20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milli paranın ekonomideki önemi

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası uyguladığı merkez bankacılığı faaliyetleri ile Türk lirasının değerini korumakla mükelleftir. Bankanın faaliyet alanları şöyledir; para politikası, piyasa işlemleri, hazine işlemleri, döviz kuru politikası, rezerv yönetimi, ödeme sistemleri, ödeme hizmetleri ve banknot basımı. 24 Ocak 1980 kararları sonrasında, kambiyo rejiminde yapılan yeni düzenlemelerle birlikte yabancı paranın ekonomide kullanımının önü açıldı. Dolayısıyla tüm gelişen ülkelerde olduğu gibi Türk ekonomindeki dolarizasyon süreci IMF aracılığıyla dayatılan neoliberal ‘reçete’lerle başlatılmış oldu.

FİNANSAL DOLARİZASYON ARTIYOR

Türkiye’de dolarizasyon iki temel başlık altında görülüyor; finansal dolarizasyon ve dış ticarette dolarizasyon. Önce finansal dolarizasyonun detaylarına bakalım. Finansal dolarizasyonu üç temel başlıkta toplayabiliriz; mevduatlar, krediler ve varlıklar.

Günlük hayatımızda aşina olduğumuz dolarizasyon türü mevduatların veya DTH olarak bildiğimiz döviz tevdiat hesaplarının dolarizasyonudur. Son aylarda bu hesapların tutarlarında görülen artış dolar/TL’nin yükselişindeki etkenlerden biri oldu. 10 Aralık itibariyle DTH’lerin büyüklüğü 232 milyar dolara ulaştı ve toplam mevduatlar içindeki payı tarihi rekor olan yüzde 63’e kadar yükseldi. Geçen hafta bu oranın düşürülmesi için KKM (Kur Korumalı TL Mevduat) uygulamasına başlandı. Orta ve uzun vadede KKM uygulamasının yaygınlaşması ve dolar/TL’de sert düşüşün etkisiyle DTH’lerde çözülme başlayacaktır. KKM uygulaması ile birlikte 8 yıldan beri artarak devam eden mevduatlarda dolarizasyon süreci tersine dönecektir.

BDDK’nın Kasım 2021 verilerine göre toplam krediler içinde döviz kredilerinin büyüklüğü 2.054 katrilyon TL’ye ulaştı; bu rakam toplam krediler içinde yüzde 43’e denk geliyor. Bu veriye göre son bir yılda döviz kredilerinin oranı yüzde 35’den yüzde 43’e kadar yükselmiş. Salgın sürecinde kredilerde dolarizasyonun az da olsa arttığını görüyoruz.

Dış borçların vade yapısı dolarizasyonu artıran etkenlerden birisidir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre 2021 yılının 2. çeyreğinde toplam dış borcumuz 447 milyar dolara yükseldi. Toplam dış borcun 125 milyar doları kısa vadelidir (1 yıldan daha kısa) ve kısa vadeli dış borcun yüzde 49’u sadece özel sektöre aittir. Toplam dış borçlar içinde kısa vadeli borçların oranı yüzde 27 civarında bulunuyor. Bu oran uluslararası finansal kıstaslara göre yüksektir. Yüksek oranlı kısa vadeli borçlar döviz talebinin yüksek kalmasında en büyük etkenlerden biri olmaya devam ediyor.

Varlıklar tarafına bakarsak; yurtiçi yerleşik olarak adlandırdığımız bireysel ve kurumsal yatırımcıların yüksek miktarda döviz varlıkları bulunuyor. Söz konusu varlıkların yüzde 46’sı yabancı para cinsinden hesaplarda tutuluyor. Geçen yıl Temmuz ayında bu oran yüzde 37’idi. Bu durum TL üzerinde baskı yapan başka bir etken olarak karşımıza çıkıyor.

DIŞ TİCARETTE DOLARİZASYON YÜKSEK

1980’den itibaren izlenen ihracata dayalı büyüme modeli Türkiye’de dolarizasyonun artışında önemli bir rol oynadı. Yapılan ihracatın önemli bir kısmının ithalata dayanması nedeniyle her yıl dış ticaret ve ihracat yapan şirketler döviz talebinde bulunuyorlar. Şirketlerin döviz sigortalama ve döviz riskini yönetme alışkanlığı olmadığı için artan ihracat ve dış ticaretle birlikte döviz talebi sürekli olarak yükseliyor.

