26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milli devlet milletin örgütlenmiş halidir

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Milli devlet, milletin örgütlenmiş haline dönüştüğü ölçüde güçlü olur. Bir hükümete milli niteliğini veren, yalnızca millet adına doğru program ve siyasetlere sahip olması değildir. Millilik, aynı zamanda milletin gücünü etkin bir biçimde açığa çıkaracak bir örgütlenmeyi ve milleti seferber etme yetisini de gerektirir. İnsanlığı ilerletecek temel toplumsal gücü “millet”in oluşturduğu tarihsel bir dönemde, milletin değişik kesimlerini birleştiren ortak hedef, emperyalizmin altedilmesidir.

HALK İÇİNDEKİ ÇELİŞMELERİN DOĞRU ELE ALINMASI

Ama bu ortak hedef, farklı kesimler arasındaki çelişmeleri ortadan kaldırmaz. Başarı için gerekli olan milli birlik, ancak “halk içindeki çelişmelerin” doğru ele alınmasıyla sağlanabilir. Çağımızın demokratik devrimlerinde milletlerin ağırlık merkezi, emekçi kitlelerdir. Onun için özellikle emekçi kitlelerin örgütlülük düzeyleri, yalnızca emperyalizme karşı mücadele bakımından değil, aynı zamanda milletin birleştirilip iç cephenin sağlamlaştırılması açısından da belirleyici bir öneme sahiptir. Bu nedenle bir ülkede işçi sendikaları, çiftçi kooperatif ve birlikleri, meslek odaları, gençlik ve kadın örgütleri, esnafların, iş adamlarının ve tüccarların birlikleri, özetle demokratik kitle örgütlerinin düzeyi, devletin milli niteliğinin somut göstergeleri arasında yer alır.

‘SİVİL TOPLUM KURULUŞU’ KAVRAMI

Ülkemizdeki kitle örgütleri ve meslek odalarının 1980’lerde hız kazanan neoliberal saldırının odak noktalarından birini oluşturmuş olması, bu açıdan son derece öğreticidir. Ezilen Dünya’nın milli devletlerini tasfiye programı, kitle örgütlerini milli devletten koparma hedefini gütmüştür. “Sivil toplum kuruluşu” kavramı, kitle örgütlerini genel olarak “siyaset”ten değil, “milli siyaset”ten koparmak için icat edilmiş bir kavramdır. Kitle örgütlerini “siyaset dışı”na itme girişimini, vatandaşları “sivil toplum kuruluşları” aracılığıyla “milli devlet”e karşı konuşlandırma çabası izlemiştir. Diğer bir deyişle, kitle örgütlerini milli siyasetten koparma amacına, onları emperyalist siyasetin bir aracına dönüştürme hedefi eşlik etmiştir. Avrupa Birliği tarafından sağlanan fonlar hep bu amaca yönelik olmuştur. Bu girişimin milli devletin aşındırılmasında yol açtığı hasarı ve serpintilerinin günümüzde hâlâ sürmekte olduğunu saptamakta yarar vardır.

KİTLE ÖRGÜTLERİNİN MİLLETLEŞME SÜRECİNDEKİ İŞLEVİ

Kitle örgütleri, Orta Çağ’dan kalma etnik ve dinsel temeldeki ayrışmaları ortadan kaldırararak milletleşme sürecini ilerletmenin önemli araçlarıdır. İş kolu temelinde örgütlenen bir sendika, köken ve inanç farklarına bakmaksızın bütün işçileri hak mücadelesinde bir araya getirir. Bir gençlik kitle örgütü, bütün gençliği ortak bir gelecek temelinde kucaklamayı hedef alırsa gelişir ve milli birliğin güvencesini oluşturur. Anayasal güvence altında yasayla kurulmuş meslek oda ve birliklerinin adlarının başına “Türk” ya “Türkiye” ibaresinin konmuş olması, onlara milletleşme sürecinde yüklenmiş olan “birleştirme ve kaynaştırma” işlevi nedeniyledir. “Sivil toplum kuruluşları”na yönelik ABD ve AB desteğinin ülkemizdeki toplumsal fay hatlarını kurcalama ve ayrışmayı derinleştirme, diğer bir deyişle ülkemizde emperyalizme bağımlılığı ve Orta Çağı pekiştirme koşuluna bağlanmış olması herkes için uyarıcı olmalıdır.

BOZGUNCULUĞUN ÖNÜNE NASIL GEÇİLİR?

AKP iktidarının meslek oda ve birliklerinin adlarını “Türksüzleştirme” girişimi son derece tehlikelidir. Bu girişim, Türk Tabipler Birliği yönetiminin yaptığı türden bozgunculukların önüne geçmek bir yana, tam tersine ABD ve AB’nin FETÖ’yü de kullanarak ülkemizdeki kitle örgütlerine yönelik bugüne kadar harcadığı onca fon ve çabanın amaçladığı “bozgunculuk özgürlüğü”nün önünü açacaktır. “Bozgunculuk özgürlüğü”nün panzehri, emperyalizme ya da Orta Çağ’a dayanmanın milletin gücünü seferber etmenin önüne diktiği engellerin yıkılmasıdır. Milleti özgürleştirecek olan, “yüzde 51”cilik ya da “yüzde 49”culuğun yerine, milletin bütününü birleştirmeyi hedefleyen siyasetlerin egemen hale gelmesidir. İşte o zaman meslek odaları ve birliklerinin adlarının önündeki “Türk” ve “Türkiye” ibareleri gerçek anlamlarına; kitle örgütleri de, milli devletin milletin örgütlenmiş haline gelmesinde kendilerine yüklenen gerçek işleve kavuşacaklardır.