Yunanistan NATO’ya dönüşünü Evren’e mi borçlu?

ABD 12 Eylül yönetimine geniş kredi açarken, dayatmalarını öne sürdü. Kıbrıs sorununda toplumlararası görüşmelerin sürmesi ve Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşü ABD taleplerinin başında yer alıyordu.

Türkiye’nin 1974 Temmuz'unda Kıbrıs’a müdahalesinin ardından NATO’nun Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini engellemediğini öne süren Yunanistan NATO’nun askeri kanadından ayrıldı. Bu olay, kuşkusuz Türkiye-Yunanistan ilişkilerini derinden etkiledi; dahası, Ege-Akdeniz’in denetimi konusunda duyarlı Batılı emperyal güçleri tedirgin etti. Batılı güçler, Ege-Akdeniz’de varlığına-işbirliğine ihtiyaç duyduğu iki müttefikini bir kez daha NATO’nun şemsiyesi altında buluşturmak için girişimlerini yoğunlaştırdı. Yunanistan’a NATO’ya dönmesini, Türkiye’ye de ters tutum almamasını telkin ettiler.

Türkiye Temmuz 1974’de yani müdahaleden kısa bir süre sonra 714 sayılı NOTAM’ı ilan ederek Ege üzerinde 50 millik alanda uçuşları kendi iznine tabi kıldı. Zor durumda kalan, Ege’deki komuta-kontrol yetkisini kaybeden Yunanistan 1976 yılında yani iki yıl sonra NATO’nun asker kanadına dönmek istediğini bildirdi ancak Türkiye bunun için Ege’deki komuta-kontrol alanlarının yeniden belirlenmesini şart koştu. NATO Avrupa Kuvvetler Başkomutanı Alexander Haig ve ardından bu göreve gelen Gen. Rogers hem Bülent Ecevit hem de Süleyman Demirel nezdinde girişimde bulundular ama sonuç alamadılar.

Taraflar arasındaki anlaşmazlık sürdü. 70’lerin ikinci yarısında Sovyetler Birliği’nin Akdeniz’deki etkinliği artınca, özellikle Sovyetlerin Afganistan’a müdahalesinin ve İran’daki ABD yanlısı Şah rejiminin yıkılışının ardından Batılı güçler Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için baskılarını artırdılar.

12 EYLÜL VE ABD’NİN TUTUMU

Türkiye 1970’li yılların ikinci yarısını dışarda ABD ambargosuna karşı mücadele içinde, içerde sağ-sol çatışmasını bastırmaya çalışmakla geçirdi.

“İstikrar ve güvenliği” tesis etmek üzere 12 Eylül 1980’de iktidara el koyan Askeri Yönetim, dış ilişkilerde yeni arayışlara girişti. Bu aslında, Askeri Yönetimin kendine bir dayanak arayışı idi. Askeri Müdahalenin ABD’nin bilgisi dahilinde gerçekleştiği kısa zamanda ortaya çıktı. ABD ajanları Askeri Müdahaleyi anında “Our boys have done”(2) diye Washington’a bildirmişlerdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı 12 Eylül’den hemen sonra yayımladığı bildiride (askerlerin) “İktidarı ele geçirmesinin amacının demokratik bir sistemin işlemesinin sağlanması olduğuna” işaret ederek “ABD’nin Türkiye’nin ekonomik istikrara kavuşması için yardıma devam edeceğini” belirtiyordu.

Müdahaleden yaklaşık 1 hafta sonra ABD Dışişleri Bakanlığından Ankara’ daki ABD elçiliğine yollanan yazıda ABD’nin Askeri Yönetime bakış açısı yineleniyor, ekonomik yardımın süreceğine işaret ediliyor, siyasal liderlerin serbest bırakılması gibi genel taleplerin yanı sıra, NATO başkomutanı General Rogers’in Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi için girişimlerde bulunacağı özellikle belirtiliyordu.(3)

ABD 12 Eylül Yönetimine geniş kredi açarken, dayatmalarını öne sürdü. Kıbrıs sorununda toplumlararası görüşmelerin sürmesi ve Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşü ABD taleplerinin başında yer alıyordu.

