İstanbul’un derin tarihi Yenikapı’dan Kadıköy’e

İstanbul’un 8500 yıllık bir tarihi olduğunu Yenikapı’daki kurtarma çalışmaları sayesinde biliyoruz. Bugünkü idari sınırlar içinde düşündüğümüzde, Silivri’den Tuzla’ya kadarki alanın pek çok yerinde arkeolojik alan tespit edildi.

Pendik, Kartal, İdealtepe, Beşiktaş, Kabataş, Yenikapı, Küçükçekmece ve Suriçi bölgesi bunların en bilindik kazı alanlarındandır. Bunun yanında M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen bugünkü Kadıköy’deki Khalkedon şehri, İstanbul’un en önemli kazı alanlarının başında gelmektedir.

Aslında Kadıköy’ün ilk yerleşim yeri Fikirtepe’dir. M.Ö 5000’lere kadar uzanan Fikirtepe yerleşmesinden sonra Tunç Çağı’ndaki iskanlar ile hızlı kentleşme nedeniyle fark edilmeden yok olmuştur. Kadıköy topraklarının kentleşme süreci ise eski Yunan kolonizasyonu ile başlamıştır. Heredot tarafından ‘’Körler Ülkesi’’ olarak anılan Khalkedon isminin arkasında, hemen karşısındaki Sarayburnu’ndaki Byzantion’un 17 yıl sonra kurulması vardır.[1]

Haydarpaşa Tren Garı’nın çatı ve 4. katının 2010 yılında yanmasının ardından restorasyon çalışmaları başladı. Bununla beraber Marmaray Projesi’nin çalışmaları ışığında 2018 yılında Haydarpaşa Köprüsü’nün yıkılması ve rayların sökülmesiyle birlikte Doğu Roma (Bizans) dönemine ait olduğu anlaşılan buluntular ortaya çıktı. Ardından birkaç ay içerisinde burada Cumhuriyet, Osmanlı, Roma, erken ve geç Bizans, Helenistik ve Klasik dönemin kalıntılarının olduğu anlaşıldı. Yani buranın 2500 yıllık bir geçmişi var.

Bölgenin gar olarak inşa edilmesinden önce ‘’Haydarpaşa Çayırı’’ olarak adlandırıldığını biliyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın ve II. Selim’in sadrazamlığını yapan Haydar Paşa isimli kişi çayırlığa yazlık bir ev yaptırmıştı. Bu evle beraber bölge ‘’Haydarpaşa’nın Bahçesi’’ adını almıştır.[2] III. Murad’ın burayı ordugah olarak kullanmasından sonra 1807 yılında ilk gar binasının inşa edildiğini biliyoruz.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre yaklaşık 500 bin m2 genişliğinde bir alanda yapılan çalışmaların sonunda 400 bin m2’lik alan arkeopark, 75 bin m2’lik alan ise peronlardan oluşacağı ifade edildi. Bakan Uraloğlu ‘’Kazı çalışmaları esnasında milattan önce 5. ila milattan sonra 7. yüzyıllar arasındaki dönemlere ait yaklaşık 12 bin adet sikke ile, heykel, sütun başlıkları cam ve seramik eserler bulundu. Milattan sonra 4-5. yüzyıla kadar uzanan, Helenistik, Roma, Bizans dönemlerine ait, liman arkası yapılar olarak tanımlanan dükkânlar, konutlar, sosyal dokunun bir parçası olan kilise ve hamam yapıları olarak tanımlanan yaygın mimari kalıntılar açığa çıkarıldı. Çok büyük sayıda sikke bulunması bu bölgenin ticari bir merkez olduğunu da göstermektedir” ifadelerini kullandı.[3] Çalışmalar gar önünde, peron aralarında, eski yaya yolunun ve Haydar Baba türbesi çevresinde, menfez, ordugah ve İbrahimağa bölgelerinde sürmektedir.

Kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılmış en göze çarpan bulgular Helenistik döneme ait yapı grupları, 5. yüzyıla tarihlenen ve Sainte(ya da Azize) Bassa Kilisesi/Manastırı olduğu düşünülen yapı, bölgenin III. Murad döneminde ordugah olarak kullanılması, T yapılı anıt mezarlar, binlerce sikke ve onlarca kafatası ve kemik olarak karşımıza çıkmaktadır. Khalkedon şehrinin kuzeybatı limanı olduğu tespit edilen alan, varlığı bilinen 4 büyük limanın 2.’si olma özelliğini taşıyor. Yazılı kaynaklarda burada bir saray kompleksinin de varlığından söz edilirken kazı çalışmalarıyla birlikte saraya bağlı ısıtma sistemi ve çeşitli havuzların ortaya çıkması kaynakları doğrulamaktadır. IV. Haçlı Seferinde Haçlılar Venedik’ten Kudüs’e yola çıktıklarında Haziran 1203’te Khalkedon’a demir atarak büyük olasılıkla Bizans’a ait bu yazlık sarayda üç gün boyunca dinlenerek ve kendileri için gerekli yiyecekleri etrafındaki bereketli topraklardan sağlayıp Konstantinopolis’e yola çıktıkları belirtilmektedir.[4]

Buradaki yapının (saray ve çevresi) 7. yüzyılın başına kadar kullanıldığı, sonra terk edildiği anlaşılıyor. Herakleios zamanındaki Sasani saldırısı (602-628) sırasında, Khalkedon yakılıp yıkılıyor. Bu yapılar da bu yıkımdan sonra kullanılmıyor; Orta Bizans Dönemi’ne kadar atıl bir şekilde kalıyor.[5]

Kazılar ile birlikte bulunan yapıların yanında birçok günlük kullanım aracı da ortaya çıkarılmıştır. Kap kacak, kandiller, saklama çömlekleri ve çok sayıda sikke bu buluntulara örnektir. Aralarında en dikkat çekeni ise bulunan 15 bin sikkenin arasında M.Ö. 5 bine tarihlenen Khalkedon sikkeleridir. Bununla birlikte kremasyon (yakarak gömme tarzı) türü gömme örneklerine rastlandığını da belirtmek gerekir.

Kazı çalışmaları sürerken Haydarpaşa Garı’nın açılma zorunluluğu nedeniyle bazı bölgelerin kurtarma kazıları yapılarak üstü örtülmüştür. Üzeri örtülen yerlere rayların döşenmeye başlandığını görüyoruz. Bir yandan gar işlerken bir yandan üzeri kapatılmayan kısım arkeopark görevi görerek ziyaretçilere açık hale getirilecektir.

Bugün İstanbul’un en işlek ilçelerinden biri olan Kadıköy’de bulunan Khalkedon şehrine ait yeni buluntular, İstanbul tarihini olduğu kadar Kadıköy tarihinin de karanlık sayfalarını gün yüzüne çıkarmış oldu.

KAYNAKLAR:

[1] Dönmez, Şevket, Üzerinden Tren Geçen Tarih: Haydarpaşa Kazıları, #tarih, Ocak 2020, Sayı 68, Sayfa 30
[2] Mutlu, Serhan, Mutlu Başaran, Meral, a.g.m.
[3] https://www.uab.gov.tr/haberler/haydarpasa-da-tarih-gun-yuzune-cikiyor
[4] Mutlu, Serhan, Mutlu Başaran, Meral, Haydarpaşa Kazılarında Ele Geçen 19. ve 20. Yüzyıl Damgalı Tuğlaların Arkeolojik Değerlendirmesi, TÜBA-KED Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, Sayı 20, 2020
[5] Dönmez, Şevket, Üzerinden Tren Geçen Tarih: Haydarpaşa Kazıları, #tarih, Ocak 2020, Sayı 68, Sayfa 36

Sonraki Haber