08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Lisans bunalımında kim haklı?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında uzun yıllardır bitmek bilmeyen bunalımlara (kriz) bir yenisi daha eklendi. Her yaşanan olayın altında çok değişik, biraz da kötücül nedenler aramak bu iki kulübü yönetenlerin yaşam biçimi oldu neredeyse. Olayı biliyorsunuz. Burada yeniden ayrıntısına girecek değilim. Galatasaray’ın kadın basketbolcusu Kizer’e federasyon tarafından çift lisans verildiği için sarı-kırmızılılar hükmen yenik sayıldılar. Eğer federasyon bir oyuncuya lisans vermişse (bu birden fazla da olabilir) kulüp bu oyuncuyu oynatır. Türkiye’nin basketboldan sorumlu bir numaralı kurumunun onayladığı lisansa güvenmeyip de neye güveneceksiniz? Burada kusur federasyonundur, kulübün değil.Ne var ki lisans bunalımının tek sorumlusu olarak Başkan Harun Erdenay’ı hedef göstermek insafsızlıktan da öte bir şey olmalı. Federasyon başkanı lisans sicil işlerinin kontrolünü yapmaz. Bu görevleri yapan insanlar profesyoneldir ve konu hakkında uzmandır. Ancak uzmanlar da kusur işleyebilir ki bu yanlışlığa imza atanlar derhal görevden alınırlar. Lisans bunalımından Harun Erdenay’ı sorumlu tutup günah keçisi ilan edilmesi benim aklıma yıllar önce yaşanan bir olayı getirdi. Fenerbahçe ile Beşiktaş Türkiye Kupası için karşı karşıya gelmişlerdi. Beşiktaş, Fenerbahçe’yi elediği halde (Maçlar 1-1, 2-1 Beşiktaş lehine) siyah-beyazlılar 3-0 hükmen yenilmişlerdi. Çünkü Beşiktaş çift sarı kartlı oyuncu oynatmıştı, bu oyuncu da Mehmet Ekşi’dir. Bir önceki turda Boluspor maçlarında Mehmet Ekşi’nin kart gördüğü iddia edilmişti. Belki de en az kusuru olan Mehmet Ekşi bu olayın omuzlarına yüklediği yükün ağırlığını yıllarca üzerinden atamadı. Teknik adamlık yaptığı dönemlerde bile hep bu konu gündeme getirildi. Oysa bu bir futbolcu değil yönetici kusuruydu.O günlerde hakem 8-10 futbolcunun bir arada olduğu halde kartını çıkartır, kime gösterdiği pek belli olmazdı. Üstelik hakem kartı Rıza Çalımbay’a gösterdiğini söylüyor. Ama karşılaşmadan sonra sarı ya da kırmızı kartları kime gösterdiğini gösteren yazılı bir belgeyi yöneticilere verirdi. Kartın kime gösterildiğini belirleyecek olan futbolcu değil yönetici ya da idari menajerdir. Aynı şekilde, federasyon lisans işlemlerini yapanlar kusur işlemiş çift lisans vermişlerdir. Bunu takımın yöneticileri saptayabilirdi. Sonuçta her iki tarafın da haklı olabileceği, avukatlarının gücü ve bilgisi ile öne çıkabilecekleri bir durum ile karşı karşıyayız. Bu durumu hukuk çözer ama hukukun çözemeyeceği başka bir durumla da karşı karşıyayız.Galatasaray Kulübü Başkanı’nın, Harun Erdenay’ı aşağılayan, hedef tahtasına oturtan yaklaşımları, “sen kimsin Harun” şeklinde kükremesi... Bir kulüp başkanına özellikle de Galatasaray gibi her durumda batı kültürünü öne çıkartan bir kurumun başına böylesi “mahalle ağzı” hiç ama hiç yakışmadı. Başkan Dursun Özbek’in, Harun Erdenay’ın kim olduğunu bilmemesi olanak dışıdır. Harun Erdenay Cumhuriyet tarihinin en büyük basketbol oyuncusudur. Yani futbolda Metin Oktay ve Lefter Küçükandonyadis ne ise basketbolda Harun Erdeney odur. Bunu bütün ünlü basketbolcular bilir ve onaylarlar da... Peki, Dursun Özbek kimdir? Galatasaray Başkanı olmadan önce Sayın Özbek’i Türkiye’de kaç kişi tanırdı?Bana Dursun Özbek şöyle anlatıldı: İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirmiş. Öğrenciliği boyunca İTÜ Spor Kulübü Futbol Takımı’nda oynamış. Daha sonra yıllarca takımın yöneticiliğini yapmış. 10 yıla yakındır sorumluluğunu üstlendiğim İTÜ Futbol Takımı ekonomik olarak yerlerde süründüğünden her sezon başında Dursun Özbek’in adı bir şekilde ortalarda dolaşır ama sonuçta hiçbir şey olmaz. Dursun Özbek adını ben böyle öğrendim, kendisiyle hiçbir şekilde karşılaşmadım.Şimdi soruyu sormanın tam yeridir: Sayın Dursun Özbek’in adının önünden “Galatasaray Başkanı” unvanını çıkartırsanız çok saygın bir iş adamı olduğunu salt bilen bilir. Ama popüler dünyada kaç kişi anımsar bu adı? Ne var ki, Harun Erdenay’ın adının önünden “Basketbol Federasyonu Başkanı” unvanını alsanız bile geride Cumhuriyet tarihinin en büyük basketbolcusu kalır. Türkiye’de kaç çocuğun, Harun Erdenay’ın 9 numaralı formasına özlem duyduğunu hatta gece o formayla yattığını ben bilirim. Böylesine, yanlı yansız her sporseverin saygı duyduğu bir eski büyük sporcuya “sen kimsin” diye çıkışmak yöneticilik sanatı ile hiç ama hiç bağdaşmadı. Beni ilgilendiren nokta Galatasaray’ın hakkının yenilmesinden daha çok işin bu etik boyutudur... 60. yaş günüm...1 Aralık Pazartesi günü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi’nde dersim vardı. Makine Fakültesi’nin binasında saat 8.30 da başlayacak dersimde salt iki kişinin olması pek alışılmış bir durum değildi. Moda Tasarım Bölümü öğrencileri olduğundan tamamı kızdı. Karşımda oturan iki kız öğrenciye arkadaşlarının nerede olduğunu sordum, bilmediklerini söylediler. Bir süre sonra içlerinden biri “hocam gelmek isteyenler var, hoca geldi mi diye soruyorlar” dedi. Ben ise artık gelseler bile derse almayacağımı, iki kişiye de aynı yüksek isteklendirilme (motivasyon) ile ders anlatabileceğimi söyledim.Bir süre sonra sınıfın kapısı açıldı ve kızlar ellerinde bir pastayla içeri girdiler. Geçmiş derslerin birinde, satır aralarında 1 Aralık’ın doğum günüm olduğunu söylemişim de kızlarımız unutmamışlar. Pasta kesildi, birkaç dakikalık paylaşımın verdiği gönenç (mutluluk) ders boyunca sürdü. 60. Yaş günümün sabahında dünya güzeli öğrencilerimin neden olduğu gönenç gün boyunca sürdü. Yaptığım her iş sanki kendiliğinden oluyormuşçasına kolay geldi bana. Dünya güzeli öğrencilerime teşekkür ederim.