Yenibütüncü şiir literatüre girdi: Bireyin tükenişine lirik başkaldırı
Seyyit Nezir, Veysel Çolak, Metin Cengiz, Hüseyin Haydar ve Tuğrul Keskin'in 1988 yılında Broy dergisinde yayımladığı ‘Yenibütüncü Şiir Bildirisi’ doktora tezi olarak kabul edildi. Aydınlık’a konuşan Nevriye Bozdemir, Yenibütüncü şiirin öncü lirizm olduğunu söyledi.
1988 yılında postmodern etkilerle emek temalarından uzaklaşan şiir arayışlarına karşı Seyyit Nezir, Veysel Çolak, Metin Cengiz, Hüseyin Haydar ve Tuğrul Keskin'in Broy dergisinde Yenibütüncü Şiir Bildirisi’yle başlattığı atılım üstüne Fırat Üniversitesi akademisyenlerinden Nevriye Bozdemir'in yazdığı doktora tezi onaylandı. Bozdemir sorularımızı yanıtladı.
Nevriye Bozdemir, Yenibütün’ün ortaya çıkış sürecini ve akıma yönelik eleştirileri şöyle anlattı:
BİREYİN TÜKENİŞİNE İSYAN
Bildirinin merkezini estetik bağlamda bireyin tragedyasını yaşamadıkça yetkinleşemeyeceği savı oluşturuyor. Nitekim Seyyit Nezir'in “insan büyüksün/ ve sonsuz bir yüksün kendine” dizeleri bunu vurguluyor. Cemal Süreya da “Hepimiz Yenibütüncüyüz” demişti. Bugünden bakınca ne söylemek istersiniz?
Yenibütün Manifestosu, “birey”, “birik-”, “şiir” kelimeleri ile oluşan bir sacayağının üzerine kuruludur. Manifesto metninin isimden içeriğe bu sacayağını açıklayan bir bütünlük gösterdiği görülebilir. “Yenibütün” isminin de bu bağlamda anlam kazandığını söyleyebiliriz. “Kendini biriktiren birey” söyleminde vurgulanan birey tasavvuru yine bir birikimin sonucu olan Yenibütüncü şiirin öznesidir.
12 Eylül sonrasında kitleden uzaklaştırılan bireyci bir söylem öne çıkarılsa da bu durumun eksiklerinin de farkındaydılar. Birey öne çıkarılmıştı fakat bu, bireyin yetkinleşmesi için yapılmış bir yönelim değildi. SSCB’nin dağılma sürecine girdiği ve 12 Eylül etkisinin devam ettiği bu dönemde kapitalizmin tüketim üzerine kurulu yapısı “tüketici”lerden oluşan bir toplum düzenine neden olmaktaydı. Bu tüketim algısı yalnızca nesnenin tüketimi değil bireyin de tükenişi olarak görülmekteydi.
Ulusları bir arada tutan değerlerin bireyin varlığına zarar verdiği, ideolojilerin bireyi araçsallaştırması algısının yaygınlaşması zamanla kökten kopma eğilimine dönüşür. 1980 sonrasında derinleşen bu algının da tüketim toplumunun temelini sağlamlaştırdığı söylenebilir. “Kendini biriktiren” olmaktan uzak, kendi içine kapalı bir birey tasavvuru topluma, tarihe, insanî olana karşı duyarsızlığı da beraberinde getirecektir.
Bu nedenle manifestonun “kendini biriktiren birey” vurgusu yazıldığı bağlam içinde daha anlamlı olmaktadır. Bir anlamda “kendini düşünen” bireyci yaklaşımların yarattığı parçalanmışlığı onarmak adına “Yenibütün” insan önermesi sunulur. Tarihin orta yerindeki insanı işaret ederek şiirin işlevine dikkat çeken Yenibütüncü Manifesto, birey ve toplum adına bir kendilik çağrısıdır.
YENİBÜTÜN’ÜN BİRİKİMİ GÖZ ARDI EDİLDİ
Yenibütüncülüğe ne tür eleştiriler geldi?
Manifestonun çıktığı dönemde ve sonrasında farklı açılardan eleştiriler yöneltilir. Yeni bir şey katmadığı, var olan düşüncelerin tekrarı olduğu, manifesto metninin dilinin anlaşılmaz olduğu, Yenibütüncü şairlerin genç kuşağı temsil etmediği gibi eleştirilerden söz etmek mümkündür. Eleştirilerin geneline bakıldığında manifesto metni üzerinden değerlendirildiği görülebilir. Manifestodaki düşüncelerin şiire yansımaları tam anlamıyla değerlendirilmemiş, Broy dergisindeki birikim göz ardı edilmiştir.