NİMETZ-TÜRKMEN GÖRÜŞMESİ

O sırada Türkiye-ABD diplomatik trafiğinde ilk yüz-yüze temaslardan biri Darbe’den 15 gün sonra, 27 Eylül 1980’de Dışişleri Bakanı İlter Türkmen ile ABD Dışişleri bakan yardımcısı Nimetz arasında New York’da gerçekleşti. Türk tarafından büyükelçi Şükrü Elekdağ ile danışman Eralp’ın de katıldığı, ikili ilişkilerin çok yönlü ele alındığı bu görüşmede Türk tarafı ekonomik-askeri yardım talebini öne çıkartırken, ABD tarafı Kıbrıs sorununu ve Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi talebini öne sürdü. Nimetz, Türkiye’nin askeri yardım talebini “açık konuşacağım, Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü biran önce çözülmeli” sözleriyle baskı yaparak karşıladı.(4)

ABD ve NATO yetkilileri, 12 Eylül’ün ardından yapılan temaslarda Yunanistan’ı NATO’nun askeri kanadına döndürme girişimlerine hız verdiler. ABD büyükelçisi Spain darbeden yaklaşık bir ay sonra Evren ile görüşerek Başkan Carter’in NATO’nun Güneydoğu kanadının bölünmüşlüğünün yarattığı sakıncaları dile getiren mesajını 6 Ekim 1980’de Askeri Yönetimin başı General Evren’e iletti.(5) Çeşitli düzeylerde temaslar sürdü.

ÖZAL-BRZEZİNSKY GÖRÜŞMESİ

Bu temasların belki de en önemlisi, 3 Ekim 1980’de Başbakan Yardımcısı Turgut Özal ile Başkan Danışmanı Z. Brzezinsky arasında gerçekleşti. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü, bu görüşmenin en önemli maddesiydi.

Washington’da Brzezinsky’nin özel çalışma odasında yapılan görüşmeye Türk tarafını temsilen Turgut Özal ve Türk büyükelçisi Şükrü Elekdağ ile ABD tarafını temsilen Brzezinsky’nin yanısıra Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Paul Henze katıldı.(6) Paul Henze’nin tuttuğu notlar Brzezinsky’nin onayı üzerine resmileşti.(7)

Türk Ekonomisinin yaralarını sarma programında Özal’ın oynadığı rolün öneminin ayırdında olduğunu söyleyerek söze giren Brzezinsky, Özal’ın yeni hükümette kritik bir görev üstlenmiş olmasından duyduğu memnuniyeti ifade ettikten sonra taleplerini sıralamaya başladı:

“Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunlar çözülmeli, Yunanistan NATO’ya dönmeli, ABD–Türkiye–Yunanistan ilişkileri normalleşmeli, yıpratıcı bir savaşa dönmeye aday görünen İran-Irak savaşında hepimiz Türkiye’nin yardımına ve katkılarına ihtiyaç duyuyoruz.”

Brzezinsky her iki hususta Özal’ı çaba göstermeye çağırdı.

Özal birinci hususa bağlı olarak Yunanistan’la sorunların çözülmesini canı gönülden istediğini, (abç) ancak bunun için Evren’e şans tanımak gerektiğini belirtti. Kendisinin Feyzioğlu’nu(8) başbakan ilan etmelerini önlemek için sarf ettiği çabaları anlattı, Askeri Yönetimin keyfi ya dayatmacı eğilimde olmadığını, Anayasa çerçevesinde hareket ettiğini, kamuoyunun eğilimlerini dikkate aldığını vurguladı.

Özal bunun ardından kendisi ve hükümeti açısından çok önem taşıdığını düşündüğü iki hususa işaret etti:

“Bir sonraki yıl için cömertçe ekonomik yardım, Türkiye’nin bölgede etkin bir rol oynayabilmesini sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonunu sağlayacak askeri yardımlar.”

Birinci hususa bağlı olarak Alman Maliye Bakanı Matthoefer’den destek sözü aldığını, ikinci hususla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin hem Irak hem de Iran dan daha yetersiz ekipmanlara sahip olduğunu ama NATO üyeliğinin bir sonucu olarak onlardan çok daha iyi eğitilmiş ve disiplinli olduklarından emin olduğunu belirtti. Daha iyi donanımla bölgede önemli etken… TSK’nın en acil ihtiyacının F-4’ler olduğunu belirtti.

Özal’ı dikkatle dinleyen Brzezinsky, Türkiye’nin Arjantin olmadığının ayırdında olduğunu, iyi askeri liderlerin ülkenin şansı olduğunu söyledi.

