29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Musk'ın Maskesi

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Gazetelerde,“aşı olmak istemeyen bilim düşmanları” diye söze giren kimi haber ve yorum başlıklarını gördükçe, hep Atatürk’ün şu ünlü sözünü anımsayıp susarım:“Basın özgürlüğünden doğacak sakıncaları gidermenin çaresi, yine basın özgürlüğüdür.” Bu sabah, ülkede bilimin yalnızca kendiyle yürürlükte kalabildiğinden adı kadar emin Orhan Bursalı, 5 aşı olduğunu ve Kovit’e yakalanmayışına şaştığını söylüyordu HaberTürk’te. Bu kadar bilim dışı bir söz edilebilir mi? Kaldı ki mesele, hiç aşı olmayıp Kovit’le sarmaş dolaş yaşamaya başlayabilmektir. Çünkü aşı, Kovit’le kendiliğinden baş edemez, vücuda savaşmayı öğretir. Nitekim bunu hiç aşı olmadıkları halde başaran, yani bağışıklık kazanan bedenler var.

Peki hem her aşı döneminde aşı olup bir de üstüne şişinerek,“Kovit olanlara” ne demeli?

ORTAK MAL

Küresel oligarşi; Kovit19, aşı, ilaç şirketleri, 5G konularındaki dayatmalara hep kuşkuyla yaklaşan ve akıl yüklü sorularla direnen Abdurrahman Dilipak’tan gelen son haberlere göre, “İngiltere; Maske, Mesafe, HES Kodu, PCR, Aşı uygulamasına son verdi."Oysa DSÖ evrensel bağışıklık kazanıldığını ve küresel salgının sona erdiğini ilan etmedi henüz. Şimdi Robin Hood’un torunları soruyor olmalı: Peki bu bokları niye yedik lordum?

Dilipak’a dönüp şunu diyen de var: Asıl kuşku duyacağı o kadar çok konu ve soru dururken, bilimden ve ilaç şirketlerinden kuşku duymak ne haddine?

Kuşku, merak, arayış ve cesaret olmaksızın bilim de olmaz, gelişemez. Bilim; 100 kez doğrulanan bir olgunun 101. deneyde başka sonuç verme olasılığı üzerinde gelişir. Aristo’dan müdevver, 2 bin yıllık önyargıyı savunan milyonlarca kişinin karşısına tek başına çıkıp vargısını deneyle doğrulayan Galileo’nun açtığı çığırlabilim çağdaş ilerlemenin kılavuzu olabilmiştir.“Bilim insanlığın ortak malıdır” diyerek onu tabulaştırma yoluna gitmeyi hiç anlamıyorum. Oraya kalırsa, para, 8 milyar insanın ortak malıdır. Ama bu, küresel oligarşinin onu tabulaştırma ve para üzerinde mutlak egemenlik kurma niyetlerini haklı kılmaz. Kaldı ki hangi para?

HASTALIK YARATAN ŞİRKETLER

Bilimin para ve tabuyla bağdaştırılmak istenmesi, BigTech’in küresel egemenlik aracına dönüştürülmesi asla kabul edilemez. Bakın, çok değil, 18 yıl önce, Mart 2004’te, Orhan Bursalı’nın yönetimindeki Cumhuriyet Bilim Teknik ekinin kapağında şöyle deniyor: “İlaç şirketleri durmadan yeni hastalıklar yaratıyor.” İşte bu! Bursalı o günlerde bilimsel kuşkuculukla yaklaşarak ilaç şirketlerinin insanlığa karşı giriştiği para tuzaklarına dikkat çekiyor. Peki o günden bu güne küresel oligarşi, yeni para tuzaklarına mı girişti, yoksa tövbe edip insanlığın başına yeni hastalık belaları sarmayı mı huy edindi? Ve hemen ardından şu soru: Dergide Bursalı’nın okurlara verdiği bilgilerden esinlenerek Dilipak da doğrudan BigTech’e karşı durmadan kuşkular ve sorular geliştirmekle bilim düşmanlığı mı ediyor? Bir kez kuşku duyarsan sorular çorap söküğü gibi gelir: 20 yıl sonra da olsa, FT (Financial Times) köşe yazarı Rana Foroohar, “Büyük Teknoloji kuruluş ilkelerine ve hepimize nasıl ihanet etti?” kitabında (Kasım 2019) ve yazılarında, “Günümüzün en büyük teknoloji devlerinin verilerimizi, geçim kaynaklarımızı ve zihinlerimizi nasıl gasp ettiğini” sergilerken bilim adına işlenen suçları da göstermesi külliyen yalan mı? O yalan bu yalan, Musk’ın insanlara beyin çipi yerleştirme tasarımı da mı yalan?

KARINCALARA NASIL GÖRÜNÜR?

Solcular çelik çomak oyunundan farksız günlük siyaset cambazlıklarına ve medya münazaralarından üstün çıkma rekabetine kendilerini öylesine kaptırdılar ki, Marx'ın bilimle ilgili öngörülerini, Engels’in keşiflerini, Lenin’in saptamalarını, Mao’nun uyarılarını büsbütün boşladılar. Burjuvazi, başta emekçilerin işgücü olmak üzere üretici güçlerive bilimi kendi mutlak egemenliği için kullanma programını durmadan yenileyerek, internet ve ceptelle birlikte Yeni Ortaçağ’da insanlığı safsata ve hurafeyle boğarken her saniyesine el koyduğu yetmezmiş gibi YZ, 5G gibi teknolojilerle ebedî köle kılma tasarımının son aşamasındadır. Bütün hukuk sistemini, toplumsal düzenin demokratik işleyişini kaldırarak bilim ve teknolojiyi mafyokrasiye mal etme çabasına sessiz kalmakla bilimin insanlık için kullanımından söz edilemez.

Bilimin aşamayacağı hiçbir şey olmadığını söylerken, şunu da saptamıştı Engels: “Her şeye rağmen, kimyasal ışınların karıncalara nasıl göründüğünü hiçbir zaman ortaya çıkaramayacağız. Bu durumdan rahatsız olan bir kimse için çıkar yol yoktur.” (Doğanın Diyalektiği, s. 284, 1970)

Engels’in saptaması yerindeyse, salt merak için maymuna ve ardı sıra insana çip takılması deneylerinden rahatsız olmayan kişilerin bilime insanlığın ortak malı olarak bakışının bir yanılsamadan öte değeri yoktur. Yok, Engels’in yanlışa düşmesi bir olasılıksa, bilimi oligarşiyle ortak mal olarak görmek, onun cinayete azmettirme suçuna da ortaklıktan başka anlam taşımaz.