26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suçlu sadece futbol mu?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Son günlerde ülkemizde yayımlanan gazetelerin birinci sayfaları ile spor sayfalarının birbirine ne denli çok benzediğinin farkında mısınız? Aslında sayfaların neresine bakarsanız bakın ülkemizin bir yangın yeri olduğunu net biçimde görürsünüz. Bu bağlamda futbolu kötü, yaşamı iyi bir ülke görüntüsünün ortaya çıkması olanaklı değildir. Bir ülkeyi hiçbir zaman yönetecek deneyim ve birikimi olmayanların iş başına gelmesinin doğal sonucudur medyadaki görüntüler. Olaylar nedeniyle “anne sen çıkma, hareket edemez, olaylardan etkilenirsin. Ben daha hareketli olduğum için ekmek almaya ben gideyim” diyen bir çocuğun polis tarafından öldürülmesinden daha acı, toplumsal yaşamımızı karamsarlığa sürükleyen başka ne olabilir ki? Bu, bir çocuğun ölümü değil, bir ülkenin utancıdır ki, ülkeyi yönetenlerin alnına bu utanç bir daha çıkmayacak bir şekilde kazınmıştır. Ülkeyi bu hale getirenler yaşamlarıyla, eserleriyle değil utançları ile anılacaklar.

Bu acı ve kolay kolay kapanmayacak yaranın yanında, Trabzonspor-Fenerbahçe maçının yarıda kalması ne kadar önemlidir? Trabzon’da yaşanılanların toplumsal adalete ilişkin güvensizlikle bağlantılı olduğunu yadsıdığımız, gazetelerin birinci sayfalarındaki yangın ile ilişkisini kuramadığımız sürece şiddet konusunda aşama kaydetmemiz olanaklı değildir. Türkiye’nin her alanda yaşanılası bir ülke olmasının yolu en tepeden Futbol Federasyonu’na değin tüm yöneticilerin değiştirilmesinden geçmektedir. Bunun için de önümüzde olanak vardır. Toplumu ötekileştiren, kendinden olmayanı yok sayıp bertaraf etmek isteyen bir anlayışın egemen olduğu ülkemizde çocuklarımızın, gençlerimizin öldürülmesinden daha doğal ne olabilir ki?

***

Bugünkü koşullarda ülkemizde şöyle bir düşünce sistemi oluştu: İnsanlar arasında duygudaşlığı değil ayrımcılığı, ötekileştirmeyi körükleyen yöneticiler olayları kendi düşünce ve inançları doğrultusunda yorumlayıp, uygulamaya koydukları için ne kendileri ne de halkın bir kesimi olguların gerçek anlamını kavrayamamaktadırlar. Başkalarının düşüncesine saygı duymayan kalıpsal yaklaşım ülkeyi yönetenlerin beyninde on yılı aşkın bir zamandır kökleşti, bilinçaltında bütünleşti ve ayrımsama, ötekileştirme sürecinin altında en başta kendilerinin kalacağı bir döneme gelindi. Şimdi yaşananlar bu dönemin uzatma dakikalarıdır.

Doğaldır ki, işin doğrusu değinmeye çalıştığım denli yüzeysel değil, çok daha karmaşıktır; Önemli dinsel, siyasal, ideolojik inançlar ya da sporsal olaylar tek bir nedensel etkene bağlanamaz. İnsanların özellikle yönetenlerin düşünce ve davranışları ortaya çıkışları bakımından hemen her zaman çok değişkenlidir. İnançlar da bunun dışında kalmaz.

Gerçekte olan şey, dünyadaki olay ve olguları yaşamları boyunca biriktirip kendi inançları doğrultusunda karşı düşüncede olanları ötekileştirip, yaşamın onca çeşitlilik ve varsıllığına karşın yaşanılanların içinden kendi düşüncelerine uygun olanları seçip ideolojilerini pekiştirirken, kendileri gibi olmayanlara karşı kepek indirenlerin yönetime gelmelerinin bir sonucudur Belkin Elvan ve Trabzon’da futbolun başına gelenler... Yaşamları boyunca biriktirilen dünya görüşlerinin, sanıların, önsezilerin, eğilimlerin ve önyargıların son derece tehlikeli bir hal alan “tek tip mercekleri” aracılığıyla süzgeçten geçirdikten sonra yaşama katmaları bütün bu karmaşanın önemli nedenlerinden biri olsa gerek.

