15 Haziran 2024 Cumartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Durumun mitolojisi

Ekrem Kahraman

Ekrem Kahraman

Eski Yazar

A+ A-

Son durum: Türkiye, beklenen bir müdahale ile Ortadoğu’da BOP’a silah çekmiş durumda. Sonuçlarını yaşayarak hep birlikte göreceğiz.
Hani ne derler “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”
Tarih böyle işler: Önünde sonunda o an mutlaka gelir. Kendi varlığı tehlikeye giren haklı ve mağdur taraf itiraz edip baş kaldırır. Böylece her şey tersine döner ve yeni bir tarih başlar. İşte bu an tam da o andır. Artık hiç kimse, hiçbir güç, hiçbir siyasi ideolojik sanatsal kültürel pozisyon ne eski yerinde ne de “ara bir yerde” duramaz hale gelir.
Yani ister küresel, ister bölgesel ideolojik/siyasi, askeri konjonktür de, insani toplumsal ahlaki konjonktür de, çağdaş sanat ve kültür konjonktürleri de yeni bir pozisyona doğru evrilerek safını yeniden gözden geçirmeye girişir ki -kabul etseniz de etmeseniz de- tarihsel bir kırılma anıdır bu.
Ortalama öngörebilme kapasitelerini kaybetmemiş olan birisine bile ilgili alanlardaki bu kırılma anı son birkaç yıldır zaten yeterince belli olmaya başlamıştı. Çünkü BOP’un ideolojik zemini postmodernizm, küreselleşme, değişim, dönüşüm, demokrasi, güncel, devlet, şiddet, yersizyurtsuzlaşma vb. kavramlar çoktan tıkanıp sönmüşlerdi.
Siz de farkındasınızdır: Bu yazı işte tam da Türkiye’deki (Bölgemiz de buna dahil) bütün siyasi ideolojik, insani, toplumsal, ahlaki, sanat ve kültür alanlarında 20-30 yıldır yaşanan trajik bir “körleşme”nin asıl müsebbibi BOP projesindeki derin bir kırılma anında yazılıyor.
Tarihin garip tecellisine bakın ki bu an, başlangıçta kendini BOP eşbaşkanı ilan etmiş bir eşbaşkanlık pozisyonunun bu küresel projenin tamamıyla parçalanıp yok olmasına giden yola doğru evrilmesiyle bir siyasi altüst oluşla gerçekleşiyor. Son yüzyılın -özellikle de son elli yıllık sürecin- sözüm ona anti Amerikancı ideolojik/siyasigüçlerinin bir bölümü ise trajik bir biçimde BOP’çu cepheye savrulup heder olmuş durumdalar ne yazık ki.
Muhtemel ki bu yeni süreçte belki bazılarının gözleri ve zihinleri ya uyanıp açılacak ve gerçeğe gelecek ya da yine trajik bir biçimde -çaresiz- sonsuza kadar kaybedilecek.

KÜLTÜREL 'ZEYTİN DALI'

Bu köşede son beş yazıdır tarihsel bir “körleşme” anıyla ilgili yazmam boşuna değil. Anlayan zaten çoktan anlamış olmalı. Anlatamadıklarımız ise her halde gelişmeler karşısında gözlerini dört açacaklardır? Çünkü tam da bu büyük siyasi “körleşme”nin yol açtığı tarihi bir kültürel kırılma anıdır bu aynı zamanda. Üstelik de uzunca bir zamandır büyük bir ideolojik, entelektüel yenilgi, çöküş ve ölüm anı sendromundan sonra.
“Körleşme” kavramıyla ilgili bundan önceki yazdıklarıma oldukça duyarlı tepkiler geldi okuyuculardan. Üstelik bu yeni tipte bir dizi “yenilik” işaretleri yüklü tepkiler sadece siyasi ve ideolojik körlükler üzerine değil aynı zamanda çağdaş duyarlıklarımız, çağdaş edebiyat ve sanatımız üzerineydi de. Kanımca asıl önemli olan da bu “yenilik” duyarlığıydı bana kalırsa.
Çünkü doğal olarak BOP’laşma sürecindeki “küreselleşme” merkezli sözde “yenilik” referanslı büyük “körlük”, sadece kültürel bohçalarımızı, duyarlıklarımızı ve kafalarımızı körleştirmedi. Çağdaş sanat, edebiyat ve şiir kaynaklarımızı da önemli ölçüde aynı akıbete uğrattı. Kavram kabızlaştı. İmge kurudu. Form ya katılaştı ya da kendini kendi içine akıtılan zehirle zehirledi.
Öyle bir noktaya gelindi ki artık bu noktada bu ölümcül “körleşme”nin panzehiri olabilecek bir kültürel “zeytin dalı” üretilmesi gerekiyor. Çünkü bu kırılma anlarında çoğu zaman bir başka “körleşme” biçimi daha ortaya çıkar ki o da en az birincisi kadar tehlikeli. İşte tam da bu noktada yeni bir ara yüz olarak bir başka “ara yerde” durumuna ihtiyacımız belirir ki -zorunludur-. Bu da masum kafası karışıklara karşı ideolojik ve kültürel bir “zeytin dalı” tavrı olmalı kanımca.
Çünkü “ara yerde” olma halinin ilki tarihsel, ideolojik, kültürel pozisyonla ilgiliyken ikincisi yeni durumun hoşgörüsü, sabrı, üslubu ve araçlarıyla ilgilidir ki bunun niyeti, dili özenli, kapsayıcı ve kazanmak üzerine olacaktır. Çünkü kendine dayatılmış küreselleşme sahtekarlığının sözde gelişme - değişim adına büyük bir manipülasyonu söz konusu ki kafası karışık masum entelektüel enerji kaynakları, ister bu BOP merkezli manipülasyonun bir süre bilmeden enstrümanı olmuş olsun, isterse yeterince kavrayamadığı için olsun bu yeni süreçte her değer her kavram uyurgezer bir davranıştan uyanma anına geçmiştir artık. Sabır, azim, hoşgörü, anlayış ve yardım bekler.