Yıkımın merkezinde umut ve kararlılık yükseliyor

Afetin ilk gününden itibaren sistemli bir şekilde başlatılan 'devlet yok' yaygarasının bölgede gerçeklikle ilgisi yok. Aksine, bir kesimin öve öve bitiremediği STK’lardan eser yok. Hatay'da yalnızca devlet var.

Depremin en çok etkilediği şehirlerden Hatay’da 16 gün kaldım. Bu sürede en çok gördüğüm şey gerek depremzedelerde gerekse gönüllülerde ve devlet yöneticilerinde büyük bir umut ve kararlılıktı. Evet deprem olmuştu, büyük yaralar bırakmıştı. Yas devam ediyordu. Ancak oradaki insanlar artık önüne bakmak, yaraları sarmak, geleceği inşa etmek istiyor.

Hatay’da yıkım çok büyük. Devletin resmi verilerine göre Hatay’da 350 binden fazla konut vardı. Bunun yarısı orta hasarlı, ağır hasarlı, acil yıkılması gereken veya yıkık bina durumunda. Yani en az 175 bin konut yıkıldı ya da yıkılacak. Hatay en baştan inşa edilecek. Fakat Hatay’da inşa edilecek olan yalnızca yapılar değil.

Hatay’ın Antakya, Defne, Samandağ, İskenderun ve Arsuz ilçeleri ile Gaziantep’in Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde 26 Şubat-13 Mart arasında bulunma fırsatımız oldu. Öncelikle şunu söylemek isterim, deprem bölgesiyle ilgili gerçek değerlendirme yapabilmek için kesinlikle orada bir süre vakit geçirmek, depremzede vatandaşlarımıza temas etmek, onlarla duygudaşlık yapmak, onların kaldığı ortamda kalmak, yaşananlara orada tanıklık etmek gerekiyor. 10 il dışında bulunarak yalnızca sosyal medya ve basından takip ederek bölge hakkında değerlendirme yapmak yetersiz kalıyor. 26 Şubat’a kadarki değerlendirmelerimin ne kadar yetersiz olduğunu gittiğimde anladım.

Bölgeye ilişkin gözlemlerimi, duygularımı, düşüncelerimi, değerlendirmelerimi sizlere aktarmaya çalışacağım.

Devlet Su İşleri gibi kurumlar başta olmak üzere kamunun tüm imkanlarını seferber ettiğine tanıklık edebiliyorsunuz.

GELECEĞE BAKMAK İSTİYORLAR

Hatay’da Antakya Atatürk Parkı Çadır Kenti, Maksim Parkı Çadır Kenti, Sevgi Parkı Çadır Kenti, Küçükdalyan Çadır Kenti, Hatay Stadyumu Çadır Kenti, Orhanlı Çadır Kenti, Harbiye Atatürk Parkı Çadır Kenti, Samandağ Halı Saha Çadır Kenti, İskenderun Tren Garı Barınma Alanı, İskenderun Limanındaki MSC Aureliea Barınma Gemisi, Büyükdalyan Konteyner Kenti ve Türkiye Katar Kardeşlik Konteyner Kenti’ni ziyaret ettik. Bunların dışında çok sayıda köye de gittik. Köylerde kurulan çadır ve konteynerlerdeki insanlarımızla buluştuk. Sohbet ettik, dertlerini dinledik, kahvelerini içtik, çözümleri konuştuk.

Depremi yaşayan insanlar üzüntülerini büyük oranda geride bırakmışlar. Elbette çoğunun büyük kayıpları var. Kimi ailesini kimi evini kimi ise hatıralarını kaybetti. Ancak herkes şunu söylüyor: Nereye kadar üzüleceğiz? Ne zamana kadar yas tutacağız? Çocuklarımız okumalı, bizler yeniden iş sahibi olmalıyız ki hayata tutunabilelim.

Herkes artık depremin olumsuzluklarını geride bırakmak, ileriye bakmak istiyor. İnsanlar geleceği görmek istiyor.

ALEVİ SÜNNİ KIŞKIRTMASI

Alevilere yeterli yardım götürülmüyor iddiasının da gerçekle hiçbir ilgisi yok. Bölgedeki Alevi önderleriyle bizzat görüştük. Böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, özellikle askerin her işe koştuğu ve bütün ihtiyaçları karşıladığını belirttiler. Bölgenin önde gelen Alevi kanaat önderleri, Alevi-Sünni ayrımının kalmadığını, karşılıklı kız alıp vermelerin uzun süre önce başladığını aktardılar.

