26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

PKK ile işbirliği formülü: "Milletvekillerine özgürlük"

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

"Barış Açılımı"na hizmet ederek tahliyeye kavuşmanın Ergenekon Davasında iki formülü vardı:

Birincisi, "Gazetecilere özgürlük!"

İkincisi, "Milletvekillerine özgürlük!"

KCK ve benzeri soruşturmalarda, "gazeteci" olarak adlandırılan tutukluların sayısı 60 çevresindeydi.

Tutuklu milletvekilleri içinde altısı BDP üyesiydi ve PKK yandaşı olduklarını her zaman açıkça belirtiyorlar.

"Gazetecilere ve milletvekillerine özgürlük" sloganının iki pratik sonucu vardı: Tutuklu PKK yandaşı gazetecilerin ve tutuklu PKK milletvekillerinin serbest bırakılması. "Barış Açılımı", PKK'nın gazeteciler ve milletvekilleri üzerinden yasallaştırılmasını öngörüyordu. PKK, Mecliste yasal olarak yer alacak ve Meclis grubu güçlendirilmiş olacaktı.

Ergenekon ve

Balyoz'da Atlantik ayarı

"Gazetecilere ve milletvekillerine özgürlük" sloganı, Ergenekon tutukluları arasındaki üç-beş gazeteci ve üç milletvekili ile PKK'lı gazeteci ve milletvekillerinin kaderini birleştiriyordu. Ama asıl önemlisi, onların kaderini Türkiye'nin ve Cumhuriyet devriminin geleceğinden koparıyordu.

Zaten bu formülü, Türkiye gündemine sokan ABD Büyükelçisi Ricciardione ve diğer Atlantik sözcüleri oldu. Formül, Ergenekon-Balyoz vb. davalarında Atlantik ayarlamasını öngörüyordu.

Ergenekon Davasında Millî Orduya "kumpas kurulduğunu", altı yıl önce, 22 Mart 2008 günü avukatlarımız aracılığıyla kamuoyuna açıkladık. Ancak kumpas yalnız Millî Orduya kurulmadı; İşçi Partisi Gladyo operasyonunun merkezindeki hedefti. Bunu Savcı Zekeriya Öz, 23 Temmuz 2008 günü ATV televizyonu ana haber bülteninden kamuoyuna ilan etti. Bugün AKP yöneticileri tarafından "Paravan Devletin görevlisi" olduğu belirtilen Savcı, "Ergenekon Operasyonunun merkezinde İşçi Partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal var" demecini verdi.

'Paravan devlet'in

'gazeteciyim' sloganı

"Gazetecilere ve milletvekillerine özgürlük" sloganı, "Paravan devlet"in, daha doğru deyişle Gladyo'nun sloganıydı. Yurtseverlere kumpas kurulacak ve PKK yasallaştırılacaktı. Abdullah Gül'ün itiraf ettiği ABD Dışişleri Bakanı Powell ile "2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma"nın bir maddesi de, PKK'nın yasallaştırılması idi. "Barış Açılımı" denen uygulamanın da özü budur.

Biz, bütün gazeteci ve milletvekili arkadaşlara, cezaevi koridorlarında ilk rastladığımız günlerden beri hep ısrarla şunu belirttik: "Ergenekon ve benzeri soruşturmalar; Türkiye'ye, Cumhuriyete, Atatürk'e, ülke bütünlüğüne karşı bir Gladyo tertibidir. Bu soruşturmada hakikat yoktur, yalnız kurgular vardır. Bu nedenle bu davaların sanıkları arasında tek bir suçlu yoktur. Burada kastedilen suçsuzluk kuşkusuz, iddianamedeki suçlamalarla ilgilidir, yoksa insanların hayatları boyunca ne yaptığını bilemeyiz. Gazeteciyim diye kendinizi diğer tutuklulardan ayırmanız yanlıştır..."

Söylemekle kalmadık, "Ricciardione'nin gazetecileri" gibi uyarıcı başlıklarla defalarca bu köşede yazdık.

'Barış Açılımı'nın 'milletvekillerine özgürlük' sloganı

2011 Genel Seçiminden bir süre sonra bu kez "Milletvekillerine özgürlük" formülü gündeme getirildi. İçerde tutukluların yaptığı toplantılarda, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal dostlarımıza, bu formülle kendilerini tutuklulardan ayırdıklarını, Cumhuriyete, Orduya ve vatan bütünlüğüne yönelen tertibi göğüslemediklerini, hatta o tertibe yarayan bir plana katıldıklarını açık açık ve çok sert ifadelerle belirttik. Bütün tutuklular bu konuşmalarımızı dinlediler ve bize tek tek gelerek doğru söylediğimizi de belirttiler.

