Hülya Koçyiğit Düzce Konuralp Film Festivali’nde: ‘Her şey reyting, her şey ticaret, her şey para değil’
Türk Sinemasının dört yapraklı yoncasından biri olarak adlandırılan Hülya Koçyiğit, sinemacıların sorumluluğuna dikkat çekti. Koçyiğit, ‘Bizlere düşen var oluşumuzun değerlerini koyabilmek. Bu biraz sorumluluk gerektiriyor, biraz ciddiyet gerektiriyor, çok fazla da vatan sevgisi gerektiriyor.’ dedi
Düzce I. Uluslararası Konuralp Film Festivali’nde Yaşam Boyu Onur Ödülü alan Yeşilçam’ın sembol isimlerinden Hülya Koçyiğit sinemaseverlerle ve gençlerle bir araya geldi.
‘ROMANLARIMIZ NEDEN UYARLANMIYOR DİYE DERT OLMUŞTU’
Festivalin açılış gününde düzenlenen söyleşide konuşan Hülya Koçyiğit, sinemaya ilk kez Metin Erksan’ın “Susuz Yaz” filmiyle adım attığını söyledi. Koçyiğit, “Huzurlarınızda 62 yıldır Türk Sinemasının bir neferi, bir gönüllüsü olarak, sizlere hikâye anlatmaya devam ediyorum” dedi.
Yerli romanın sinemaya uyarlanmasında Koçyiğit’in katkıları olduğu vurgusuna yanıt veren usta sanatçı, “Susuz Yaz, önemli bir meseleden su meselesini söz ediyordu. Ama sinemada bana ilk yıllarda yapılan hikâyeler duygusal hikâyeler, romantik hikâyeler, masum genç kız hikâyeleriydi. Hollywood sinemasından esinlenerek yapılan adaptasyon hikâyeleriydi. Romanlarımız neden uyarlanmıyor diye dert olmuştu içime. Yapımcılara ısrar etmiştim. İyi ki de etmişim.” diye konuştu.
KEZBAN KENDİSİNİ VAR ETMEYE ÇALIŞAN BİR KARAKTER
Canlandırdığı “Kezban” karakterini anlatan Koçyiğit, “Kezban Anadolu’da, kırsal yerde yaşayan bir genç kız. Ailesini kaybettikten sonra büyükşehirdeki ailesinin yanına geliyor. Fakat modern bir aile onu pek içlerine almak istemiyorlar. O azmedip, sabredip inandığı gibi değerlerine sahip çıkarak kendisini var etmeye çalışıyor. Zaman içerisinde adapte de oluyor, eğitim de alıyor. Burada eğitimin ne kadar gerekli olduğu bize bir kez daha hatırlatılıyor. Eğitim hayatımızın en önemli parçası.” ifadelerini kullandı.
TRT’de yayınlanan “Hanımlar Sizin İçin” programını da anlatan Koçyiğit, “Toplum içinden birçok çalışan, emekçi kadınları canlandırdım. Sosyal sorumluluk bilinciyle yaptığım işlerdi.” dedi.
‘10 YIL KENDİ FİLMLERİMİ SESLENDİRMEK İÇİN ÇALIŞTIM’
Kendi filmlerini seslendirebilmek için büyük bir çaba sarf ettiğini kaydeden Koçyiğit, “Zaten eğitimim gereği diksiyon dersi almıştım. Ses kullanmayı biliyordum. ‘Neden kendi filmlerimi kendim seslendirmiyorum?’ dedim. Çünkü filmler sessiz çekiliyordu. Seslendirmeler stüdyolarda yapılıyordu. Bizleri genelde deneyimli tiyatrocular seslendiriyordu. İlk 10 yıl ben kendimi seslendirebilmek için adam akıllı bir efor sarf ettim.” diye konuştu.
‘AİLE BİZİM EN KUTSAL VARLIĞIMIZ’
Söyleşide aile kavramının sinemadaki yansımalarını değerlendiren Koçyiğit, “Aile bizim en kutsal varlığımız. Biz gerek sosyal, gerek kültürel, gerek dini, gerek manevi her türlü değerimizi ailemizle yaşayarak öğreniyoruz. Aile bizim için çok büyük bir değer taşıyor. Bu değeri yüceltmek için bu yıl ‘Aile Yılı’ olarak ilan edildi. Bu alanda yapılacak çalışmalara da yürekten katılırım. Festivalin konusunun da aile olduğu için teşekkür ediyorum.” sözlerini kullandı.
