28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İmamoğlu kararı ve sonrası

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Ekrem İmamoğlu’nun Yüksek Seçim Kurulu üyelerine “ahmak” dediği iddiası ile açılan dava sonuçlandı ve İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay hapis cezası kararı verildi. 6+ masada CHP ve masadaki varlığını CHP’ye borçlu olduğu için daha açık bir angajman içinde görünen Demokrat Parti haricinde bu karar sevinç yaratmış gibi görünüyor. Özellikle Akşener ilk ve en hızlı tepkiyi veren lider oldu. İmamoğlu’nun Saraçhane mitingi çağrısına adeta kendi adayını lanse ediyormuş gibi coşkuyla katıldı.

Mahkeme kararının yarattığı coşkunun iki nedeni var. Birincisi temyiz sürecinde kararın iptal edileceği ve siyasi yasakla sonuçlanmayacağı düşüncesi. İkincisi AK Parti cenahından gelen ilk tepkilerin kararsız oluşu. AK Parti çevrelerinden kararın kesin olmadığı, yasal sürecin tamamlanmamış olduğu yönünde uzlaşmacı tepkiler geldi. Kararın haksız ve yersiz olduğu, İmamoğlu’nun elinin güçlenmesine neden olduğu yönündeki ilk reaksiyonlara katıldıkları anlaşılıyordu.

Bu tereddütlü ortamda İmamoğlu bir atak yaptı. 6+ masayı kendi etrafında toplamış doğal cumhurbaşkanı adayı görüntüsü pekişti. Kılıçdaroğlu açığa düştü. Ancak görüntüye aldanmamak lazım. İlk günlerin coşkulu gürültüsü dindikten sonra, durum daha soğukkanlı biçimde değerlendirilmeye başlanacak. O zaman temyiz sürecinde işlerin İmamoğlu-Akşener cephesinde beklendiği gibi olmayabileceği ve mahkumiyet kararının içerdiği siyasi yasak ihtimalinin azımsanacak bir ihtimal olmadığı daha iyi görülecek.

Mahkeme kararının ardından İmamoğlu-Akşener cephesinde hakim olan yorum, Erdoğan’ın kendi kalesine gol attığıydı. Bu kararın tıpkı 1999’da Erdoğan’ın hapse girmesine ve sonrasında olayın siyasi bir mitos haline dönüştürülmesine benzer şekilde İmamoğlu lehine işleyeceği iddia edildi. Bu yorum da temyiz beklentisi gibi, ilk anların coşkusu içinde akla gelmiş bir basitleştirmeden başka bir şey değil.

Her şeyden önce Erdoğan’ın AK Parti genel başkanı olarak 3 Kasım 2002 genel seçimlerine siyasi yasaklı olarak girdiğini, aday olamadığını hatırlayalım. Siirt’te seçimlerin yenilenmesi öncesinde Deniz Baykal’ın desteği ile siyasi yasak kaldırılmış, Erdoğan seçim kanununu ihlal etmek pahasına oradan aday olmuş ve Meclis’e girmişti. Batı sisteminin Türkiye içindeki örgütlenmesi ve yetenekleri, o zamanlar kimin ülkeyi yöneteceğini tayin etmeye izin verecek düzeydeydi. O zamanlar Tanrılar öyle istediği zaman öyle oluyordu. Erdoğan’a siyasi güç getiren şey mahkum olması, hapse girmesi değildi. Aksine onu iktidarda görmeye karar vermiş uluslararası güçler ve onların içerideki dayanağı olan sistem içi aktörler, bir siyasal denklem oluşturmuş ve mahkumiyet kararını geçersiz kılabilmişti.

Bugün Tanrılar İmamoğlu’na işaret ediyorlar. Ancak bu kez siyasi yasak mahkumiyeti alması halinde, o yasağı kaldırmaya ve yasaları paspas etme pahasına İmamoğlu’nun önünü açmaya istekli bir sistem içi güçler dengesi bulunmuyor. Batılı Tanrılar artık Türkiye’nin iç siyasetini “dizayn etme” yetenekleri bakımından hamurdan putlara döndüler. Öte yandan Kılıçdaroğlu, İmamoğlu hakkındaki kararın kesinleşmesi halinde 6+ masa tabanında ancak kısmi bir tepki oluşacağını hesaplıyor olmalıdır. Çünkü 6+ masanın Cumhurbaşkanı adayı konusunda kendi arasında bir uzlaşma eksikliği bulunuyor. Kılıçdaroğlu’nun adaylık arzusunu açıkça ortaya koyması da gösteriyor ki, İmamoğlu’nun siyasi yasağa mahkum edilmesi, 6+ masadaki herkesi değil, Meral Akşener’i ve İmamoğlu’ndan yeni bir mehdi çıkarmaya çalışan muhalif kamuoyunun bir kesimini üzecektir. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun adaylık iddiasını sürdürmekteki ısrarı, Erdoğan’ın her şart altında seçimi kaybedeceğine, kendisinin veya bir başkasının adaylığının sonucu etkilemeyeceğine inanmış olmasından geliyor. Madem kim aday olsa kazanacak, o halde neden siyasi hayatının bu ilk zaferini İmamoğlu’na kaptırsın ki!

Sonuç olarak, İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararının seçim öncesi dengeleri değiştirdiğine ilişkin ilk değerlendirmeler doğru, ama ne yöne doğru değiştirdiğine ilişkin bütün değerlendirmeler fazlasıyla aceleci görünüyor. Eğer İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse, 6+ masanın bölünerek (ikinci tura kalma halinde ortak aday konusunu yeniden görüşmek üzere) seçimlere iki adayla gitmesi ihtimal dışı değildir.