Yenibütüncü şiirin 12 Eylül şartlarının yarattığı bir ortamda ve SSCB’nin dağılma sürecine girdiği haliyle ideolojik dengelerin dünya genelinde değiştiği bir dönemde çıkması önemlidir. Fakat Yenibütüncü şiir yalnız 12 Eylül tepkisi ile şekillenmiş bir çıkış olarak görmek yanlış olur. Çünkü Yenibütüncü Manifesto hem 12 Eylül’ü oluşturan şartlar hem de 12 Eylül’ün yarattığı şartlar içinde birey ve toplum ilişkileriyle ortaya konmuş bir metindir.
SIRÇA KÖŞKLERDEN ÇIKMA ÇAĞRISI
Siz Yenibütüncülüğü nasıl tanımlıyorsunuz? Yenibütün, toplumu ve insanı nereye koyuyor?
Bireyden topluma taşan coşkunluğu ile şiir bir eylem alanı yaratır. Bu “lirik başkaldırı” zıtlıkların varlığı ve birbiri ile münasebetinden doğan bir özelliğe sahiptir. Şiirin ve şairin kendi sırça köşkünde varlığını sürdüremeyeceği düşüncesi şiiri her alanda olmaya zorlar. Varoluş dinamiğini yaşamdan alan şiir aynı zamanda bir çağrı olarak yöneldiği herkesi de “işe koyulmaya” davet eder. Manifestonun ilk cümlelerinde şiirin ve yaşamın şartları nedeniyle Yenibütün Manifestosu’nun gerekliliği belirtilir.
“Gün, ateşe atılış günü” ifadesinde manifestoyu oluşturan şartların gerçekleştiği belirtilmiş olsa da içeriğinin daha önceden oluştuğu söylenebilir. 1970’lerden itibaren tartışılan konular manifestonun ilkeleri haline gelmiş ve Yenibütüncü şairler tarafından eyleme dönüşmüştür. Yenibütüncü şairler için manifestonun kısa süreli bir zamanda ortaya çıkmadığı, daha önceden tartışılan konular olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Broy dergisinin kapak sayfasında yer alan “Şiirce” bölümünde yer verilen ifadelerden bazıları manifestoda da yer almaktadır.
YENİBÜTÜNCÜ ŞİİRİN İNSAN TASAVVURU
Sizce bu bildiri neden yayımlandı? Özellikle 12 Eylül 1980 Darbesinden sonra yapılması böyle bir toplumcu çıkışın anlamı ve etkisi nedir?
Yenibütün Manifestosu’nun “öneriyor ve işe koyuluyoruz” söylemiyle çıkışı, şiirin tarihsel süreci içinde örgütlülüğünü devam ettirmesinin sonucudur. 12 Eylül Askerî Darbesi gibi toplumu tüm unsurlarıyla etkileyen tarihî bir olayın ardından önemli değişimler yaşanırken edebiyat da kendi payına düşeni almıştır.
Bu dönemde sosyalist düşüncenin ağır bastığı bir manifestonun “Marksizm’in ufkunda birey” diyerek çıkışı örgütlülüğü ve şiir hareketlerinin devamlılığını sağlaması açısından değerlendirilmelidir.
Yenibütüncü şiir ve önerdiği insan tasavvuru; tarih, birikme ve kendini aşma, örgütlülük, insanî sorumluluğun üstlenmesi şeklinde tanımlanır. Yenibütüncü şiir bu insan tasavvurunun her yerde ve her süreçte öncü lirizmidir. İnsandan bu lirizmi ve tragedyasını aldığınızda eksik bir birey, eksik bir toplum ortaya çıkar.
Bireysel sorumluluktan kaçan bir toplumun insanları toplumun örgütlenme vasfını taşıyamayacağından hayatın her alanında bir parçalanmaya neden olur. Bütünlük sağlanamadığı takdirde estetik örgütlülük olarak verilen sanatın gerçekleştirilmesi de söz konusu değildir. Tarihî gerçekliğinin farkında olarak tarihe bağımlı değil fakat tarihten de kopuk olmayan bir birey ancak toplumsal bütünlüğü sağlayabileceğinden sanatın ön koşulu bu bireyin varlığıdır. Bu bireyi insanileştirecek olan, toplumda özgürleşmesini sağlayacak olan ise sanattır, şiirdir.