‘DEĞERLERİMİZİ KORUYABİLMEK İÇİN SORUMLU DAVRANMALIYIZ’
“Her şey ticaret değil, her şey para değil.” diyen Koçyiğit, değerleri koruyabilmek için sorumlu davranmak gerektiğini söyledi. Koçyiğit şöyle konuştu:
“Günümüzde yaptığımız sohbetlerin başında değişim geliyor. Değişim toplumu ilerletiyorsa güzel bir şey. Ama deformasyona uğruyorsa, kimliğini yitiriyorsa, taklit olmaya başlıyorsa biraz düşünmek gerek. Bu bozulma önce dilimizle başladı. Teknoloji hayatımıza geldi, teknoloji diliyle biz kelimeleri kısaltarak ifade etmeye başladık. Bir millet önce dilini kaybeder, sonra kimliğini kaybeder sonra da tarih sahnesinden silinir gider. Türkçemiz en korunmaya muhtaç yönümüz. Sözünü ettiğiniz dizilerde, sosyal medyada, basında, televizyonlarda bu konulara daha fazla özen göstermemiz gerekiyor. Her şey reyting değil. Bizlere düşen var oluşumuzun değerlerini koyabilmek. Bu biraz sorumluluk gerektiriyor, biraz ciddiyet gerektiriyor, çok fazla da vatan sevgisi gerektiriyor. Her şey ticaret değil, her şey para değil.”
‘MENÜLERİN ARASINDAN SEÇMEYİ BİLMELİYİZ’
İyi filmlerin tercih edilmesi gerektiğini kaydeden Koçyiğit, genç sinemacıların filmlerini göstermekte zorlandığını da hatırlattı. Koçyiğit şu ifadeleri kullandı:
“Menülerin arasından seçmeyi bilmeliyiz. Bu da eğitimle mümkün. Bize sunulan her şeyi olduğu gibi kabul etme mecburiyetinde değiliz. Bir dönem şöyle bir şey vardı: Türk Sineması bitti. İnsanlar sinemaya gitmiyorlar. Bir tek komedi filmlerini insanlar tercih ediyorlar deniyordu. Tabii ki o filmlerde olacak. Tabii ki o filmlere gideceğiz, hoşça vakit geçireceğiz. Ancak seçmek konusuna gelince; gerçekten genç arkadaşlarımız çok güzel sinema filmleri yapıyorlar. Bu filmleri sinema salonlarında gösterme imkanı bulamıyorlar. Ancak bu festival gibi pek çok festival var. Oralarda izlemek mümkün. Sinemayı izlemek, yaşadığı toplumu tanımak adına Türk filmi seyretmenizi yürekten tavsiye ediyorum”
‘Ya üreteceğiz ya abone olacağız’
Festivalin açılışında konuşan Sinemalar Genel Müdürü Birol Güven, Hollywood’un artık cebimize girdiğini söyledi. ABD’nin sinema üzerinden dünyayı dizayn ettiğini söyleyen Güven, “Dijital platformlar sayesinde cebimizde bir Hollywood var. Bu bir sorun mu? Evet sorun. Bunu dert etmek zorundayız. Önümüzde iki seçenek var: Ya üreteceğiz ya da onlar üretecek biz abone olacağız.” dedi. Güven şu ifadeleri kullandı:
“Konuralp Film Festivali’nin Türk Sinemasına hayırlı olmasını diliyorum. Festivaller sinemacıların bayramıdır. Festivallerde sinemacılar bayramlaşır, takdir edilir, alkışlanır. Aynı zamanda sinemacılar dertleşir. Çünkü sinemacılar dertli insanlardır. Derdi olmayanın sineması olmaz. Bizim de derdimiz; dijital uygarlık çağında sinemanın altını çizmek. Sineması güçlü olmayan güçlü bir ülke yoktur. İçinde bulunduğumuz yüzyılın Türkiye yüzyılı olduğu iddiasındayız.
Dolayısıyla çok güçlü bir sinemaya ihtiyacımız var. ABD yıllardır tüm dünyayı Hollywood üzerinden dizayn etti. Bir kültür emperyalizmiydi bu. Son yıllarda baktık ki Hollywood gücünü kaybetmi. Sonra fark ettik ki Hollywood bizim cebimize girmiş. Dijital platformlar sayesinde cebimizde bir Hollywood var. Bu bir sorun mu? Evet sorun. Bunu dert etmek zorundayız. Önümüzde iki seçenek var: Ya üreteceğiz ya da onlar üretecek biz abone olacağız. Ya hikâyeler anlatacağız, ya da hikâyeler dinleyeceğiz. Tabii ki üreteceğiz. Biz çok güçlü bir sinema ülkesiyiz. Bizim çok güçlü bir kültürel mirasımız var.”