TEDAVİSİ BİTTİ İŞE BAŞLADI

Evlerine konuk olduğumuz Uçar ailesinden Fahri Uçar, ilk depremin meydana geldiği 6 Şubat günü 6,5 saat enkazda kaldı. Kardeşi ve yeğeninin çabalarıyla kurtarıldı. Bir süre tedavi gördükten sonra Antakya’ya döndü ve “Evde boş boş oturup ne yapayım? Hayat devam ediyor” diyerek hemen işe girdi. Antakya’da açılan lokantalardan birinde çalışmaya başladı. Fahri ağabeyin hayat enerjisi çok yüksek. Bize de örnek oldu. Yılmamış, umudunu yitirmemiş, hayatını bir şekilde devam ettirmek istiyor. Enkazda yaralanan ayağına her akşam ilaç tedavisi uyguluyor, ertesi sabah yine işine gidiyor.

Uçar ailesinden Hasan ağabey, arkadaşının sağlam kalan eşyaları kurtarmak için evine gittiğinde bitişiğindeki evin duvarının yıkıldığı ve o evin tamamen boşaltıldığı ancak arkadaşının evindeki hiçbir eşyaya dokunmadıklarını görüyor. Yağma iddialarının doğru olmadığının bir örneği de bu. O evde türlü türlü değerli eşyalar olmasına rağmen kimse oraya girmiyor. Haftalarca o şekilde duruyor. Anadolu insanı gerçekten yardımsever, fedakar, kendini değil yanındaki düşünen, almayı değil vermeyi seven bir karaktere sahip. O karakteri biz her gün gördük.

Hataylılar şehrin tarihine, kültürlerine ve bölgeye tamamen hakimler. İnsanlar tarihlerini biliyorlar, çok sayıda bilgiye sahipler. Her gittiğiniz yerde sizi bilgi yağmuruna tutuyorlar. Şehrin geçmişini bildikleri için yanlış kentleşmeyi de çok iyi görüyor, eleştiriyorlar ve çözüm bekliyorlar.

Kıl çadırlarla oluşturulan Yörük obalarına (çadır kentler) rastlayabiliyorsunuz

TÜRK GELENEKLERİ DE YAŞATILIYOR

Çadır kentlerde Türk kültür ve gelenekleri de yaşatılmaya çalışılıyor. Bazı çadır kentler Yörük kültüründe yer alan kıl çadırlarla kurulmuş. Bunu en iyi görebileceğiniz yerlerden biri de Küçükdalyan Çadır Kenti. İlk adımı attığınız anda kendinizi bir Yörük obasında hissediyorsunuz.

Burada herkes verici, kendinden olanı veriyor, kimse sadece kendini düşünmüyor. Kimi depremzedelerin motivasyonu yükselsin diye ateş başında türkü söylüyor kimi yorgunluğunu unutmuş sürekli bir işe koşuyor, boş durursa kendini kötü hissediyor kimi ise görev süresi bitmesine rağmen 2 hafta fazla kalmak için çabalıyor. Dayanışma hat safhada.

KAMUCULUK HAYAT KURTARIYOR

Deprem bölgesinde bir gerçeği de kanıtlamış olduk. Kamuculuk yaşatır! Nurdağı, İslahiye, İskenderun’daki TOKİ konutlarına özellikle gidip baktık. Hepsi kale gibi ayakta. Hatta İskenderun’daki TOKİ konutlarının üçte birinde yaşayan insanlar bile var. Konutlar dağlık araziye yapıldığı için sapasağlam kalmışlar, az hasarla atlatmışlar. Islahiye TOKİ konutları 2022’de tamamlanmış. Depremde hasar almamışlar. Devlet, bazı depremzede vatandaşları barınmaları için buraya yerleştirecek. Afetten çıkarılması gereken en önemli ders, 1980’lerden itibaren uzaklaştığımız kamuculuğun ne kadar önemli olduğu. Bunu koronavirüs salgınında da tecrübe ettik. Kamuculuk hayat kurtarıyor.

HER YERDE DEVLET VAR

Afetin ilk gününden itibaren sistemli bir şekilde başlatılan “Devlet yok” yaygarasının bölgede gerçekliğinden eser yok. Bir kesimin öve öve bitiremediği STK’lar ortada yok. Sadece devlet var.

