08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emeklilerin günahı...

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir varmış/bir yokmuş./Develer tellallık edip satarken develeri,/bir benim babam varmış,/bir de bir zatımuhteremin pederi./Benim babam,/dazlak kafalı ufak tefek bir adam./O bir zatımuhteremin pederi/İkinci Sultan Hamidin/meşhur hırsız seraskeri./Benim babam,/dolu koymuş/boş çıkmış,/bütün ömrünce çevirmiş simsiyah defterleri. O, bir zatımuhteremin pederi/Yemen çölünde açlıktan ölenlerin/suyundan, ekmeğinden çalarak,/kumun üstüne akan kandan/yüzde yüz komisyon alarak/han, hamam, apartıman yapmış… Diye başlar Nazım Hikmetin şiiri, sonra da;

Şaire, “Kısa kes diyelim, sözlerini” Ölmüş sizinserasker/peder./Benim de babam öldü. Diye uzun uzadıya devam eder...

Hikmet Nazım (1876-1932), Nazım Hikmet’in babasıdır... Ve böyle bir şiiri kaleme almasının nedeni de babasının ölümü olur.

Hikmet Nazım son yıllarını önce Hale (sonradan Reks) sinemasının işletmeciliğini sonrasında da Süleyman Süreyya’nın, Kadıköy’de yeni yaptırdığı Süreyya Sineması’nın müdürlüğünü yapar. 1898’de Galatasaray Lisesi’ni birincilikle bitiren Hikmet Nazım önceleri Babıalide yabancı işlerine bakan bir büroda çalışır, sonra Hariciye nezareti Matbuat-ı Hariciye mütercimliği görevini üstlenir. Uzun süre de Selanik’te Umur ecnebiye müdürlüğünü yönetir. Bunlara ilave olarak da babası Nazım Paşa’nın Halep Valiliği döneminde verilen görevle Halep’te ikamete memur edilir. 1913 yılında matbuat müdür muavinliğine 1918’de de Hamburg Başkonsolosluğu’na tayin edilir. 1919’da da emekliye ayrılarak gazeteciliğe başlar. Emekliliğinde de sinemalarda işletmecilik ve müdürlük yapar... Kısacası dolu dolu bir yaşam...

Güzel yazı yazmasının yanı sıra ressamlığı ve fotoğrafçılığa yatkınlığıyla da bilinen Hikmet Beyin ölümü bir dizi talihsizlikler sonucu olur. Önce Mussolini adını verdiği köpeği tarafından ısırılır ve bu ısırmadan sonra köpek ölür. Hikmet Bey doktorların tavsiyesiyle tedbir amaçlı kuduz aşısı olur. Bu olaylardan dört gün sonra Beyoğlu’nda bir otomobilin çarpması sonucu yaralanır ve bu kez de tetanoz aşısı yapılır. İki iğnenin yapılmasından sonra fenalaşır ve ateşler içinde evine gelir. Başı dönmekte, gözleri kararmaktadır. Tam bu sırada yanında çalıştığı sinemanın patronu olan Süleyman Süreyya (İlmen) kapıda görünür. Hikmet Beyden sinemanın o günkü hesabını istemektedir. Fakat o konuşacak durumda değildir. Süreyya Paşa diretse de sonuç alamaz, öfkeyle çıkıp gider. Hikmet Bey bitkin düşmüştür, az sonra 19 Mart’ta 1932’de oğlunun dizinde can verir.

Nâzım Hikmet çok üzülür. Adı geçen işveren için “Hiciv Vadisinde Bir Tecrübei Kalemiye” şiirini yazar, 1932’nin son aylarında yayımlanan Gece Gelen Telgraf’a koyar. Süreyya Paşa (İlmen) söz konusu şiirde hem kendisine, hem de ölü babası Rıza Paşa’ya hakaret edildiğini öne sürerek dava açar. 8 Mayıs 1933’te 3. Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılama 27 Ağustos’ta sona erer. Vekili İrfan Emin’in başarılı savunmasına karşın Nâzım Hikmet TCK’nın 480. maddesi uyarınca bir yıl hapis ve 500 lira tazminat cezasına çarptırılır. 12 Eylül 1933 tarihli gerekçeli karar, Yargıtayca bozulur. Üstelik, 29 Ekim 1933 tarihinde çıkarılan Af Kanunu dolayısıyla mahkeme, davanın bütün sonuçlarıyla düşmesine karar verir.

Çoğu kişi tarafından bilinen bu olayı bir kez daha yazmamın nedeni, tarihe not düşmek için değil de, zaten tarihe düşülmüş olan bu notu bilenlere bir kez daha anımsatmam, bilmeyenlere de Nazım Hikmet’in babası için yazdığı bu şiirin tamamını okumalarına yönlendirmek isteğimden kaynaklanmaktadır.

Sakın bu anımsatmayı emeklilere verilen yüzde 25’lik maaşla ilişkilendirme yanlışına düşmeyiniz... İnanın onunla uzak-yakın bir ilgisi yok...

Yalnızca emekli babaların yazgısıdır bu coğrafyada böylesine ölümler...