20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sevgi dilinden uzaklaşan toplumumuzu bekleyen tehlikeler!

Mustafa Pamukoğlu

Mustafa Pamukoğlu

Eski Yazar

A+ A-

Milletvekillerine, bizi idare edenlere, siyasetçilere, sosyal medyaya bakıyoruz ve şu sözü hatırlıyoruz: “Üslub-u beyan, ayniyle insan.”

Türk politika hayatına nükte girmedi. Hiciv sanatı hakaret sanıldı. Hakaret yeni bir sanat kolu oldu.

Ömer Seyfettin ta o zamanlar bile politikacılar için ne söylemiş: “Onların hangisi ile bir arada bulunsam, kendimi penceresiz ve kapısız bir kümeste zannediyorum.”

Bugün siyasetçileri dinlemeye, sosyal medya mesajlarını okumaya korkuyoruz artık.

Her gün küfür ve hakaretle birbirini yiyen toplum.

Sonunda her alanda birbirine hakaret eden bir yığın insan, siyasetçi ve medya toplumumuzun kimyasını bozdu.

Tam bu sırada koronavirüs çıkageldi. Tam umutsuzluğa düşmüşken acaba bu düşman bizi kendimize getirir mi, diye de ümitlenmiyor değiliz.

KURTULMAMIZ LAZIM

Öncelikle bazı şeylerden kurtulmamız lazım.

Bu tür siyasetçilerden kurtulmamız lazım; ama nasıl?

Türk futbolunun darmadağın olmasına yol açan yorumculara artık yeter, demek gerekiyor; ama nasıl?

Daha yazılanı okumadan, bilgi sahibi olmadan fikir beyan ve hakaret eden sosyal medya yorumcularından ve klavye kahramanlarından nasıl kurtulacağız? Sağlığımızı nasıl koruyacağız?

Trafikte en ufak yanlış veya istenileni yapmayan bir harekette neredeyse silah çekecekler ülkesi olmaktan ne zaman çıkacağız?

Hangi tartışma konusu olursa olsun mutlaka kırıcı bitmesini nasıl önleyeceğiz?

Yani nasıl ve ne zaman medeni bir toplum olacağız?

Nükte yapan, hicve kızmayan, kendi ile de alay edebilen, karşıdakini dinleyen, bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmeyen bireylerden, siyasetçilerden ibaret bir toplumu nasıl yaratacağız?

KORONAVİRÜS BİZİ UYANDIRIR MI?

Dünyayı esir alan koronavirüs acaba bizi kendimize getirir mi? Bir görünmez düşmanın nelere kadir olduğunu görüp sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü toplumun kimyası haline getirebilir miyiz?

El temizliği kadar kalp temizliğinin de önemini bize bu düşman kavratır mı?

Bu fani dünyada en büyük silahın sevgi dili olduğunu bize bu korona öğretir mi?

Onu bunu bilmeyiz; kendimize gelmezsek bizi büyük tehlikeler bekliyor. Bakın sayalım:

1- Dünyada saygınlığımız ve itibarımız azalıyor. Bu her türlü savaşta (siber, ekonomik, sıcak savaş) kendimizi korumak için bir zafiyet.

2- Doğa intikam almaya devam edecek ve intikam derecesini artıracak.

3- Toplumumuz, keskin kutuplaşmaların ekseninde tehlikelere doğru yol alacak.

4- Bizi biz yapan bu kadim Anadolu toprakları ona yaptığımız ihanetin bedelini bize ödettirecek.

5- Ve koronavirüs kadar tehlikeli Türkiye’ye özgü bir özel hastalığa yakalanacağız. Adını koymada bilim dünyası çok zorlanacak!

İster inanın, ister inanmayın. Bunlara fantezi deyin, bilim dışı kabul edin. Kendimize gelmezsek çağdaş bir toplum için adımlar atmazsak bizce bunların hepsi olacak. Sizce?