28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hoş geldin KAAN

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye’nin 5.nesil savaş uçağı ilk uçuşunu başarı ile gerçekleştirdi. Bu ilk uçuş benim gibi tüm Türk milletini heyecanlandırdı. Türkiye son yıllarda savunma sanayinde çok önemli atılımlara imza atmaktadır. Bunların hepsi gurur vericidir. Bu yatırımların devamı için tüm kalbimiz ve gücümüzle bunları yaratmaya, üretmeye çalışanlara desteğimiz sürecektir.
Şimdi biraz geriye dönüp “nereden nereye” diyeceğimiz bir döneme gidelim.
11 Kasım 1938 tarihi Türkiye için sadece kurucu ve yüce önderini kaybettiği bir gün değildir. Yeni bir dönemin başladığı bir tarihtir. 2. Dünya Savaşı Mustafa Kemal’in ölümünün hemen ardından, 10 ay sonra 1 Eylül 1939 tarihinde başlamıştır. Bu savaş süreci aslında 1945 sonrası başlayacak emperyalist sisteme entegre olma sürecinin görüntüde ertelenmesinden başka bir şey değildir.

‘DEVRİMCİ DEVLETÇİLİK’

Mustafa Kemal sonrası yeni yönetim, ilk olarak Mustafa Kemal’in sözlü vasiyet olarak bıraktığı Sovyetler Birliği ile dostluk siyasetinden uzaklaşmıştır. Hükümet içinde liberalizm ağır ağır, savaş süresi yıllarında yerleşmiştir. Her hükümet değişikliği bu değişimin izlerini taşımıştır. 1943 yılında yapılan CHP kurultayında “Devletçilik “ilkesinin tanımındaki değişiklik bile yönün nereye doğru olduğunu göstermektedir. 1935 yılı kurultayındaki devrimci “devletçilik” tanımı artık rafa kalkmıştır.
Dünya savaşı devam ederken Refik Saydam hükümeti sonrası 1942 yılında kurulan Şükrü Saraçoğlu hükümeti ile birlikte uygulanan devletçi politikalar yerini liberal uygulamalara daha çok yer vermeye başlamıştır.

MARSHALL PLANI VE MANDACILIK

Dünya savaşı sona erdiğinde ne yapılacağı herkes tarafından merak ediliyordu. Geçmişin devamı olarak 1946 yılında 3. Kalkınma planı hazırlandı. Adına da “İvedili Sanayi Planı” adı verildi. Ancak koşullar ve kafalar değişmişti. Mandacılık tekrar Türkiye’de yerleşmeye başlamıştı. Bu plan daha yürürlüğe girmeden 1947 yılında “Vaner planı” olarak da bilinen “Türkiye İktisadi kalkınma Planı” devreye alındı. Bu planın temeli Türkiye’nin Marshall yardımlarından faydalanması amacı olarak gösterildi. Aslında öz şu idi: Marshall Planı Türkiye Özel Misyonu Başkanı Russell Dorr bunu şöyle tarif ediyordu; “Türkiye’nin iktisadi program neticesinde çoğalan buğday mahsulü hür dünyanın ordularını ve savunma fabrikaları işçilerini beslemeye yardım edecektir. Hür dünyanın kuvvetlenmesi, Türkiye’de istihsalin artmasıyla dostlarına hayati ihtiyaçları olan gıda maddeleri, kömür ve malzeme ihracatıyla elde edilebilir.”
ABD tarafından yeniden dizayn edilmeye başlayan Atlantik sistemi içinde Türkiye’ye biçilen rol yeniden imar edilecek Avrupa’nın gıda ve ham madde gereksinimlerini temin görevidir. İşte 3.sanayi planı yerine devreye alınan Vaner planının amacı budur.
Türkiye’nin rota değiştirmesi ile ilgili 1945 ve sonrası yıllarda meşhur 3 adet rapor Batılı uzmanlarca düzenlenerek Türk yönetimlerine sunulmuştur. Aşağıda bu raporlardan alıntılar “KAAN’ın” ne kadar değerli olduğunu bize anlatmaya yetecektir. Bu 3 raporun adları şöyledir.
1- Hilts Raporu
2- Thornburg Raporu
3- Barker raporu (Dünya bankası Raporu) Bu raporların özü şu;
1- Devletçilik doğru değil, özel sektör öne çıksın ve desteklensin
2- Sanayileşmeye gerek yok, tarım ekonomisini geliştireceksiniz
3- Tren yolu doğru ulaşım değildir, kara yollarına yatırım yapın Bu 3 rapordan birer alıntı bize Türkiye’nin 1945 sonrası nereye götürüldüğünü anlatmaya yetecektir. Bu raporlarla ilgili alıntılar Prof. Dr. Sami Güven “1950’li Yıllarda Türk Ekonomisi Üzerinde Amerikan Kalkınma Reçeteleri” adlı kitaptan alınmıştır.

