30 Nisan 2024 Salı
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Önder Sav’ın verdiği siyaset dersi...

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Siyaset uzun soluklu bir mücadeledir... Bu mücadele sırasında birileri çelme taksa da; dik durabilmek için ideolojiye, partinin omurgasına ve köklerine bağlılık da gerekiyor... 

CHP’nin köklü mücadelesinde çok önemli yeri olan Önder Sav da bu bağlılığı gözeten, seviyeli siyaset anlayışının en önemli temsilcilerindendir... 

Bu ülkenin en ücra köyündeki CHP neferine kadar her partilisini hiçbir zaman unutmayan, onların sorunlarına her zaman el uzatabilen nadir bir siyasetçidir Önder Sav... 

Sav, 22 Mayıs 2010’da yapılan CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nu Atatürk’ün koltuğuna oturttu... 

Ancak tüm CHP tabanı bilir ki, partiye dayatılan dönüşüm sırasında Önder Sav ve cumhuriyetçi ekibine vefa örneği bile gösterilmedi... 

Ve ne yazık ki bu vahim hata partiyi çok yaraladı... Son 4 seçimdeki tablo da zaten bunu kanıtlamaya yetiyor... 

CHP terbiyesi konusunda da herkesin saygı duyduğu bir isim olan Sav, tasfiyeye rağmen partisine hiçbir zaman küsmedi, kırılmadı, yılmadı... 

Üstelik Sav, meydanlarda, yayın organlarında partisinin ve yönetimin aleyhine tek yanlış konuşma yapmadı, CHP’ye zarar vermedi, tabana bağlılığını da ısrarla sürdürdü... 

Sav; Son yıllardaki kurultay tartışmalarında CHP’ye daha donanımlı isimler kazandırmak için de elini taşın altına koymaktan çekinmemiş, bu duruşu saygı uyandırmıştı... Çünkü CHP her dara düştüğünde, binlerce partili onun kapısını çalmıştı... 

ANKARA’NIN SAV’A VEFASI... 

Gelecek hafta sonu Ankara’da da önseçim var... Binlerce CHP üyesi, partinin en saygın isimlerinden olan Sav’a yarışa girmesi konusunda baskı yaptı... 

Önder Sav da; CHP- MYK ve PM’de görev alanlar gibi kontenjana sığınarak örgütten kaçmadı ve önseçime girerek parti tabanına güvendiğini bir kez daha yine kanıtladı... 

Sav; Tıpkı 1973’de kendisini bakanlığa taşıyan önseçimde 4. olması, 7 oyla ikinciliği kaçırdığı 1977 önseçimi ve 1999’da birinci olduğu önseçime girmesi gibi, bu kez de kendisini duyarlı CHP tabanının vefasına emanet etti... 

Hiç kuşku yoktur; Sav gibi bir isim CHP’nin hafızası, olmazsa olmazı ve kazanımıdır... Türkiye’nin şu zor günlerinde CHP’nin, Sav’ın deneyimlerine gereksinimi olduğu konusunda partililer de hemfikirdir... 

Ankara’daki CHP üyeleri ve seçmenler, Sav’a 2010 yılında yapılan haksızlığı gidermek için önseçimde var güçleriyle çalışıyorlar... Hepsinin çabası, Sav gibi bir siyaset otoritesini yeniden CHP Meclis Grubu’na kazandırmak... 

Gerçek CHP’liler bilir ki; Önder Sav’a ön seçimde verilecek her oy, hiç kuşkunuz olmasın partinin kendi rotasında büyümesine de çok önemli katkılar sunacaktır... 

Sav, önümüzdeki hafta yapılacak önseçim için parti içi demokrasi dersi verirken, CHP’yi sevenler kendisini kesinlikle yalnız bırakılmamalıdır... 

HAZİRAN SEÇİMİNDEKİ TUZAK!.. 

Türkiye gericilik-bölücülük kıskacında çok kritik bir seçime doğru gidiyor... Bu seçim, ülkenin gidişatı açısından yaşamsal olduğu kadar, siyasi partilerin geleceğini de belirleyecek... 

AKP’nin oylarının eridiği söyleniyor... Bu konuda çelişkili anketler yayımlansa da toplumda AKP’ye karşı bir tepki olduğu biliniyor. 

İşte bu kaosta, adına “açılım” denilen gizemli oyun da Haziran ayındaki seçime endekslenmiş... Özellikle AKP’nin yandaş medyası, HDP-PKK çizgisini pohpohlamak için var gücüyle çalışıyor... 

İddiaya göre AKP oy kaybediyor ve tek başına iktidar olamayacak... İşte burada AKP’nin iktidarı için bir can simidi hazırlanıyor. O da işte yandaş-candaş medyanın barajı aşması için çaba harcadığı HDP... 

Bu planın tutması pek olası değil... Çünkü HDP’nin barajı aşması mümkün görünmüyor... 6-7 Ekim’de 30 kişinin katledilmesi ve ardından Atatürk heykellerine saldıran PKK-HDP çizgisi, zaten barajı aşmamak için bizzat çaba harcamış oluyor... 

Cumhuriyetle ilgili ne kadar kişi ve kurum varsa hedef alarak Batı kentlerindeki seçmeni ürküten HDP’nin son gafleti, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenlere “it sürüleri” diye küfürler eden Sırrı Sakık’a karşı tepkisiz kalmaları... 

AKP, 3. iktidarında, yalnızca rüşvet-yolsuzluk, özelleştirme -vurgun çarkı nedeniyle değil, açılımdaki şaşkınlıklar ve laik cumhuriyete yönelik taarruzları nedeniyle de oy kaybediyor... O nedenle ortak bellediği HDP’den medet umması da kurtuluş olmayacak. 

CUMHURİYET NEREYE SAVRULUYOR?..  

Konu HDP-PKK çizgisinin parlatılması olduğu için, bu koroya adını Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet gazetesinin katıldığını anımsatmadan da geçmeyelim... Cumhuriyet artık Kandil Dağı’ndaki terör merkezlerine özel muhabir göndererek PKK’nın tehditlerine ve açılım siyasetine mikrofon tutuyor. 

Cumhuriyeti bu çizgiye getirenler belli... Gazetenin başına getirilen kinci cumhuriyetçilerle, hakkında “Gadyo” diye kitap yazdığı cemaatle daha sonra kol kola giren Hikmet Çetinkaya adlı korkak... 

Çetinkaya, gazetede sansür ve tasfiyenin ardındaki isim olan Akın Atalay adlı bir avukata ne yazık ki teslim olmuş. Üstelik gazete de, ne hikmetse atındaki cipe bile sahip çıkamayarak gizemli bir şekilde çaldıran bu zata teslim edilmiş!.. Türkiye’nin dönüştürülmesi sırasında nasıl siyaset ve medya dizayn ediliyorsa, bir yandan cemaate yanaşan diğer yandan PKK’nın duyurularına çanak tutan Cumhuriyet gazetesi de kendisine biçilen görevi yapıyor. Oysa bu karanlık çıkmazda asıl görev Cumhuriyet’in vefalı okurlarına düşüyor; o asırlık gazeteyi tüketen işbirlikçilere daha ne kadar tahammül edeceksiniz?.. Tehlikenin farkında mısınız?..