2020 yılında Türkiye’nin ithalatı 219.5 milyar dolar ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 77.3 oldu. Yapılan ithalatta kullanılan ABD dolarının payı yüzde 65’lerde. En büyük dış ticaret ortaklarımız Çin ve Rusya olmasına rağmen ABD dolarının toplam dış ticarette kullanım payı çok yüksek. Hem ihracatın ithalatı karışılama oranın düşük olması hem de dış ticaretten ötürü kullanılan ABD doları oranının yüksek olması döviz talebini artıran etkenlerden birisidir.

RİSK YÖNETİMİNİN YAYILMASI TL’Yİ GÜÇLENDİRİR

Dolarizasyonun yüksek olduğu ülkelerde risk yönetimi büyük önem taşıyor. TL’nin korunması ve döviz talebinin düşük tutulması için gerek bireysel düzeyde gerekse kurumsal düzeyde risk yönetimi yapılması gerekmektedir. Türk Finans Sistemi risk yönetimi için gerekli tüm araçları sunmasına rağmen risk yönetimi bilinci hala çok düşük bir seviyede bulunuyor.

BAĞIMSIZ BİR EKONOMİ İÇİN MİLLİ PARA

Ekonominin sağlıklı işleyişi için fiyat istikrarı ve öngörülebilirlik büyük önem taşır. Hem devlet kurumları hem şirketler hem de bireylerin önünü görebilmesi ekonomik faaliyetlerin daha sağlıklı yürümesini sağlar. Güçlü mili para bağımsız bir ekonominin, fiyat istikrarı ve öngörülebilirliğin ön şartlarından birisidir. Oysa dolarizasyonun yüksek olduğu ülkelerde bağımlılık, kırılganlık, belirsizlik ve dolaysıyla da enflasyonla birlikte diğer olumsuz etkenler devreye girer. Türkiye’de fiyat istikrarsızlığının ve yüksek enflasyonun sebeplerinden biri yüksek dolarizasyondur. Dolaysıyla dolarizasyonun ekonomik hayatın içinden çıkarılması ve TL’nin ekonomik hayatta güçlü bir şekilde yerini alması elzemdir.

Öneriler;

  • Risk yönetimi, hem kamu hem de tüm özel sektör şirketlerine yönelik olarak bir kanunla zorunlu hale getirilmelidir,
  • Döviz bazında borçlanmalar sınırlandırılmalı ve döviz sigortası zorunluluğu getirilmelidir,
  • Dış borç vade yapıları düzenlenmelidir. Dış borçların vadesinin bir yıldan daha uzun vadelere taşınması sağlanmalıdır. Kısa vadeli bazı borçları devlet üstlenebilir ve bazı borç sağlayan kurumlar bu yönde finanse edebilir,
  • Kamunun ve özel sektörün döviz borçlanmalarında ABD doları dışında döviz birimleriyle borçlanma teşvik edilmelidir; avro, yuan, ruble, yen gibi,
  • Dış ticaret işlemlerinde dolar kullanımının azaltılmalı ve ikili anlaşmalar yapılarak milli paralarla ticaret teşvik edilmelidir,
  • TCMB rezervlerinde ABD dolarının payı en aza indirilmeli, dış ticaret ortaklarımızın para birimlerine dayalı rezervler (yuan, ruble gibi) artırılmalıdır,
  • Dövize karşı korumanın yanı sıra enflasyona karşı koruma garantisi veren yatırım araçları geliştirilmelidir. Böylece yüksek enflasyon beklentisinden kaynaklanan yüksek faiz ve döviz talebine karşı ön alınmış olur.

Kaynakça:

http://www.bddk.org.tr/BultenHaftalik/

https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatis

tikler/Odemeler+Dengesi+ve+Ilgili+Istatistikler/Kisa+Vadeli+Dis+Borc+Istatistikl