Olay ve olguları ayıklayarak, kendi inançlarınıza uyanları seçmeniz anlaşılabilir, zaten bunu yapıyor ve uyguluyorsunuz ancak karşı inanç ve düşünceleri yok etmek yolunda bir düşünce sistemi oluşturmak, bu sistemin doğruluğu uğrunda özel bir kanıtlama yöntemi peşinde koşmak sizi yoldan çıkartır. Zaman içinde açtığınız yan yolda koşmanıza bile engel olur, savrulur, yan yoldan da çıkarsınız... Hiçbir zaman unutmayınız ki, akıl ve bilim gemi, inanç atının ağzındadır. Dizginler çekiştirir, yön verir, yatıştırır, kandırır, yaltaklanır ve ayartır, ama sonuçta akıl ve bilim atın kendi doğal yolunda gitmesini sağlar.

TRABZONSPORLULARIN ÖZÜMSEMESİ GEREKEN...

Trabzonspor’un öz değerlerinden, kendine özgü yerel üretim merkezini devre dışı bırakarak uzaklaştığını, böylesi bir uygulamanın yıllarca sürmesi sonucunda kendine yabancılaştığını bugün her Trabzonlu bilir. Ancak son yıllarda Trabzonspor’u yönetenlerin gereksiz bir “üç büyük karşıtı” anlayışı körüklemesi aynı zamanda onlarla yine gereksiz bir çekişme içine girmesi henüz anlaşılabilmiş değil. Bu nedenle kör bir çekişme anlayışı farkında olmadan kör bir milliyetçilik anlayışına dönüşmektedir. Böyle bir anlayıştan her zaman Trabzonspor’un zarar göreceği açıktır.

Çünkü Türkiye’de üç büyükler futbol üretiminin tekelleşmesi Trabzonspor ise paylaşılması, geliştirilmesi ile ayakta kalabilir. Trabzonspor her yıl 8 ile 12 yabancı futbolcunun uğrak yeri olmaktan kurtulup, aklın önderliğinde sürdürülmesi gereken üretime dayalı kurumsallığın savunulduğu yer olmalıdır. Bu söylemin nedeni şudur: Trabzonspor’un geçmişte başını çektiği üretim sisteminden beklenen pratik çıkarlar, salt Trabzon kentinin değil Tüm Karadeniz Bölgesi’nin hatta doğunun bile futbola ilişkin sorunlarına çare olabilecek bir yapılanma içinde olmaktı. Yoksa İstanbul’un üç büyüklerini ya da Türkiye’nin genel yapısında olduğu gibi, birbirleriyle yarış halindeki karmakarışık çıkar gruplarının istem ve beklentilerine kapılıp kendisiyle çelişmesi değil...

Üç büyüklerde futbol emeğinin yarattığı değerler, belli kimse ya da grupların tekelinde olduğu için, futboldan beklenen pratik çıkarlar bir bakıma insanların bu değerlere en tez ve kısa yoldan ulaşabilme isteklerini kamçılayıp şahlandırır. Trabzonspor bu şahlanmanın peşine koşmamalı. Trabzonspor’un üç büyüklerle baş edebilmesinin öncelikli yolu, Trabzonlu çocukların ve gençlerin, futbola ilişkin gereksinimlerinin yaşamsal gerçekler doğrultusunda geliştirilmesi, ortak değerlerde birleştirilmesi, yeniden ayağa kalkmanın ancak Yusuf Erdoğanlarla, Emrelerle gerçekleştirilebileceğine inanılması, bu düşüncelerin pratikte anlamlı hale getirilmesiyle olanaklıdır...