26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

6-7 Eylül ve Ortadoğu

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

6-7 Eylül, 1955'te "öteki dine" mensup kardeşlerimize yönelik genelde Türkiye, özelde İstanbul'da NATO'nun Menderes iktidarı eliyle uyguladığı "özel harp işi" ırkçı-faşist olayların yıl dönümü. Menderes iktidarı tarafından İngiltere'nin "özel talebi" üzerine organize ve koordine edilmiş olan bu talan ve cinayet, ABD ve NATO'nun Türkiye iktidarlarına yüklediği iç ve dış görevlerin mihenk taşını oluşturmaktadır.

Mısır, 1952'de Cemal Abdulnasır iktidarıyla İngiltere'nin piyonu Kral Faruk tahakkümüne son verdi. İngiltere, 1954'te Ortadoğu'daki ehemmiyeti yüksek Süveyş Kanalı askeri üssünü Kıbrıs'a taşımak zorunda kaldı. Nisan 1955'te Kıbrıslılar, onlarca sene süren anti-emperyalist siyasi mücadeleyi silahlı mücadele ile birleştirdi. İngiltere Kıbrıs'ta da kaybetmekteydi. Tek çaresi, Kıbrıslı Rumlarla Türklerin aynı cephede yer almalarını engellemek, onları karşı karşıya getirecek fitne ve komploları hayata geçirmektir. Böylece Kıbrıs'taki hadiseyi bir İngiliz sorunundan çıkarıp, bir Rum-Türk meselesi olarak aksettirmektir. Bunun için Menderes iktidarının yardımı gerekmektedir.

Tertibin bilançosu

Peki, bu aşamada süreç nasıl işledi ve bu süreçte neler vardı? Selanik'te Atatürk'ün evine attırılan bombayı sağlayan Menderesin istihbarat elemanları ve bombayı patlattığı iddia edilen Hasan Uçar var. Yunanistan'da Türkiye'nin verdiği bursla okuyan ve malum olaydan sonra Kaymakam, Emniyet Genel Müdürlüğü Siyasi İşler Şube Müdürü ve Valiliğe kadar terfi ettirilen Oktay Engin adlı Türk kökenli Yunanistan vatandaşı var. Türk Büyükelçiliği var. Bu elim ve vahim hadisede Türk bayrağı ve Atatürk üzerinden yok edilen bir laik cumhuriyet var. Bu iki değer üzerinden katmerleşen ve pekişen bir ırkçılık ve mezhepçilik var. Devletin vatandaşına karşı komplosu ve ihaneti var. Bağımsızlığın yok edildiği, egemenliğin yabancı merkezlere teslim edildiği bir süreç var. Atatürk ve Türk bayrağı sembolleri altına "Türkiye Türklerindir" yazan Hürriyet'in kışkırtmaları ve tetikçiliği var. Bu gazetede yazan ve "Kıbrıs Türklerindir" adıyla kurulan ajan-provokatör yuvası derneğin başında gazeteci kılıklı Hikmet Bil var. Öyle bir gazeteci ki, Menderes ile Kıbrıs'taki Türklere nasıl silah sağlayabiliriz hususunu özel olarak tartışmıştır. Türk bayrağı ve Atatürk ismi ile saldıran, talan eden, yağmalayan, tecavüz eden ve katleden bir la-insan güruh var. "Allah-u Ekber", "Kıbrıs Türklerindir", "Rumlara ölüm" diyen vicdanı cüzdana satmış rahmet yoksunları var. Seyreden polis, bir türlü gelemeyen asker ve el altından kin, fitne ve düşmanlık pompalayan istihbarat ve medya var. Binlerce dükkân ve evin yakıldığı ve yangının sönmemesi için gönderilmeyen itfaiye araçları var.

Suçu solculara yıktılar

Olayların faali "solculardır" "komünistlerdir" diyen yalanlar var. Bu olaylar bahane edilerek saldırıya uğrayan güzel insanlar, aydınlar var. Türkiye'nin sosyal kültürünün tahribi var. Ticari ahlaka vurulan darbe var. Yüzlerce yıldır bu toprakların evladı olarak yaşayanların köklerinden sökülüp atılması var. Papazları sünnet etmeye çalışan, kilise talan eden, yakan, mezarlıkları parçalayan, cesetleri mezardan çıkaran, Hristiyan kadınlara tecavüz eden, pencereden yaşlı kadınları aşağı atan, motorlara binip Büyük Ada'ya kadar engelsiz gidebilen ve etrafa kuduz köpekler gibi saldıran 200 kişilik sürü var.

Hakikatte Türkiye bayrağına, Mustafa Kemal'e ve vatana düşman münafıklar güruhu var. Kendi gibi olmayana savaş açan zorba insanlar, uşaklık ettiği efendileri için Türkiye ve Ortadoğu'yu cehenneme dönüştürmeye razı ve hazır bir zihniyet ve iktidar var. "Öteki dine mensup" vatandaşlarımızın korku ve dehşetle evine sığındıkları ve subay kıyafetini giyip elinde silahla onları koruyan Ferit İlsever'in babası subay Abdullah İlsever var. Senelerce memurluk yaptıkları merkezleri "müttefik" ve "dost" sanan, böyle olmadıklarını öğrenince küsen ahmaklar var.

Bugüne hatırlatma

"Küçük Amerika" ve "yeni Osmanlı" hayaliyle Türkiye'yi maceralara atan freni boşalmış kamyonete dönüşen iktidar var. Ortadoğu'da "kabadayı" edasıyla hareket eden, diplomasi terbiyesi yoksunu bir zihniyet var. Irak, Suriye, Lübnan ve Mısır'a saldıran, tehdit eden, terör estiren ve işgalle yanıp tutuşan bir vicdan var. Ülkesinin topraklarını NATO ve müttefikleri için kullandırtan, üs cenneti yapan, komşularla sınırları kevgire dönüştüren bir piyon var. NATO'laşınca önce "Müslümanlığını," sonra "haysiyetini," daha sonra "ülkesini" kaybeden bir Menderes var. Ve aklı başına geldiğinde artık NATO'nun kıskacında boğulan bir "zavallı" var. Tırmanırken bütün dalları kırdığından inerken tutunacak dalı kalmamış olan bir tarih yoksunu var.

Bugün de, Menderes döneminden zerre ders almamış bir Erdoğan-Davutoğlu rejimi var.