08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vahim soru: Seçimin sonucu açıklanacak mı?

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Birkaç gün önce bu köşede; “Türkiye, tarihin hiçbir döneminde bu kadar kaos içinde, gergin bir seçim ortamı görmedi” diye yazmıştık ya?..

AKP’den CHP’ye, MHP’den BDP’ye, İşçi Partisi’nden DSP’ye kadar herkes aynı kaygıda ve ne yazık ki benzer uyarıları yapmaya devam ediyor: “Sandıklara sahip çıkın!..”

Ne kadar tehlikeli bir algı bu farkında mısınız?.. Yalnız siyasette değil, halk arasında da seçim güvenirliği konusunda endişe giderek büyüyor... Medyaya yansıyan vahim iddialar ise kaygıları ve korkuları iyice deşiyor!.. Baksanıza medyadaki kaos başlıklarına:

“Sandıkları kaçıracaklar”, “Pusulaları değiştirecekler”, “Sahte oy kullanacaklar”, “Sonuçlara müdahale edecekler” vs.

Zaten özellikle Ankara’da Mansur Yavaş ile Melih Gökçek’in sıklıkla dillendirdiği “Suikast olacak” şeklindeki iddialar da toplumdaki gerginliğe zirve yaptırıyor...

Ciddi kaygılardan biri de terör tehdidi... Bu kaygı son olarak Ulukışla’da, iki güvenlik görevlisini de şehit eden dinci IŞİD teröristlerinin sızmalarından da dışavurdu...

Anlaşılıyor ki, El Kaide türevlerinin mühimmatlarla büyük kentlere sızması, emniyetin intihar saldırısı için çalınmış 25 kayıp kamyonetin peşinde olması da eklenince, güven-şaibe kıskacında bir seçim süreci iyice tehdit altında!..

Peki ya, AKP’nin Van mitinginden sonraki kargaşada bir kişinin silahla vurulması ve Muğla’nın Fethiye ilçesinde 9 Mart’ta ilçe binası saldırıya uğrayan HDP’nin, seçimlerin ertelenmesi için seçim kuruluna başvurmasına ne demeli?..

CHP’Lİ OKAY’IN UYARISI...

CHP’nin eski genel başkan yardımcılarından Hakkı Süha Okay seçim güvenliği ve sonuçlarıyla ilgili endişeleri dile getirirken, cemaate bağlı ajansla yandaş yayın organlarının seçim akşamı vereceği farklı sonuçların da gerginliği artıracağına dikkat çekti...

Dün konuştuğumuz Okay kuşkularında çok haklı... Çünkü AKP ile cemaat arasında savaşa dönüşen gerginlik, seçim akşamı dezenformasyonla büyütülecek ve seçmenin kafası farklı sandık sonuçlarıyla iyice karışacak...

Yani, sonuçta kimin, neye güveneceği konusunda yaşanacak kaos da seçimleri tamamen şaibeli hale getirecek...

Şu soru öne çıkacak o zaman: “Bu kadar güven kaybı yaratan bir seçimin sonucu güvenli olabilir mi?..”

Peki, söyler misiniz; AKP- cemaat kavgasının zaten bir iktidar mücadelesine döndüğü, bu uğurda kaset-şantaj girdabının iyice büyüdüğü bir ülkede; hükümdarlıklarını korumak isteyenlerin olası dayatmalarıyla sonuçlanacak bir seçim, ciddi bir kaosa dönerse nereye gider bu ülkenin sonu?..

Velhasıl, cemaat kavgası ve kaset gerginliğiyle, yolsuzluk, rüşvet hattının tamamen ele geçirdiği bir psikoloji, seçimin sonucunu vurmaya hazır halde bekliyor!..

DEVLETE DERİN İHANET!..

Şu günlerde yaşanan olağanüstü kaset olayları, aslında seçim çıkarı ve devleti ele geçirmek isteyen iki dinci grup arasındaki pervasız kavganın sonucu... Ne yazık ki bundan siyasetten çok artık devlet zarar görmeye başladı!..

