26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sakın ha!

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Gelecek yıl, Türkiye Cumhuriyeti’nin kader yılı olacak. Eğer seçimler 2019’a bırakılırsa... Çağdaş, laik, demokratik cumhuriyet mi yoksa tek kişi yönetimine dayanan post modern bir padişahlık mı?
İşte bunun seçimini yapacağız...
Bu seçimde CHP’nin tutumu kilit rol oynayacak...
Partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2019 Kasım ayında düşünülen o belalı seçimde aday olabileceğini söyledi.
Karşıdaki isim ise belli: Tayyip Erdoğan....
Eğer Erdoğan ile Kılıçdaroğlu karşı karşıya gelirlerse, Erdoğan yüzde 60 ile seçilir...
Çünkü, Türkiye’nin yüzde 80’i Sünni...
Kılıçdaroğlu ise Alevi olmamakla birlikte öyle biliniyor.
AKP’liler, son referandumda olduğu gibi ortaya çıkacaklar. Artık daha yüksek biçimde şöyle diyecekler: “Bizden birisi olan Erdoğan’a değil de bir Alevi’ye mi oy vereceksiniz?”
Hatta bu Alevi sözü yerine “Kızılbaş” da kullanacaklar...
Acı ama gerçek budur.
CHP yönetimi, eğer Tayyip Erdoğan’ı başımıza padişah yapmak istiyor ise, karşısına Kılıçdaroğlu’nu çıkarsın yeter...
Korkarım ki bu CHP’nin gizli görevi de tam da budur.
Haydi, beni yanıltsınlar da kendilerini tebrik edeyim...

TÜRBAN VE KADIN CİNAYETLERİ

Türkiye’de kadına yönelik şiddetin her yıl daha daha tırmandığını görüyoruz. Bu süreci tetikleyen baş etmen; kadının türban altına sokulmasıdır. Araştırılırsa görülecektir ki türbanın yaygınlaşmasına paralel biçimde kadına yönelik şiddet artmıştır. Çünkü; türban ile kadın, erkeğin emrine sunulan bir eşyaya çevrilmiştir.
Türban dayatmasının ilkokullara kadar indiğini gözler önüne seren haberler okuyoruz. Bu zihniyet özellikle günümüzde Aile Bakanlığı tarafından yayılmaktadır. Aile Bakanlığı’nın kurumsal reklamlarında türbanlı kadın kullanması bu yüzdendir. Yürütülen kampanya ile kadın; iradesini kocasına; oyunu da türbancı partiye vermektedir.
Öyle ise kimsenin söyleyemediğini biz yazalım: Kadın cinayetlerinin artmasının birinci sebebi; AKP’nin kadını hayattan dışlayan ve erkeğin emrine veren 15 yıllık siyasetidir.
Sokaklarımızda artık tek tip türbanlı kadın vardır. Bunların kocaları da şiddeti hak bilen tek tip erkek takımıdır.
Tek tipleştirmenin varacağı yer de cinayettir...

TÜRK POLİSİ MAFYA ELEMANI DEĞİLDİR

Türkiye’de sokak kabadayılığına özenmek, siyasetçileri bile etkiledi. Bu sokak zihniyetine karşı olması gereken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ne yazık ki yangına körükle gidiyor. Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı takındığı yakışıksız tutum, özel bir konum değilmiş gibi duruyor. Uyuşturucu ile ilgili bir toplantıda polislere söylediği şu sözler bunun işareti gibi:
“81 ilimizde 7 kez okul çevrelerinde huzur uygulamaları yaptık. Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğümüz zaman beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir. Benim ülkemin gencinin canına mal olacak bir kişiye gereğini yerine getirme görevidir. Suçunu bana atsın. Bunun suçu neyse, 5 yıl içeride yatmaksa yatarız, 10 yıl içeride yatmaksa yatarız, 20 yıl içeride yatmaksa yatarız.”
Bu konuşma, yasaları uygulaması gereken bir devlet yetkilisinin değil de sanki bir mafya babasının konuşmasına benziyor.
Uyuşturucu satıcıları ile sonuna kadar mücadele edilsin. Bu konuda polise yeni yetkiler verilsin... Hepsine evet... Ama bakanın, polisimizi, yasadışı işler yapması için kışkırtması olacak gibi değil. Bu zihniyet, sıradan insanı da yasa dışığı işler yapma konusunda cesaretlendirir.
Sayın Bakan bilmelidir ki Türk polisi mafya elemanı gibi davranmaz. Yasanın kendisine verdiği yetkileri de sonuna kadar kullanır.
Uyuşturucu ile mücadelede başarısız olduğunuz ortada... Gençliği milli değerlerinden kopartırsanız gideceği yer cami olmaz, uyuşturucu olur. Biraz bu konuyu düşünün.