26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Olumsuz senaryolar iyimser olanları dövüyor!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Gerek küresel gerek ise ulusal ekonomiye ilişkin beklentilerin olumsuzlaşmaya devam ettiği bir haftayı daha geride bıraktık. Dikkatler daha çok ABD Merkez Bankası Açık Piyasa İşlem Komitesinden çıkacak karar ve öngörüler ile Çin’e yönelik korumacı önlem tasarımlarına odaklanmıştı. Aksi yönde görünüm vermeye çabalasa da, finansal piyasalar gergindi; umutlar bir kez daha soldu ve riskten kaçınma eğilimi yeniden güçlenmeye başladı. Yeniden güçlenen ticaret savaşları konusundaki endişe, geleceğe yönelik endişelerin büyümesine sebep oldu. Ulusal pazarlarımız ise aradığı umudu, ne içeride ne de dışarıda bulamadı!
Bu hafta içinde açıklanan Türkiye Ekonomisine ilişkin veriler, Şubat ayı genelinde olumsuzlaşmaya başlayan ve Mart ayında olumsuz ayrışmamıza sebep olan gelişmelerin güçlenmeye devam ettiği yönündeki endişeleri teyit etti. Tüketici Güveni, bir önceki aya göre Mart’ta yüzde 1,3 oranında gerilemiş. Konut Satışları, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre Şubat ayında yüzde 5,4 azalmış. Hizmet, Perakende ve İnşaat sektörlerine ilişkin güven endeksleri de Mart ayında düşmeyi sürdürmüş; sırası ile yüzde 1,6, yüzde 1,9 ve yüzde 5,9 oranlarında gerilemiş. Reel Kesim Güven Endeksi ise diğerlerinden farklı bir rota sergilemeye devam ederek, Mart ayında yüzde 1,1 oranında artmış; kapasite kullanım oranı değişmemiş. Güven endeksi şeklindeki bu öncü göstergeler, evdeki hesabın çarşıya uydurulamadığını düşündürüyor.

Eğer küresel koşullar çok daha olumlu olsa, öncü göstergeler tam aksi yöne işaret ediyor ve ekonomik hedeflere yaklaşma olasılığı artıyor olabilirdi! Fakat olmadı; küresel ölçekte olumsuz beklentiler güçlendikçe Türkiye gelişen ekonomiler arasında olumsuz yönde ayrışmaya ve hedeflerinden uzaklaşmaya başladı. Döviz kurları ve faizlerdeki yükseliş, kaynak sıkıntısını ağırlaştırarak beklentilerin bozulmasında belirleyici oldu. Bu endişelerin etkili olmayı sürdürmesi durumunda reel kesim güveni ve kapasite kullanımı da gerileyebilir. Dış finansman ihtiyacını ve küresel koşullardaki değişimi hesaba katmadan benimsenen yaklaşımlar, tutarlı ve başarılı olamıyor.

Piyasalar olumsuz ihtimalleri görmezden gelmeye çalışsa da, ABD para otoritesinin geleceğe yönelik öngörüleri finansal piyasalarınki ile uyuşmuyor. Söz konusu kurum makroekonomik görünümde çok tehlikeli sayılabilecek bir ısınma beklememesine rağmen, dolar faizlerindeki yükselişin 2019 ve 2020 yıllarında da devam edeceğini varsayıyor; faiz beklentilerinin daha yükseğe tırmandığı gözleniyor. Başka bir deyişle 2018 yılı genelinde dört yerine üç adet çeyrek puanlık yükseliş yapılmasının önemi kalmıyor. Ayrıca Çin’e yönelik Ticaret Savaşı kapsamına girecek önlemlerin yaratabileceği ek baskılar, faizlerdeki yükselişin daha olumsuz öngörüleri beraberinde getirebileceği endişelerini besliyor.

ABD Yönetimi Çin’den yapılan ithalatın bir kısmına yüzde 25 oranında ek gümrük vergisi uygulayacağını, paketin büyüklüğünün 50 milyar doları aşabileceğini ve detayların on beş gün içinde açıklanacağını açıkladı. Hemen arkasından sermaye piyasaları, Şubat ayı başında yaşanan panik atağı anımsatacak türden sert satışlar ile sarsıldı. Başka bir deyişle küresel oyunun kurallarının değişmeye ve sertleşmeye başlaması, olumlu düşünmeyi olanaksızlaştırdı ve piyasalardaki likidite buharlaştı. Pek dile getirilmese de, küresel kredi krizi sonrasında hep uzak durulmaya ve kaçınılmaya çalışılan koşullar finansal piyasaları hazırlıksız yakaladı! Küreselleşme taraftarları, çok ani geldiğini düşündükleri bu ihaneti hazmedemedi; boşa koysa dolmadı, doluya koysa almadı!

Gelişmeler, küresel ölçekte riskten kaçınma eğiliminin daha belirleyici olması olasılığının seri bir şekilde arttığına işaret ediyor. ABD’ni korumacı hamlesine Çin nasıl bir yanıt verecek sorusuna yanıt aranacak; bu belirsizlik azalmadığı sürece tedbirli olma ihtiyacı artarken güvensizlik büyüyecek. Dış finansman ihtiyacı görece büyük olan ve kırılgan sayılan ekonomiler, olası olumsuzluklardan daha fazla etkilenebilecek!