Baksanıza; yasadışı dinlemeler olsa da Başbakan ve çevresindekilerin konuşma kayıtlarının internetten yayımlanması kimi çevrelerde büyük coşku yaratıyor...

Doğrusu özel yaşamı vurmadığı için yolsuzluk ve rüşveti deşifre eden kayıtları ben de dehşet içinde izliyorum...

AKP yönelik tepkilerle birlikte bunlar olağan sayılabilir ama cemaatin, TSK’nın “kozmik oda”sına girmesiyle başlayan “devletin mahremiyeti” kaygısı ne olacak acaba?..

Tamam; kimi çevreler asker, polis, MİT, rejim hatta devlet düşmanı da bu dinleme işi sizce de iyice zıvanadan çıkmadı mı?..

Ne yani şimdi; AKP’nin yıpranması ve haklı olarak artık iktidardan gitmesi beklenirken, “devletin sırları” konusunda “at izi it izine” karışmadı mı, “yaşla kuru birlikte yanmaya” başlamadı mı?..

Baksanıza; Genelkurmay toplantıları, Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, istihbarat görevlileri ve devleti yöneten kim varsa mahrem konuşmaları pervasızca ortalığa saçılırken son olarak “Suriye’ye girmek” meselesiyle ilgili bir ses bandı da deşifre oldu...

Devletin provokasyon yapmasına, faili meçhul, suikast ve kaos yaratma gibi karanlık işlere girmesine kesinlikle karşıyım ama; dört bir yanı düşmanla çevrili bir ülkenin güvenlik sırlarının bile bu kadar pervasızca ortaya serilmesinin ileride yaratacağı tehlikelerin farkında mıyız?...

Söyler misiniz, siyasetin de iktidarların da cehenneme kadar yolu var ama bu ülkenin gemisi su alırsa, hepimiz, hep birlikte batmayacak mıyız?..

ANTALYA’NIN AKAYDIN’I...

Bazı kentler vardır ki varlıklarıyla karanlığa rest çekerler... Çünkü aydınlık yakışır o kentlere... Hele bir de kum, deniz, güneş, kültür, tarih ve sanatın bağrındaysa; o kent, sanatın yüzüne tüküren anlayışlara teslim edilemez!..

Yalnız bunlar değil; bu ülkede belediye denilince akla ihale-vurgun-yolsuzluk üçgeni geldiği için; aydınlanmacı belediyeciliğin yürüyeceği tek bir güzergâh vardır; temiz siyaset-şeffaf yönetim...

Antalya; bir dönem AKP’nin eline geçince reklam panolarındaki mayolu kadın fotoğraflarının bile sansürlendiği, ulusal bayramların meydanlardan uzaklaştırıldığı bir şehir haline gelmişti...

Bu güzelim kent, tarih, kültür ve sanatla, güler yüzünü kaybetmeye başlamış, gerici bir anlayış turizmin geleceğini de ürkütmüştü...

CHP’li Mustafa Akaydın tam da bu dönemde teslim aldı Antalya’yı...

Hakkını yemeyelim; Altın Portakal etkinlikleri sırasında da gördük ki; Akaydın 5 yılda kentin çehresini değiştirmiş, 60 ayda, 60 büyük proje kente can vermiş... Toplam 300 proje kente değer katmış...

Antalya; son dönemde Türkiye’nin parlak vitrini haline getirilmişse bunda Akaydın ve ekibinin başarıları da yadsınamaz...

Mustafa Akaydın son dönemde Antalya’yı, “Çalmadan, çaldırmadan büyüyeceğiz” gibi bugünlerde bayağı önem arz eden bir sloganla öne çıkartmışsa geriye yapılacak tek şey kalıyor: Sağcısı, solcusu, muhafazakârı, ulusalcısıyla çağdaş bir kentte, aydınlığı benimseyen Akaydın’la devam etmek...

Hiç kuşkunuz olmasın; CHP’nin etkin olduğu İzmir, Mersin, Aydın, Ordu, Sinop, Giresun, Edirne, Tekirdağ, Çanakkale ve benzeri yerlerde olduğu gibi Antalya da kazanır, Türkiye de...