2013 Halk Hareketine destek bildirisini imzalamayanlar

2013 yılı Haziran ayında "Gezi Olayları" başladığı zaman, Halk Hareketini destekleyen ve Orduyu AKP iktidarının emriyle halka şiddet uygulamaması için uyaran bir ortak bildiri hazırlandı. İşçi Partisi üyeleri, devrimci aydınlar ve Emekli korgeneraller dahil askerler, bu bildiriyi imzaladı ve bildiri basına verildi (Aydınlık, 19 Haziran 2013).

Bildiriyi iki milletvekili, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay, CHP yönetiminden gelen talimatla imzalamadı. Milletvekilleri Cumhuriyet aydınlarından koptular.

Mustafa Balbay kardeşimiz, Gezi Olaylarının 2013'ün en önemli olayı olduğunu yazıyor ama halk hareketi yaşanırken, halk hareketinin üzerine askerin sürülmesine karşı tavır alınmasına katılmadı. İki milletvekili diğer tutuklulardan ayrı durmayı seçtiler. Nedenlerini yazarlarsa burada yayınlamaya hazırız. Aydınlık'tan ricamız, o bildiriyi ve imzalayanları tam metin olarak yayınlamalarıdır.

AKP, BDP, CHP ve MHP arasındaki anlaşma

Proje herkes tarafından biliniyordu. CHP ve MHP, "Barış Açılımı"nı yürüten AKP ile milletvekillerini serbest bırakacak bir anlaşma peşindeydi ve elbette PKK/BDP de bu anlaşmanın içindeydi. "Darbeciler temizlensin" sloganı, AKP, PKK, CHP ve MHP'nin ortak sloganı değil miydi? Darbecilerin arasına yanlışlıkla karıştırılan gazeteciler ve milletvekilleri ayıklanmalı, kumpas tam hedefine varmalıydı!

Mustafa Balbay, Sincan Cezaevi'nde Avrupa Heyeti ile görüştükten sonra, "Barış Açılımı" çerçevesinde, açıkça ve altını çizerek "herkesi ama herkesi kapsayacak bir genel af planını" açıkladı. Hemen iki-üç gün sonra AKP liderleri, Abdullah Öcalan'ı da içine alacak bir "genel affın" işaretlerini verdiler. Paslaşmalar çok açıktı. Gol atılacak kale ise, Türkiye kalesiydi.

Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay arkadaşlarımızın tahliyeleri kuşkusuz hepimizi sevindirdi. Ancak tahliyeden sonra Mustafa Balbay'ın yazılı ve görsel basına yaptığı açıklamalar, KCK, BDP tutuklularına selam mesajlarıydı (Aydınlık, bunları toplayıp haber yapabilir). Bu plan başından beri "Gazetecilere ve milletvekillerine özgürlük" söylemiyle yürütülmüştü zaten.

Bireysel çare neyin çaresi

Uygulamayı yıllardan beri kuşkusuz bütün Ergenekon ve Balyoz tutukluları yaşadılar. Büyük çoğunluk, bu planın anlamını biliyordu. Tuzağa düşen kimi gazeteciler ve milletvekilleri ise, bu söyleme bireysel çare olarak sarıldılar. Bunu bu köşede en az on kez yazdık. Gelen gazeteci heyetlerine açık açık söyledik. Gazetecilik, bir duruş, bir kimlik değildi. O kimlik gazetecileri Ali Kemal ile birleştiriyordu ama askerlerden ve Cumhuriyet aydınlarından ayırıyordu. Duruşmalarda 20 metre uzaktan bağıra bağıra da belirttik. Ziyaretimize gelen milletvekillerine de kaç kez anlattık.

Bireysel çare, Atlantik sistemine hizmet karşılığında uygulanıyor. Bedava çare olur mu? Bunu da herkes biliyor.

Hizmetin tanımı da bellidir: PKK ve BDP'nin yasallaşmasına, özgürleşmesine bir formülünü bulup destek olacaksın. Örneğin PKK'yı öven kitap yazabilirsin veya Rojava'da PKK'nın halkın namusunu kurtardığını öven yazılar döktürürsün veya BDP ve KCK tutuklularına özgürlük mesajları verirsin.

Ayağa kalkan halkın çözümü

Sistemin çarelerinde rol üstlenen üstlendi. Ama bugün yürüyen çözüm, ayağa kalkan halkın çözümüdür. Halk, AKP iktidarına ve F Gladyosuna karşı savaşa savaşa en sonunda büyük gerçeği dayattı: Kumpas! Tertip! Orduya ve İşçi Partisi'ne çuval geçirilmek istendi!

Halkın büyük çözümüne güvenenler, kendilerini kumpasa uğrayan Cumhuriyetten, komutanlardan ve İşçi Partisi yöneticilerinden ayırmadılar. Duvarları yıkarak başı dik çıkmanın tek çaresi buydu çünkü.