28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Oligarşinin aşı suçları

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Üvercinka’nın 2020 Aralık sayısında yayımladığım “Aşı Kol Geziyor” şiirinden beri, “Halâ aşı olmadın mı? Hiç acımıyor ki, niye korkuyorsun? Aşı karşıtı mısın?” soruları bana, gençliğimizde emperyalizme ve toplumsal düzene karşı en küçük eleştirimizi ABD yandaşlarının “Amerika’nın kucağından inelim de Rusya’nınkine mi oturalım?” sorusunu anımsatarak acı veriyor. Aşıdan niye korkayım? Mesele insanlık adına bir deney için yaşamdan özveride bulunmaksa, aşı olmak da olmamak da aynı kapıya çıkar. Özveri korkunun değil, cesaretin ürünüdür.

Montesqieu, bir kişiyi özgürlüğünden eden, bütün toplumun özgürlüğünü tehdit eder diyordu Kanunların Ruhu'nda... Israrla şunu söylüyorum: Aşı olup da yitirilen her yurttaşın kara haberini işittikçe tüm yurttaşların tehdit altında olduğu karabasanıyla uykularımız kaçmalı: Bu aşılar kime bağışıklık kazandırıyor? Nitekim üretken / ilerici burjuva niteliğini yitirmiş mafyokrat oligarşi, tek tek yıkım saldırılarıyla yeryüzünü bütün doğal ve kültürel varoluşuyla tehdit etmekle kalmıyor, toptan yok oluşa sürüklüyor. Virüs dalgalarının ardı arkası kesilmeyeceğinin ilk işaretleri alındığında aşı türlerinin de peş peşe geleceğini vurgulamaktan geri durmayışım da bundan...

Gelin biz işin felsefesini sonraya bırakalım, milyonlarca insanın hemen çözüm ve eski yaşama dönüş komutu beklediği Kovit19’un kimlere ne bağışıklık sağladığı üstüne somut örneklere bakalım.

AŞI TİRYAKİLİĞİ

Uluslararası aşı karşıtlarından gelen iletilerden birine yazdığım yorum sonrasında adresime araştırma raporları yağmaya başladı. Görünen o ki, uluslararası ilaç tekelleri arasındaki rekabet, ilk vuran kazanır noktasında, voliyi vururken insanlığı da vurma niyetini apaçık göstermeye başladı. Aydınlık yazarı Mehmet Yuva, son yazılarından birinde konuyu siyasal ve mali yönleriyle irdeleyerek kaygılarını paylaştı. Yazısında bir itirafa da değiniyor: “Biontech şirketinin kurucusu ve sahiplerinden Prof. Uğur Şahin ve eşi Prof. Özlem Türeci’nin son açıklamasını okuduğumda bir şeylerin doğru olmadığını hissetim. Şahin, ‘Aşı üretimimiz 2019'da 10 bindi. Ortağımız Pfizer ile yılsonuna kadar 1 trilyon dozdan fazla aşı üreteceğiz. Bu müthiş bir artış.’ demiş.”Bence bu, tüm insanlara en az 12 doz aşı programlanması ve insanların aşı bağımlısı kılınması anlamına geliyor.

Yuva; Pfizer Kovid-19 aşısı için Melinda ve Bill Gates Vakfı’nın Biontech şirketine ortaklığını hatırlatırken, 130 İngiliz bilim adamının rapor eşliğindeki manifestosu yayımlandı; “her varyant için aşı vurmanın bir insanlık cinayeti” anlamı taşıdığı belirtildi. Bugün elime ulaşan uluslararası bir makalede, ülkemiz açısından korkunç bir sav yer alıyor: Amerikan gıda ve ilaç onaylama kurumu FDA’nın daha önce, “hiç yoktan iyidir, bir uçtan aşılama başlamış olur” mantığıyla onayladığı aşılar, Pfizer Kovid-19 aşısının onay alışından sonra geçersizleşmiştir. Ne ki, tıpkı “sağlığa zararlıdır” damgasıyla sigara cinayetlerinin sorumluluğundan kurtulan tekeller gibi, “size bir şey olursa sorumluluk kabul etmiyoruz” diyerek aşıyı üretenler, satanlar, vuranlar zinciri de olası aşı cinayetlerinden yakayı kurtarmış oluyor... du! Şimdi FDA lisansı olmayan aşılar çöpe atılmak gerekiyor. Aşıyı vurduranlarsa, aşı tiryakisi olmaktan -dilerseniz bağımlısı deyin- nasıl da memnunlar... Birbirlerine keyifli bir övgüyle anlatıyorlar vuruldukları aşı sayısını ve markalarını.

KOMPLOLAR VE KURAMCISI

Yuva’nın yazısında sorduğu soruyu anımsamanın tam yeri: “Şimdi yüzlerce milyar dolarlık piyasa ürünü olan bu koronavirüsü ve aşısını sorgulayanlar, bunun arkasında bir Siyonist-emperyalist hinlik arayanlar komplo şizofreni midir?” Bu hep böyle süregeldi: Adamlar komplo yapıyor, insanlığı uyaranlarsa komplo kuramcısı oluyor.

Kendisine radyasyonlu çay içiren sorumluların sorumsuzluğunu iyi bilen Türk toplumunun önemli bir kesimi bu işin nereye varacağını az çok bildiği için sessizce bekliyor. Koruyucu tedavi, işyerlerinde ve kalabalık alanlarda gitgide zorbalığa dönüşüyor. Yetkililer de bunu adeta el altından desteklercesine bir tutum izleyerek, aşılanmayanların yaşam alanlarını sürekli kısıtlamaya yöneliyor. Şunu anlamaksa çok zor: Virüse karşı aşıyla bağışıklık kazanan kişi gündelik yaşamda oldukça rahat hareket ettiği için virüsü daha yoğun yüklenmekteyken, aşısız oluşu yüzünden virüs kapma ihtimali yüksek ama dikkatli yaşayan kişi niye ona tehdit olsun ki? Üstelik virüsün durmadan varyant ürettiği koşullarda...

Baskının temel nedeni şu: Tarihsel ve toplumsal olgular, nüfusun yüzde onunun yanlışa karşı oluşturduğu direnç noktasında, hakikatin yanılsama ve zorbalığa üstün geldiğini gösteriyor. Kaldı ki bu oran, korkuyla tehdit edilen çoğunluğun toplumsal uzlaşma eğilimini sürekli ayakta tutar. Bu, uluslararası hukuk değerleri ve ölçütleri açısından büyük anlam taşır. Toplumu kötülüklerden ve küresel salgından koruma adına işlenebilecek her türlü suç karşısında caydırıcıdır; milyonlarca insanın baskıyla aşı olma sonucu sağlığını yitirmesi yüzünden açacağı tazminat davaları kapıda bekliyor.

Büyük insanlık karşısında küresel oligarşinin yitirecek zamanı yok... İnsanlık üzerine kumar oynanmıyor. İnsanlık her yönden tehdit ediliyor. Bu tehdide pabuç bırakmak istemeyenler şu bilinci herkese yaymalı ve alışkanlığa dönüşmesini sağlamalıdır: toplumsal ilişkilerde güvenli mesafeye ve temizliğe tarih boyunca insanlık nasıl dikkat ederek var olduysa, bugün de korunmanın bu ilk koşulu en güvenilir yöntemdir.