Yeni başbakan hayırlı olsun...

Binali Bey’in oğlunun o fotoğrafı basına sızdırılınca, çevremdekilere şunu söyledim: “Yeni başbakanınız Binali Yıldırım olacak!”
Birileri onu devre dışı bırakmak için tıpkı Fethullahçı savcıların Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslarda yaptığını yapmaya kalkıştı. Basına gizlice belge vererek aleyhte kamuoyu oluşturmak... İşin içine yeğeninin rakı içerken çekilmiş fotoğrafını bile soktular. Bizim laikler de bu fotoğraflar üstünden AKP’ye vurmaya kalkıştılar.
İşte bu durum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasındaki en son kuşku kırıntılarını da temizledi. Kararını Sayın Yıldırım lehinde verdi.
Ya bunca gösteri? Temayül yoklaması adı altında sandık kurmalar, gizli oy atmalar ne oluyor?
O da işin cilası...
“Tayyip Bey değil de AKP’liler böyle istedi!” gösterisi...
Bırakın 800 AKP’liyi 800 bin AKP’li bile istese ne yazar?
Partinin tek seçicisi Sayın Erdoğan...
Kararı veren odur, delege falan değil...
Diğerlerinin, su üstünde yüzen saman çöpünden fazla ağırlığı yoktur...
İsterseniz bir zamanlar Erdoğan’ın peşinden “Yiğidim, aslanım!” diye ağlayan Bülent Arınç’ın düştüğü duruma bakın. Abdullah Gül’ün Erdoğan karşısında nasıl mum gibi yumuşadığına bakın...

GEÇ BİLE KALINDI
Ben, dönemin başbakanı Erdoğan, cumhurbaşkanlığı için hazırlanırken kendisinden sonra AKP’nin başına geçecek ismin Sayın Binali Yıldırım olacağını daha 2012’de Güneş Gazetesi’ndeki köşemde yazmıştım. Bunu, CNN Türk de dahil katıldığım tartışma programlarında da dile getirdim. Çünkü AKP bir rant partisidir. Şehirlerdeki rantı sermayeye dönüştürüp oya çevirmekte beceriklidir. Bu işi 1994’te İstanbul Belediyesi’ni ele geçirdikten sonra pek başarılı biçimde uyguladılar. Sayın Erdoğan’ın bu işteki yardımcılarından ve en güvendiği isimlerden birisidir Binali Bey...
Partinin maddi kaynaklarını oluşturan ulaştırma-şehircilik-iletişim alanlarının başına bu yüzden o getirilmiştir. Tayyip Erdoğan siyasi lider ise Binali Yıldırım da rant lideridir.
Bu yüzden araya Ahmet Davutoğlu’nun sokulmasını doğrusu ya biraz şaşkınlıkla karşılamıştım.
Dün isminin başbakan adayı olarak açıklanması benim için hiç şaşırtıcı olmadı...
Umarım ki Sayın Yıldırım, Türkiye’yi uçlara savuracak politikalardan kaçınır. Diyarbakır’a gittiğinde, 1925’te devletimize silah çekmiş olan Şeyh Sait hainini, Davutoğlu gibi övmeye kalkışmaz. Cumhuriyet’in artık topluma mal olmuş kurumlarını aşındırmaya uğraşmaz; işine bakar. PKK ile de FETÖ ile de IŞİD ile de mücadeleyi kararlılıkla sürdürür...

İLK KONUŞMASI
Sayın Binali Yıldırım’a yeni ve zorlu bir süreçte başarılar diliyorum.
İlk konuşmasında neler diyeceğini çok merak ediyordum. Beni ilgilendiren cümleleri şunlar oldu: “ Çok değerli dava arkadaşları, aziz milletim, değerli basın mensupları! Sözlerimin başında 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımızı tebrik ediyorum.
Şehitlerimize rahmet diliyorum, gazilerimizi şükranla anıyorum. Partimizin 19 Mayıs 1919’da Samsun’da doğan milletimizin bağımsızlığını müjdeleyen bir güneş gibi 2001 tarihinde milletimizin aydınlık geleceğini müjdeleyen bir meşale olduğunu bir kez daha milletimizle paylaşmak istiyorum.”
19 Mayıs zihniyetiyle hesaplaşmak peşindeki bir ince damarın bulunduğu AKP’de yeni başbakan adayının 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’na böyle açık vurgu yapması olumludur...
Ama bu cümlelerin içine “Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları” bir biçimde açık açık yerleştirilmeli idi. Bunu da duysam Sayın Yıldırım’a teşekkür edecektim ki teşekkür etmek için beklemeye başladım bile...

İSTANBUL YETTİ
Sayın Binali Yıldırım’dan çok önemli bir ricamız var: İstanbul artık içinden çıkılamaz bir hale geldi. Bu şehre bu kadar bina yapar, bu kadar fazla insan yığarsanız, ne kadar köprü-yol yaparsanız yapın trafiği de hayatı da rahatlatamazsınız.
Yeter efendim yeter... Artık şu canım şehre daha fazla bina yaptırmayın; yeter...
Bu feryadımı umarım ki bir gün Cumhurbaşkanı Erdoğan da duyar:
Yeter efendim yeter! Daha fazla kıymayın şu İstanbul’a...
Gidin şu otoyollarınızı ve yer altı trenlerinizi biraz da Anadolu’ya yapın...
Nüfusu İstanbul’a yığmak yerine Anadolu’ya yaymak zamanı gelmedi mi?