26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sözcüklerle biçem yaratabilen spor yazarları...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Çok değil, ana dilinizin korunması ve geliştirilmesi için biraz duyarlılığınız kaldıysa gazetelerde yazılanlar karşısında ne yapacağınıza şaşırıp kalıyorsunuz. Özellikle de, normalden uzun bir süre taşrada kaldığınızda gazetelerdeki yazı ve fotoğraflar yüzünüze yapışıyor adeta. Kuşkusuz gazete yazarlığının, gazeteciliğin bilimsel makaleler denli özenli, tutarlı, bilimsel bilgilere dayalı olmasını beklemiyoruz. Ancak şurası hiç kuşku götürmez ki, yazın yeteneği, ana dile olan düşkünlük ile bilimsel kavrayışın biraraya gelmesi, yayımlandıktan yıllar sonra da okunup anımsanacak bir dizi klasik eserlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bir gazete yazarı aslında birçok küçük çaplı da olsa bilgiyi düzenli ve kalıcı hale getirmektedir. Çoğu gazeteci bu küçük bilgileri biraraya getirip onları güzel bir biçimde sıralayanların ayırdına varınca biraz “iç geçirip” ben neden daha önce düşünemedim diyerek kendi içi dünyalarına dönebilirler. Özellikle gazetecilik mesleğinden olanlar bu derin kavrayış karşısında huzursuz bile olabilirler ki, böylesi bir duygusal dalgalanma onları daha sağlıklı düşünceye ve daha kalıcı, öğretici yazılar yazmaya yöneltebilir. Ne var ki, bizdeki durum tam tersi bir bakış açısına yöneltir özellikle meslekten olmayan gazete yazarlarını; başkalarının yazdığı derinliği olan yazılar karşısında onların yaptığı yazılanı hafife almak ya da küçümsemek gibi bir yol ayrımına girmek... Yazımsal yetenekler bir duvarın ayakta kalmasına hiçbir katkısı olmayan duvar süsleri değildir. Bugün yazılı basında bir şekilde yer edinmiş olanlarıın büyük çoğunluğu “kenar süsü” olarak duruyorlar ve yazın yaşamımıza hiçbir katkıları yok dersem onlara haksızlık eder miyim bilemiyorum. Ülkemizde çarpık da olsa kendi yolunda ilerleyen spor ve futbol duvarının ayakta kalması için yazıların “duvar süsü” olmaktan öte bir anlam içermesi gerekmektedir. Yetenekli yazarlar biçem(üslup) ve biçim yaratırlar. Çünkü küçük parçaların bir bütün oluşturmasını bunlar sağlar. Her yazar sözcükleri bir biçime göre düzenlemek durumundadır. Eğer en iyi sözcüğü bulmaya çalışmazsanız okuyucu onu kendi başına bulmaya bırakılmış olur. Bir yazar okuyucuyu bilgiye götürecek yolu bulmasına yardımcı olmazsa, okuyucu önce konuyu yitirir, sonra kafası karışır, sonunda da öfkelenir. Bu sözcükleri ve biçimleri yaratmak, çoğu kez, yazarın bunları üreten uzmanlardan daha geniş bir anlayışa sahip olmasını gerektirir. Bütün bu yazarlık gereklerinin yerine oturması için, biçim ve biçem yaratmak adına enine, boyuna ve de derinlemesine olaylar üzerinde kafa yorulmalıdır. Bazen insan kendine derin sorular da sorabilmelidir. İsterseniz bu sorulardan birini ben sorup spor yazıları yazanlara bir yol açayım: Neden baharda gül açar, ekin olgunlaşır yazın? Ve üzüm neden büyüsüne kapılır güzün...
Yazgısına bırakılan siperlikler...Yazıyı üzümle bitirince ister istemez karşısında oturduğum Bozcaada’ya başımı kaldırıp baktım. Ama önce yanıbaşımda yalnızlığa itilmiş siperliğ(korugan) gördüm. Çanakkale Boğazı’nın Ege girişinde birçok siperlik vardır. Bunlar 2. Dünya Savaşı sırasında olası bir Hitler saldırısına karşı Çanakkale’nin geçilmezliğini dünyaya bir kez daha kanıtlamak için İsmet İnönü tarafından yaptırılmış. Onlardan biri bizim Geyikli’de denize girdiğimiz plajı rüzgardan koruyan burunda duruyor. Duruyur dememe bakmayın, 25 yıl önce karadaydı, şimdi neredeyse denizin içinde... “Taşı delen suyun gücü değil dalgaların sürekliliğidir” derler bilge kişiler. Gerçekten de yıllardır beton bir yapı olan sperliğe vuran dalgalar onu parçalamış. Çanakkale Boğazı’nın dolayısıyla ülkemizin korunması için yapılan artık bir tarihi eser haline gelen sperlik de dalgaların saldırısına uğrayıp parçalanmış. Atatürk ilkeleri ve O’nun arkadaşlarıyla kurduğu Cumhuriyetimize yapılan saldırılar salt ideolojik olarak değil karadan ve denizden de güç alınarak sürdürülüyor sanki. Bu sene 23 Nisan’da gittiğimde gördüm ki, Geyikli sahilindeki siperlik dalgalara yenik düşmüş. Koca yapı parçalanmış. Çocuklar ve gençler onun karayazgısının ayırdına varmadan çevresinde oyun kuruyorlar hatta üstüne bile çıkıyorlar. Parçalanmış büyük bir parçası düştü düşecek. Gerekli yerlere, Geyikli Belediye’sine bildireli üzerinden üç ay geçti, en küçük bir girişim yok. İş belediyenin boyunu aşıyor mu, anıtlar kurulunu mu ilgilendiriyor yoksa Çanakkale Valiliğini mi, deniz kuvvetlerini mi? Kimi ilgilendiriyorsa bilinmelidir ki, orada büyük bir tehlike var. Ölümcül bir olay yaşandıktan sonra yapılacak girişimin hiç bir anlamı olmayacak...
Futbolumuz Melo ve Emre’den kurtuldu mu?Transfer döneminin başlamasından bu yana bekliyorum. Futbolumuzun teröristlerinden Felibe Melo, Emre Belözoğlu ve Meireles’ten bu sene kurtulabilecek miyiz diye? Galatasaray ile çalışmalarını sürdüren Melo gidici ve bu gidiş gerçekleşirse hepimiz büyük bir dertten, baş belasından kurtulmuş olacağız. Ancak Meireles’in Fenerbahçe’de devam etmesi, şiddet gündeminden düşmesi gözümüzün onun üzerinde olmaması anlamına gelmez. Şu anda söyleyebileceğimiz tek gerçek Emre’den kurtulduğumuzdur. Emre ligimizde futbol oynamaya devam edecek ama artık Fenerbahçe’nin gücü arkasında olmayacak. Onun yaptığı tüm eylemlerin arkasında Fenerbahçe’nin büyüklüğü ve gücü vardı. Artık o güç yok! Dolayısıyla Başakşehir’de önüne gelene dayılanamayacak, mahalle kabadayısı gibi davranmaktan kaçınacak. Öyle olmak zorunda. Kimse Başakşehirli Emre’nin gözünün yaşına bakmaz. Başakşehir’in kökleri devletin en tepe noktasına değin gitse bile...