26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mafya ekonomisi

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünkü Rota yazısına lütfen bir kez daha göz atınız, oradan devam ediyoruz.

2015 yılına girdik ama hâlâ 19. yüzyılda yaşayanlarımız var.

Onlara göre, gezegenimiz henüz emperyalizm çağına girmedi. Emperyalist hakim sınıfların mafyalaşması da umurlarında değil. Sınıf ilişkilerini 19. yüzyıl kapitalizmine takılıp kalarak açıklama iddiasındalar. Dünya, onlara bakarsanız, o tarihten beri dönmüyor, öküzün boynuzları üzerinde duruyor. Emek Kurultayı’nda bunu hatırlatmak istedim. Tartışmayı Ulusal Kanal ekranlarında sürdüreceğiz.

19. YÜZYIL KAPİTALİZMİ

Rekâbet çağındaki 19. yüzyıl kapitalizminin temel yasası neydi?

- Eşdeğerlerin değişimi!

Başka deyişle piyasada her mal, üretilmesi için gerekli ortalama sosyal emeğin belirlediği eşdeğeriyle değişirdi. Değişim değeri, emek miktarıydı. Tekayrıksı: İşgücünün değeriydi. İşgücü eşdeğeriyle değişmezdi. Kârın kaynağı buydu.

Kapitalizmin ilerici bir rol oynadığı rekâbet döneminin sırrı da buradadır. Eşdeğerlerin değişimi, teknolojinin gelişmesini zorluyordu. Emeğin maliyetini düşürmenin yolu, emeğin verimliliğini artırmaktı.

GELDİK 20. YÜZYILA

Peki emperyalizm döneminde eşdeğerler mi değişiyor?

Yeryüzünün Ezen ve Ezilen Dünya kamplarına ayrılması, eşdeğerlerin değişimini ortadan kaldırdı. Ezen Dünyanın işçisi, Ezilen Dünyanın sömürüsünden pay alıyor. Böylece Lenin’in deyişiyle “burjuva milletler” oluştu. Oralarda işçiye verilen ücret, hayatını sürdürmek için gerekli miktar değil artık. Dünya piyasasında işgücünün değeri arasındaki büyük fark nedeniyle eşdeğerlerin değişimi sistemi son buldu.

Hele Dolar saltanatının kurulmasından sonra, artık dünya piyasasında değişim, emek miktarıyla belirlenmiyor. Düşününüz 100 milyar dolar değerindeki malı, 1 sentlik emek maliyeti olan bir kağıtla değişiyorsunuz. ABD emperyalizmi, dolar basarak dünyanın haracını yiyor.

Artık kapitalizm, 19. yüzyıl kapitalizmi değildir, gericidir. Sanayi Devrimini gerçekleştiren kapitalizmin yerini, üretimi boğan mafya sistemi almıştır. “Kumarhane Kapitalizmi” de deniyor. Özlemle anıyoruz Prof. Dr. Alparsan Işıklı arkadaşımız, o deyimi kullanırdı. 27 Aralık günü Petrol-İş salonunda yaptığımız Emek Kurultayı’nda Çetin Ünsalan da aynı gerçeği vurguladı.

GELDİK 21. YÜZYILA

Dolar saltanatı, ABD emperyalizminin haraç sistemidir. Ancak kapitalizmin mezarıdır.

1 sentlik kağıt parçasıyla 100 dolar değerindeki emek ürününü değiştiğiniz zaman kapitalizmin mezarını kazarsınız, emperyalizmin bile kuyusunu kazarsınız. Çünkü eşdeğerlerin değişimine son veriyorsunuz. İşte bugün dünyanın geldiği süreç budur.

Artık dünyanın gidişatını emek-sermaye çelişmesiyle açıklayamazsınız. Hilferding, Hobson ve Lenin, daha 20. yüzyılın başında emperyalizm dönemine girdiğimizi açıkladılar. Hilferding ve Hobson, emperyalizmin ekonomi teorisini ortaya koydular. Lenin ise, emperyalizm döneminde devrimin teorisini kurdu. Artık devrim, bir ülkenin iç çelişmesinin, başka deyişle işçi-sermaye çelişmesinin ürünü olmayacaktı. Devrim, emperyalizmin zayıf halkasında gerçekleşecekti. Öyle de oldu. İlk örnekler Sovyet ve Türk devrimleridir. Devrim, 19. yüzyıl teorisine göre gelişmiş kapitalist ülkelerde bekleniyordu. Tam tersine kapitalizmin az geliştiği ülkelerde gerçekleşti. Çünkü 20. yüzyılda devrim, somut olarak, emperyalizmle ezilen millet arasındaki çelişmenin ürünüydü. Devrimin merkezi, Ezilen Dünyaya, Doğuya, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerine kaydı. Bütün devrimler o iklimlerde yaşandı. Emek-sermaye çelişmesinin yoğun olduğu gelişmiş kapitalist ülkeler ise, karşı devrimin merkezi oldular. Bizim birçok ekonomist arkadaşımızın hâlâ anlamak istemedikleri budur. Kırık plak gibi 19. yüzyılda dönüyorlar.

DÖRT SÜLÜK       

Bugün emperyalizme karşı mücadelenin merkezi gö-revi,

- Mafya sistemine karşı mücadeledir.

- Dolar saltanatına karşı mücadeledir.

Sistemin zayıf karnı, Dolar saltanatıdır.

Mafya sistemi ile sanayi kapitalizmi karşı karşıyadır.

Mafya sistemi ile Karma Ekonomi diye de adlandırabileceğimiz Devletçilik karşı karşıyadır.

Borçlanma sistemi ile üretim ekonomisi karşı karşıyadır.

Çıkarı üretimde olan sınıflar bir yandadır, üretimi baltalayan mafya sermayesi karşı taraftadır. Mafya sermayesi, sermaye adına ne kadar layıktır ayrı bir konu, o sermaye tekerlemesine saplanıp kalanların da hatırı kalmasın!

Daha açık söyleyelim, girdiğimiz dönemde Üretim Ekonomisinde çıkarı olan işçi, çiftçi, küçük esnaf ve zanaatkâr ile sanayici ve tüccar aynı cephededir. Millî Hükümetin dayanacağı sınıflar onlardır.

Üretim Ekonomisinin karşısına dikilenler ise, sıcak para komisyoncuları, tarikat rantçıları, hortumcular ve kirli para baronlarıdır. Bunlar, kapitalizm açısından da asalak zümrelerdir. Onlara Dört Sülük diyoruz. Yalnız emekçiler değil, sanayiciler ve tüccarlar da Dört Sülük ile karşı karşıyadırlar.

Üretim Ekonomisini kurmak, bugün devrimin anahtar kavramıdır. Sınıfsal mevzilenmeyi belirleyen kamplaşmayı anlamazsak, yalnızca geveze oluruz.

Ekonomistler, devrimi anlamıyorlar. Devrimi anlamadıkları için, ekonomiyi de anlamıyorlar.