26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sıradan insanların yaşamına değer verebilmek...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-


Batı insanlarının 2500 yıllık yaşam öykülerini kapsayan toplu yapıtlarının (külliyat) büyük bir kısmı sıradan insanların günlük yaşam koşullarını ele alır. Çünkü bir toplumun yaşamını ve dolayısıyla oluşturduğu kültürünü toplumun gözünün önündeki popüler insanlar değil sıradan insanlar yani halk oluşturur. Onun içindir ki, altyapı üstyapıyı şekillendirir, biçim verir. Toplumun genelinden tutun da, spora ve futbola kadar bu gerçek değişmez. Batılılar sıradan insanların öz yaşamlarını öykülendirirken biz imparatorların peşine koşuyoruz bu çağda. Bu koşuşturma içerisinde ülkemiz bir adım bile ileriye gitmiyor.
F.TERİM VE M.DENİZLİ...
Bizler mücadele etmekten, yarışmaktan kavga etmeyi anlarken onlar yüzlerce yıldır, anlatımlarını etik bir çerçeve içinde sunmakta direnirken “güçlünün zayıf, kurnazın nahif” üzerindeki egemenliğini sürgit vurgulamaktan geri durmuyorlar. Bizde ise güçlüyü eleştirip zayıf üzerinde kurduğu baskıyı anlatanlar vatan haini olmakla bile suçlanıyorlar. Geçmiş günlerde Fatih Terim ve Mustafa Denizli’yi eleştiren bir yazı yazmıştım da, bir okuyucum elektronik posta ile bana demediğini bırakmamış, onların akıttığı teri yadsıdığımı vurgulamıştı. Bu sevgili okuyucularım bugün Fatih Terim’in, Aziz Yıldırım’ın ve diğerlerinin Türk futbolu üzerinde kurduğu baskıyı göremiyorlar, bizlerin ne anlatmak istediğimizi de yandaşlık yüzünde anlamakta zorlanıyorlar ne yazık ki...
Batılılar yüzlerce yıllık kültürel birikimleri ile insanların birbirlerinin görüşünü anlama, kusur ve inatlarını bağışlama yetilerini güçlendirmeye katkıda bulunmaya çalışmaktadırlar. Biz ise eleştiriye bile katlanamıyor toplumu kavga ortamına sürüklüyoruz. Böyle bir kavga ortamında herkesin dilediğini yapması gibi bir hak ortaya çıkar ki, bu da toplumun genelinde özgürlük olarak algılanır.
Herkes her dilediğini yapma hakkını elde tuttuğu sürece bütün insanlar savaş konumuna gelir. Türk futbolunun genel durumu tam da bu betimlemeye uygun düşmektedir. Böyle bir durumda insanlar farklı yollar ve yöntemler deneyerek kendilerini koruma güdüsüyle hareket ederler. Bu, insan ilişkilerinde en doğal ilkelerden biridir. Demokrasi ve dolayısıyla iç barış oluşturulmamışsa insan kendini korumanın yollarını arar, bulur da. Bu durumda toplumsal kurallar, hukukun egemen olduğu yasalar ile değil de herkesin kendi kuralları işlerlik kazanır. Sonuçta gelinen nokta bugünkü Türk futbolunun içinde bulunduğu ortam gibi olur; herkes şikâyetçi, herkes haksızlığa uğradığını düşünüyor, herkes de yaptıklarından dolayı kendini haklı görüyor! Böylece iç içe geçmiş, karmaşık hale gelmiş düşünsel sorunlar içerisinde çırpınıp duruyoruz. Bu karmaşayı çözmek için sıradan insanların yaşamına değer vererek işe başlasak nasıl olur acaba? Bir reklamda Beşiktaş’ın malzemecisi Süreyya’nın yaşamından görüntüler izlemiştim. İnanın Fatih Terim’den de Aziz Yıldırım’dan da daha anlamlıydı...
BAŞKANDAN TEKNİK DİREKTÖR OLUR MU?
Gençlerbirliği’nin ebedi başkanı İlhan Cavcav’ın kulübü kendine oyuncak yaptığını yıllardır biliyoruz. Aziz Yıldırım da epey zamanıdır Cavcav’ın izinden gidiyor. Ancak İlhan Bey oyuncağının hakkını veriyor. Küçük bütçelerle her zaman iyi takımlar kurup Gençleri ligde en azından zorlu bir ekip haline getiriyor. Büyütmüyor da, öldürmüyor da... Bu sayede 36 yıldır başkanlığını sürdürüyor. Bunun dünya rekoru olup olmadığını bilmiyorum ama Türkiye rekoru olduğu açıktır. Cavcav başkanlıkta sürekliliğe sahip olduğu halde teknik adam çalıştırmakta düzenli değil. 36 yılda 57 teknik adamla çalışmış. Neredeyse sezona iki teknik adam düşer. 36 çalıştırıcının görevine son vermiş. Demek ki, her yıl bir teknik adamı yolcu etmiş.
Bu olsa olsa İlhan Bey’in futbolu bildiğini sanmasıyla ilişkilendirilebilir ya da yaşlılığın vermiş olduğu huysuzlukla. Cavcav’a uzun ömürler dilerim, 4 Ekim’de 80. Yaşına basacak. Normal koşullarda futboldan birkaç kez emekli olması gereken bir insanın futbol gibi hareketli, değişken, topun nereden geleceği kolay kestirilemeyen bir ortamda bulunmak 80 yaşındaki bir insanın işi olamaz. Önceki yıllarda “teşvik şike değildir” diyerek tarihi bir hata yapan bu tarihi adam “haftaya takımı ben çıkartacağım” deyip daha büyük bir hata yapmıştır. Hiçbir başkandan özellikle bu yaştaki İlhan Cavcav’dan teknik direktör olmaz.
Aziz Yıldırım ise Cavcav’dan daha beter görüntüler vermektedir. Ersun Yanal’ı görevden uzaklaştırmaya zorlayıp kendine bir emir kulu atamıştır. Bir zamanlar Fenerbahçeli eski futbolcuların peşine koşarak kendine kulüpte yer edinen Yıldırım kendini futbol bilgesi sanmaktadır. Davranışları ve eylemleri bu doğrultudadır. Kendisini öylesine büyük bir bilge sanıyor ki, Fenerbahçe’nin son üç şampiyonluğunu teknik adamlar değil kendisinin kazandığını bile çekinmeden söyleyebiliyor. Bu söylemin sorgulanmaması ilginçtir.
Aziz Bey’in doğru bildiği bir tek şey var: Futbol bir zamanlar futbol oynamış ama üstüne hiçbir şey koymamış eski futbolculara bırakılmayacak denli büyüdü. Artık araştırmacı, sosyal bilimlere karşı duyarlı, bilimden destek alıp olaylar arasında ilişki kurarak, çevresine düşünsel zenginlikler sunan insanların işidir futbol. Bu betimlemenin içine ne İsmail Kartal ne de Fatih Terim girer. Bu bağlamda Aziz Yıldırım, Ersun Yanal’ı kaçırarak tarihi bir hata yapmıştır. Bu hata onun başkanlığının sonunu bile getirebilir. Geçen yılın en çok koşan takımı Fenerbahçe’ydi. Son maçta futbolcuların adım atacak hali kalmamış gibi göründü. Bu görüntüyü ne İsmail Kartal ne de onun yerine gelecek bir teknik adam değiştirebilir...