29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kadınların kamusal alandaki konumu

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Kadınlar, kendilerine bir başkaları tarafından etiketlenmek istenen bir dizi olumsuzluklarla gündemden düşürülmüyor. İçinden geçtiğimiz böylesine yoğun (deprem, sel, seçim, hayat pahallılğı vs) günlerde bile kadınlar siyasetin öznesi olmaya devam ediyor.

Kadınların bu coğrafyadaki karşılaştığı sorunlar üzerine binlerce örnek verilip, ciltler dolusu kitaplar yazılabilir. Ancak, uzun bir süreç içinde kadınların kimi konumlarında deyim yerinde ise bir arpa boyu ilerleme gösterilmediği de bir gerçek olarak önümüze çıkmakta gecikmez.

Kadınların bu coğrafyadaki tarih içindeki süreçlerini anlatacak değilim. Yalnızca, küçük bir ayrıntı olarak -biraz da nostaljinin sularına yelken açarak- kadının bir zamanlar sinemadaki konumuna kısaca değineceğim.  

Kadınların sinemada seyirci olarak yer alışları, sinema salonlarının başlangıç evresinde geçirdiği mekânsal değişim/dönüşüm süreçleriyle koşutluk gösterir. Kadınların seyirci olarak varlığı sinema mekanlarını kimi değişikliğe zorlarken, bazen de sinema mekanlarının konumu kadınların bu mekanlara uyumunu sağlamıştır.

Öte yandan kadının kamusal alanda görünürlüğü, sinemaya gidişle, daha önceden edindiği çarşı ya da deniz hamamlarına gidişlerinden bazı önemli farklılıklar gösterir. Örneğin; çarşı ya da deniz hamamlarına gidiş, özünde aklanma paklanma ile açıklanabilecek bir zorunluluk taşıyıp gerekli bir ihtiyacı karşılarken, sinemaya gidişte bunların hiç biri yoktur, yalnızca  keyfiyete bağlıdır. Diğer yandan kadın, çarşı ve de deniz hamamlarına gidişi yalnızca eşinden ya da büyüklerinden izin alarak (çoğu zaman da almayarak) gerçekleştirmesine karşılık, sinemaya –tabii ki ilk dönemlerde- yalnızca eşi ya da yakınlarından biriyle, aynı mekanda farklı yerlerde otursa da, gitmek zorundadır. Bu da kadınların çarşı ya da deniz hamamların elverdiği ölçüdeki mekânsal özgürlüklerinin sinemanın ilk dönemlerinde denetim altına alınıp kısıtlandığını ortaya koyar.

Kadının sinema salonlarındaki yeri (konumu, temsili değil, aksine oturduğu yer anlamında)  edinmesi sanıldığı gibi hiç de kolay olmamıştır. Kimileri kadının sinemaya girmesine tümden karşı çıkarken, kimileri de bunu belirli koşullara bağlamıştır. Sonunda geleneksel yaşam biçimi belirleyen harem-selamlık usulü, diğer alanlarda olduğu gibi yeni icat sinemanın da ilk dönemlerinde kullanılır olmuştur. Kadınlar, paravan ya da pereyle kendilerine ayrılmış oturma yerlerinden zamanla, çocuklarıyla birlikte balkonlara taşınmış, oradan da gün içinde düzenlenen özel seanslar ve de hafta içinde kendilerine ayrılan özel günlerle sinema salonlarının daimi izleyenleri arasına katılmışlardır.   

Sinema yazarı Giovanni Scognamillo, ilk dönemlere ilişkin sinemadaki bu oturma düzenini ve bu düzen içinde yer alan kadınların konumunu ilginç bir örnekle ortaya koyar:     

1. Dünya savaşının sürdüğü yıllarda Oryanto sinemasında beyazperdeye bakanlar şu düzende oturuyorlardı.  Müslüman erkek ve kadınlar kendilerine ayrılan ayrı yerlerde, müttefik kuvvetlerin subaylarla eşleri ayrı bir bölümde yan yana, yine İstanbullu gayrimüslimler eşleriyle birlikte subay ve eşlerinin olduğu bölümde toplanmışlardır. 

Bu seyircilerin aynı salonda bir arada oturmaları ise, -birkaç tekil örneğin dışında- ancak Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleşme olanağını yakalar. Kadın bir süre yalnızca filmleri izleyen değil, filmlerde izlenen konuma da gelerek sinemadaki gerçek yerini alır.

Dün olduğu gibi günümüzde de kadınların kamusal mekanlardaki görünme olguları kimilerince dizayn edilmek isteniyor. Oysaki bizler bunu bir yüz yıl öncesinde gerçekleştirmemiş miydik?