26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkün ateşle imtihanı

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Doğruların tek bir denek taşı, eski dille mihenk taşı vardır: Pratik ya da mücadele. 

Bilim de en sonunda, doğadaki hareketin, toplumsal pratiğin açıklanmasıdır. Toplum da doğanın bir parçasıdır. Toplumsal mücadele, en sonunda doğadaki hareketler kapsamındadır.  

Bilimsel görüşler, siyasal düşünce ve öneriler, pratikte sınanır. Daha basit söyleyelim: Görüşler ve öneriler, mücadelede sınanır. Kuvvet toplamaya, mücadelenin başarısına yararlı olan öneriler geçerlidir. Örgütü dağıtmaya, bozgunculuğa, mücadeleyi zayıflatmaya hizmet eden öneriler geçersizdir. Örgütlü mücadeledeki biricik ölçüt budur. 

ZORLUKLARI YENMEK YA DA ZORLUKLARA TESLİM OLMAK 

Türkiye, zor bir döneme girmiştir. Önümüzde hem ülke açısından, hem de örgütlü mücadele açısından çetin yıllar var.  

Borç batağından kurtuluş, dün bu köşede belirtildiği gibi, eroin bağımlısının eroinden kurtulması gibi ağır sancılarla olacaktır. Milletimizi ve vatanımızı birleştirme görevi de, bir hayli zorludur. Bu koşullarda herkes, her örgüt, bütün olarak Türkiye, zorlukları yenmek ve zorluklara teslim olmak diye dile getirebileceğimiz yolların ağzındadır.  

Şu anda siyasal çözüm ve önerilerin hepsi, zorlukları göğüslemek ve aşmak içindir ya da zorluklara teslim olmak içindir.  

YEDİ ATEŞTE SINANMAK 

Önümüze baktığımız zaman, her siyasetin, her önerimizin çetin mücadelelerde deneneceği gözüküyor. Halide Edip’in romanlarına verdiği adları, bizler yeniden yaşayacağız. Önümüzde bir kez daha “Türkün Ateşle İmtihanı” var. Sorumluluk üstlenenler “Ateşten Gömlek” giymeye hazır olmalıdır. Kıpçak atasözündeki gibi, “Yedi ateşte” sınanacağız. Bu koşulların eşiğinde eleştiri ve çözümlerimizi dile getirirken, önce onları ateşte denemeliyiz.  

Bir sürü laf kalabalığı arasında, doğruyu bulmak için soracağımız soru basittir. Bilinç dedikleri de en sonunda bu soruya verilen yanıtta saklıdır. 

Çözümlerimiz ateşe dayanıklı mı, soru budur. 

Önerilerimiz, bizleri ayağa mı kaldırıyor, yoksa yerlere mi seriyor? 

Bizi dinleyenleri mücadeleye mi yöneltiyoruz, yoksa mücadeleden kaçmak için bahaneler mi sunuyoruz? 

ATEŞE DAYANIKLILAR VE ATEŞTEN KAÇANLAR 

Her çetin mücadelenin eşiğinde, birdenbire bu sorular gündeme gelir. 

Hayat, toplumların ve örgütlerin önüne bu soruları getirir koyar. 

Önümüzdeki seçeneklerin temsilcileri vardır: Ateşe dayanıklılar ve ateşten kaçanlar. Ateşten kaçanlar, başkalarının da ateşten kaçması için fikir üretmeye soyunurlar. Ateşin gözüktüğü yerde bozgunculuk da gündeme gelir. Ateş varsa, bozgunculuk mutlaka vardır. Bundan kaçınamazsınız. 

Bugün çarpışan görüşler, zorlukların üstesinden gelmek ile bozgunculuk arasındadır.  

Bozguncular, yapıcı olamazlar. Bozabildikleri kadar başarılı olurlar. Bu nedenle başarı şansları yoktur.  

Bu süreçten Üretim Ekonomisini kurarak ve bölücü terörü etkisiz kılarak çıkacağız, Türkiyemizi birleştireceğiz. Zor olan, ancak geçerli olan seçenek budur.