26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

1960-80: Tercüme İslam’ın hikayesi

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen hafta yoğundu.  

İslamcıların toplantılarına katıldım.  

Dinlediklerimi, gözlemlerimi, sohbetlerimi yazacağım. 

***  

Önce İLEM/İlmi Etüdler Derneği’nin sempozyumu. 

Konu: 1960-80 İslamcı dergiler. 

İslamcılığın yakın tarihine arkeolojik bir gezi yapıldı. 

*** 

Renk ve heyecan sonuncu oturuma sığınmıştı: Tanıklıklara. 

1960’ların dergi yöneticileri konuştu. 

4 isim dikkat çekiciydi: Şule Yüksel Şenler, İsmail Kazdal. Selahattin Eş Çakırgil, Süleyman Arslantaş. 

İlk ikisini bugün yazacağım. 

*** 

Şule Hanım: İlklerin kadını. 

Üniversitelerde ilk başörtülü öğrenci. Hem de 1960’larda. 

İslamcı konferansların ilk kadın hatibi. 

İlk kadın gazeteci, ilk yazar.... 

Ali Babacan’ın da halası. 

(Not: Şule Hanım, rahatsızlığı nedeniyle gelemedi.) 

*** 

Bir tebliğci anlattı: Şule Hanım’ın konferanslarından rahatsız olan sadece devlet değil. 

Dönemin muhafazakârlarında da sıkıntı yaratıyor. 

Evet: Dinleyicileri sadece kadın. 

Fakat: Sesi hoparlörlerle dışarı veriliyor. Dolayısıyla erkeklere de ulaşıyor. 

O günün “sorun”u şu: Kadın sesi haram. Şule Hanımı erkeklerin de dinlemesi günah değil mi? 

Yuvarlak cevaplar veriliyor. Maksat, “sorun”u etrafından dolaşarak aşmak. 

*** 

Tebliğciye arada sordum: 

Şimdi kadın-erkek birlikte konferans veriyorsunuz. Kadın-erkek aynı salonda oturuyorsunuz. Haram ve günah nasıl aşıldı? 

Muhatabım durdu, düşündü. Sonra güldü: “Şartlar herkesi değişime zorluyor.” 

Geçmişteki “günah” genişliği ona da “komik” gelmişti. 

(Ara not: Cumhuriyetimiz, ne kadar çok darlıkla cebelleşmiş?) 

*** 

Diğer isim: İsmail Kazdal. 

81 yaşında fakat oldukça diri. 

İki önemli tanıklığı: Biri Necip Fazıl’la Büyük Doğu’da. İkincisi Hilal dergisi. 

Hilal şimdi pek bilinmez: Türkiye’de “tercüme İslamcılığı” başlatan dergi. 

Burada iki İslamcı kaynak dikkat çekci: Mevdudi ve Seyid Kutup. 

Mevdudi: Pakistan Cemaat-i İslami’nin lideri. 

Seyid Kutup: Mısır Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketinin teorisyenlerinden. 

Hilal yayınları, Mevdudi ve Kutup’un birçok kitabını çevirdi. 

*** 

Hilal’in kurucusu da dikkat çekici: Salih Özcan. Urfa doğumlu, Arap asıllı bir yurttaşımız. 

Çok genç yaşta Pakistan ve Suudi Arabistan’la bağ kurdu. 

Suud tarafından kurulan Rabıta’nın Türkiye temsilcisi oldu. 

ABD bağlantılı Rabıta’nın (Dünya İslam Birliği) iki işlevi vardı: 

İlki ideolojik: Selefi/Vahhabi İslam’ın propaganda ve örgütlenme merkezi. 

İkincisi siyasi: Soğuk Savaşta anti-komünizmin İslam dünyasındaki karargâhı. 

*** 

Hilal bağlamında birkaç tespit: 

Mevdudi ve Kutup tercümeleri Türkiye İslamcılığını dönüştürdü. 

İslamcı hareketlenmeler, tasavvuf/tarikatların dışına taştı. 

Tarikat medreselerinin kadro tekeli kırıldı. 

İmam hatipler/Yüksek İslam enstitüleri öne çıktı. 

İdeolojik duruş kökten değişime uğradı. 

1965/70’lere kadar muhafazakâr kesim: Milliyetçi mukaddesatçı. 

Kavgaları “devlet”le değil, “rejim”le. 

Amaçları: Devleti yıkmak değil, rejimi değiştirmek (idi). 

*** 

Tercüme İslam’ın 1970’lerle birlikte yarattığı sonuç: Kökten bir ulus devlet düşmanlığı. 

Hedef: Cumhuriyetin yıkılması, yeni bir devlet kurulması. 

Sempozyumda da bunun altı çizildi zaten. 

Milliyetçi-mukaddesatçı anlayıştan nasıl kurtuldular, övünerek anlattılar. 

Ara not: “Yeni Türkiye” sözleri size bir şey hatırlatıyor mu? 

*** 

Bugünkü yazıyı bir tespitle tamamlayalım. 

AKP’yi yönetenler tercüme İslam’ın ürünüdür. 

Ulus devlet karşıtlığı partiye yön veren temel anlayışları. 

Bu yüzden: PKK’yla federasyon pazarlığını kolayca yapabiliyorlar. 

*** 

Devam edeceğim.