük mucitler yetiştirecek ve teknolojik gelişmenin içinde yer alacak bir ülke yaratmak. Bunun için inancı ve ibadeti siyasetten, ticaretten, günlük rutin yaşamdan çıkartmak ve kul ile Allah arasına bırakmak. Yani dini sömürü aracı olarak kullanmaktan vazgeçmek.
4- Üretmek, üretmek. Gelişmiş toplumları daha da zenginleştirecek tüketimden vazgeçmek. Onların en büyük pazarlarından biri olmaktan çıkmak.
5- Büyük bir ülke olmayı sağlayıcı bir hukuk sitemi kurmak
6- Son cümle ülkeyi güven - vicdan - şeffaflık - adalet - vatanseverlik paydasında yönetmek.