TÜRKİYE EKONOMİSİ HAKKINDA 3 RAPOR

HILTS Raporu (1948) ; “Türkiye’nin Yol Durumu” başlığı ile düzenlenmiştir. 10. Yıl marşında “demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” dediğimiz marş yerine ve İsmet İnönü’nün başbakanlığında “şimendifer politikası” adı altında yapılan demiryolları terk edilmeye ve Amerikan taşıtlarının kullanılacağı karayollarının yapılması yine bu kez İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığında kararlaştırılmaktadır.
Hilts raporunda “gerek yolcu otomobili ve otobüs, gerekse kamyon nakliyatı, demiryol nakliyatından daha süratli ve kapıdan kapıya servis temin eden bir nakliye sistemi olduğu gibi eşya nakli bahsinde de vagon humulesinden ziyade kamyon hamule esası üzerinden ticari envanter tutulmasını mümkün kılar.” Denilmektedir.
Bu rapor ile Türkiye’ye Marshall yardımı kapsamında kredi kullandırılmıştır. Bu kredilerle Amerikan yol yapımı makinaları ve Amerikan müteahhitleri Anadolu’da karayolu yapımına başlamışlardır.
THORNBURG Raporu (1950) ; Raporun başlığı “Türkiye’nin bugünkü ekonomik durumunun eleştirisi” şeklindedir.
Raporun önsözünde geçen şu cümleler her şeyi açıklar nitelikte; “Bu inceleme içinde iki faraziyede bulunuldu. Bunlardan birincisi, Türk hükümetiyle bizzat halkın verimli bir Amerikan yardımını arzulamakta ve bu sebeple ellerinden geldiği kadar memleketin iç şartlarını bu yardıma müsait bir hale getirecekleri hususu olup, ikincisi de, Amerikan yardımı ile daha ilerilere götürülecek olan Türkiye’nin milli gayelerinin bizim kendi menfaat ve inançlarımızla uzlaşabilir mahiyette olması idi.”
Bu raporda ayrıca Karabük Demir Çelik Fabrikası için “iktisadi bir ucube” değerlendirmesi yapılmıştır.
“ithal malı kullanmak halk için daha istifadeli olacaktır.” Bu rapordaki başka bir inci.
BARKER raporu (1950); “Türk Ekonomisi” başlığı ile yayınlanmıştır.
Barker raporunun en ilginç bölümlerinden “Türkiye, zorunlu bir gereksinmesi olmaması gerekli ham maddesinin ve teknik yetenek ve bilgi birikiminin bulunmamasına rağmen çeşitli endüstriler kurmuştur. Bunlar: uçak motorları fabrikası, suni ipek fabrikası ve yün mensucat endüstrisidir. Uçak motor fabrikası hiçbir şekilde savunulamaz. Suni ipek fabrikası, yüksek teknik bilgiyi ve pahalı ekipmanı gerektirir ve şu aşamada Türkiye’nin esaslı bir ihtiyacını karşılayacak nitelikte değildir. Yün mensucat endüstrisi de yerli yünün kullanılması niyetiyle kurulmuştur. Ancak görülmüştür ki yerli yünler kumaş ipliği olarak kullanılmayacak ölçüde kabadır. Endüstri şimdi esasen ithal yün kullanmaktadır.”
Türkiye 1945 yılı sonrası tüm iktidarları tarafından uçak motoru fabrikası kurulmamak üzerine koşullandırılmıştır.
KAAN bunların hepsine cevaptır.

KAAN