Evren’e selamlarını iletmesini Özal’dan rica etti.

YUNANİSTAN’IN NATO’YA DÖNÜŞÜ

17 Ekimde, yani darbeden bir ay sonra Ankara’ya gelen Gen. Rogers, 6 ay içinde Yunanistan’da seçimlerin yapılacağını, sosyalistlerin işbaşına gelmesi durumunda bu ülkenin bir müttefik olarak kaybedilebileceğini söyleyerek Evren’i korkuttu. Türkiye’nin iyi niyeti karşısında Yunanistan’ın ne tür bir tavır alacağı konusunda Evren’in dile getirdiği kuşkuya Gen. Rogers “asker sözü” ile karşılık vererek Evren’i ikna etti. Türkiye’nin kararını değiştirmesinden endişe eden NATO yetkilileri 20 Ekim 1980’de NATO Savunma Planlama Konseyi’ni hızla toplayarak Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşünü onayladılar.

Karışık hükümlerden oluşan anlaşma açık değildi; asıl önemli olanın, anlaşmanın iki komutan arasında sözlü olarak halledilmiş olmasıydı.

1981 başında Yunanistan’da iktidar gelen Papandreu hükümeti anlaşmayı tanımadığını açıkladı. Kendi ulusal çıkarlarına göre bir düzenlemeye gitti.

Rogers iki yıl sonra karşılaştığı Evren’e durumdan “üzüntü duyduğunu” belirtecek, Türk diplomasisi bu açıklama ile yetinecektir.

SONUÇ

Aslında bu olaylar kamuoyuna mal olmuş bilinen olaylardır. Dikkat çekici olan, açıklanan belgelerin Özal’ın bu süreçte oynadığı role ışık tutan bölümleridir.

Bu süreçte, Başbakan Yardımcısı Özal’ın 12 Eylül’ün ayı dolmadan Washington’da Carter’in Güvenlik danışmanı Brzezinsky ile yaptığı görüşmenin belirleyici olduğu görülüyor. Özal’ın Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü tümüyle onayladığını belirtmesi, bunun bir hükümet politikası olduğunu ifade etmesi olayların seyrini değiştirdi. General Rogers’in 17 Ekim’de Ankara’da Evren’le görüşmesi, ardından NATO yetkililerinin 20 Ekim’de Brüksel’de NATO Savunma Konseyi’ni toplayarak Yunanistan’ın askeri kanadına dönüşünü onaylamaları, hızla gelişen sürecin öteki halkalarını oluşturmuştur.

Türkiye’nin Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşünü engellemekten vazgeçmesi, elindeki pazarlık kozlarını yitirmesi anlamına gelmiş, bu açıdan askeri hükümetin lideri general Evren çok eleştirilmiştir.

Yukarda açıklanan belgelerin de ortaya koyduğu gibi, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü, general Evren’in kişisel kararı ile ya da general Rogers’in asker sözüne inanmasının sonucu olmamış, bu süreç, başbakan yardımcısı Turgut Özal’ın da üst düzeyde sorumluluk aldığı bir hükümet politikası şeklinde gerçekleşmiştir.

Kuşkusuz, o hatanın baş sorumlusu askeri yönetimin başı Gen. Evren’dir. Ancak bu gelişmenin üç-beş askerin kafasından çıkmadığını, sivil-asker el ele bir hükümet politikası olarak yürütüldüğünü bilmek önemlidir.

DİPNOTLAR:

(1) Prof. Dr., Siyaset Bilimi, Uluslararası İlişkiler uzmanı, Arel Üniversitesi

(2) http://blog.milliyet.com.tr/

(3) FRUS, 1977-80, Vol. XXI, 20 September 1980

(4) FRUS, 1977-80, Vol, XXI, s. 476,

(5) (Ed) Baskın Oran, Türk Dış politikası, II, Yaz. İlhan Uzgel, ABD ve NATO ile ilişkiler, s. 40

(6) FRUS, Carter Admiminstation, 3 Ekim 1980

(7) Source: Carter Library, National Security Affairs, Brzezinski Material, Subject File, Box 34, Memcons: Brzezinski: 7–4/80.

(8) Prof. Turhan Feyzioğlu, eski başbakan yardımcısı, CHP kökenli siyasetçi

Sonraki Haber