Hatta orada kalmaya çalışan bazı STK’lar da, iş bilmedikleri için enkazda depremzedelerin can güvenliğini tehdit ediyorlar. Antakya merkezdeki Atatürk, Maksim ve Sevgi Parklarındaki çadır kentleri yönetmeye çalışan irili ufaklı STK’lar, vatandaşları enkazın, tozun, sağlıksız ve can güvenliğinin olmadığı ortamda tutmaya çalışıyordu. Devlet bu duruma müdahale ederek vatandaşları daha güvenli, sağlıklı ve disiplinli yerlere taşıdı. Bunu kabul etmek istemeyen sözde yardımsever STK’lar buna itiraz ederek “Devlet depremzedeleri alandan atıyor, ortada bırakıyor” yalanını öne sürdü.

Gittik yerinde inceledik, yetkililere sorduk. Gerçek şuydu: “Devlet yok diyenler” bu kez “Devleti istemiyoruz” yaygarası kopardılar. Dertleri devletin gelmesi değildi. Tek amaçları devlete karşı bozgunculuktu. Vatandaşların tamamı daha güvenli, hijyenik, düzenli, disiplinli bir çadır kente sevk edilmişti.

Devlet en ücra köye bile ulaşmış, en dağlık alanda, kıyıda, köşede, tepede bile AFAD, Kızılay çadırları vardı. Tabi Katar ve Çin çadırlarını da unutmamak lazım. Özellikle Çin’in meşhur mavi çadırlarını görmediğimiz yer kalmadı. Gerçek dostlar yine kara günde belli oldu.

Her yerde bir bakanlığın personeli vardı. Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, askerler, polis, bekçi… Elinizi sallasanız devlet yöneticisine çarpıyordu.

Köylüler, çadır kentlerdeki depremzedeler için gönüllü olarak odun kesiyor.

EN BÜYÜK EKSİK BARINMA

Eksik yok mu? Elbette var. En büyük eksiklik barınma. Yeterli barınma alanı hala sağlanabilmiş değil. Hatay çok fazla göç verdi. Özellikle organize sanayi bölgeler ve büyük fabrikalar afetlerden çok az hasarla çıktılar. Çalışabilir durumdalar ve hatta belli bir kapasiteyle çalışmayı sürdürüyorlar. Eğer yeterli barınma alanı sağlanırsa ve göç eden vatandaşlar döndürülürse tam kapasite çalışabileceklerini, Hatay’ı yeniden hızla ayağa kaldıracaklarını söylüyorlar.

Çadır ve konteyner kentlerdeki en büyük eksikliklerden biri de insanlara herhangi bir uğraş verilmemesi. Bazı depremzede vatandaşlar bir şeylerle uğraştığında kendini mutlu hissediyor, daha fazla iş yapmak istiyor.

Eğer tüm deprem bölgesindeki vatandaşlarımız için mesleki faaliyet yürütebilecekleri alanlar oluşturulabilir, üretimi ufak ufak da olsa başlatabilirsek önce moralleri daha sonra maddi yaraları daha hızlı sarabiliriz.

TOKİ konutları afeti hasarsız atlattı, kale gibi ayaktalar.

HALKIN TALEPLERİ

Çiftçiler, hayvancılar, işçiler, tüccarlar, sanayiciler devletten teşvik ve destek bekliyorlar. Eğer çiftçinin ürünü alınır ve değerlendirilirse, hayvancıya yem desteği verilir hayvanlarının beslenmesi sağlanırsa, hasar gören sanayi bölgeleri hızla onarılırsa istihdam yeniden artırılabilir.

Sanayicisinden işçisinden, gencinden yaşlısına, kamu görevlisinden özel sektör çalışanına herkes Hatay’ı yeniden ayağa kaldırmak için hazır. Sadece gerekli alt yapının sağlanması ve imkan sunulmasını bekliyorlar. Bunlar sağlanırsa Hatay hızla afetin yaralarını sarabilir.

Herkesin ortak talepleri şunlar:

  • Depremlerden ders alınsın. Kentleşme düzgün olsun. Denetimler tam yapılsın, sağlam binalar inşa edilsin. Şehrin yapısına da saygı duyulsun. Ovaya, sulak alana imara izin verilmesin.
  • Hatay verimli araziye sahip. Üretelim, ürünlerimizi satabilelim.
  • Suriye’yle ilişkiler düzelsin, sınır kapıları açılsın, iki ülke arasında dostluk olsun, sınır ticareti yeniden gelişsin.
Sonraki Haber