ABD'nin dolar silahı elinde mi patlayacak?

Rusya, Venezuela, İran, Çin, Suriye, Kuzey Kore, Yemen…

Tüm bu ülkelere az ya da çok, farklı alanlarda Amerikan ekonomik yaptırımları uygulanıyor.

Venezuela, İran ve Rusya, düşmanca Amerikan yaptırımlarından en çok etkilenen ülkeler.

Darbe tehdidi altındaki, petrol zengini Bolivarist Venezuela’da, yüzde milyon oranında enflasyon yaşınıyor, halk açıkla karşı karşıya kalıyor, çocuk ölümleri artıyor.

Suriye zaten Amerikan destekli terör saldırısı (PKK ve IŞİD) altında.

Venezuela, Rusya, İran ve olası Suriye ilişkileri yüzünden Türkiye de açık tehdit altında.

Son olarak Venezuela altınlarının Türkiye’ye gönderilmesi Washington’u kızdırdı.

2 gün önce Reuters’a konuşan bir ABD Hazine Bakanlığı Yetkilisi, "Türk-Venezuela ticari faaliyetlerinin durumunu izliyoruz ve yaptırımlarımızın ihlal edildiğini belirlersek, açıkça harekete geçeceğiz" dedi.

Brunson Davası’nda ise bizzat Trump ve yardımcısı Pence, Türkiye’yi açıkça yaptırım uygulamakla tehdit etmişti.

Ardından geçen ay Trump, “Eğer Türkiye Suriye’deki Kürtleri (PKK’yı) vurursa, Türk ekonomisini mahvederiz” diye yine tehdit etti.

ABD Senatosu'na sunulan Suriye hükümeti ve müttefikleri İran ve Rusya'yı hedef alan yaptırım tasarısı ise, Demokratlar'dan yeterli desteği bulamadığı için kabul edilmedi.

Ama bu, tekrar denemeyecekleri anlamına da gelmiyor.

Yani sözün özü, ABD düşman gördüğü tüm bağımsız ve egemen ülkeleri, ekonomik yaptırımlarla tehdit ediyor, bunaltıyor, zarar veriyor.

Bunu da esasen dolar hegemonyası sayesinde yapabiliyor.

Dolar üzerine kurulu Washington Konsensusu da denebilir.

ABD’NİN DOLAR SİLAHI GERİ TEPECEK

Dünyada açıkça bir ABD – Rusya/Çin kutuplaşması yaşanıyor.

ABD, bu kutuplaşmada şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yalnız kalıyor.

1945 sonrası giderek artan o eski gücüne sahip değil.

Bunun en temel sebebi de ekonomisi.

Dolar sistemine dayalı finans kapital sistemi temelindeki küresel egemenliği her geçen gün azalıyor.

İşte bunun içindir ki, nükleer anlaşmaları bozup, tamamen tehdit ve güce dayalı liderliğini umutsuzca sürdürmeye çabalıyor.

Ama hem nükleer silah teknolojisinde, hem de daha önemlisi küresel ekonomik sistemde Amerikan liderliğini sona erdirecek gelişmeleri yaşıyoruz.

Bunun nükleer ve silah teknolojileri ayağını, Amiralimiz Cem Gürdeniz Aydınlık’taki yazısında, Tümgeneralimiz Beyazıt Karataş da Ulusal Kanal’da çok ayrıntılı ve net biçimde anlattı. (https://www.aydinlik.com.tr/nukleer-tehdit-ve-kuresel-sorumsuzluk-cem-gurdeniz-kose-yazilari-subat-2019), (https://www.aydinlik.com.tr/nukleer-savasta-turkiye-hedef-olur-turkiye-subat-2019-2)

İki değerli komutanımız da durumun vahametini ortaya koyuyor.

Aynı zamanda ABD’nin karşısındaki Rusya ve Çin başta, gelişmekte olan ülkelerin de silah teknolojilerinin eskisi gibi geride değil, bazı bakımlardan Amerika’dan ileride olduğunu da tespit ediyorlar.

Dünyada tek kutululuğu bitirmekte olan Afro-Avrasya dönemi, ekonomisiyle de kendisini iyice hissettiriyor.

2030’DA BAMBAŞKA BİR DÜNYADA YAŞAYACAĞIZ

İngiliz finans kuruluşu Standard Chartered, 2030 için ekonomik tahminlerini raporlaştırdı.

Rapora göre, 11 sene sonra dünyanın en büyük ekonomisi Çin olacak. Onu Hindistan takip edecek. ABD ekonomisi ise 3. sıraya gerileyecek.

Firma, derecelendirmeyi yaparken ülkelerin uluslararası çapta gayri safi yurt içi hasılalarını dikkate aldı.

2030’da Çin Halk Cumhuriyeti, 64,1 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılasıyla açık ara önde olacak.

Hindistan ise 46,3 trilyon dolarla ikinci sırada.

ABD, sadece 31 trilyon dolarla üçüncülüğe gerileyecek.

Endonezya 10,1 trilyon dolar ile dördüncü, Türkiye 9,1 trilyon dolarla beşinci sırada sürpriz yaptı.

Türkiye, 2019’da dünyada 18’inci sıradan 20’nci sıraya gerilerken, 11 yıl sonra nasıl 5. Olacağı biraz merak konusu olsa da, tablonun hazırlanış yönteminin küresel ekonominin Asya’ya (Çin’in devasa Kuşak ve Yol girişimi ile Doğu Akdeniz denizaltı enerji kaynakları hesaba katılmış olmalı, çünkü Mısır da listede 7. Sırada, Rusya 8. sırada) kaydığı gerçeği üzerine kurulduğu anlaşılıyor.

İngiliz finans kuruluşunun bu tabloyu hazırlarken temel ölçü birimini dolar olarak alması ise bana göre asıl tartışılması gereken nokta.

Çünkü 2030’da doların küresel bir rezerv para birimi olma özelliği büyük olasılıkla kalkmış olacak.

Bunu nereden mi çıkarıyorum?

İzah edeyim.

Uluslararası standart bir para birimi olan dolar, 1913’ten bugüne değerinin yüzde 97’sini kaybetmiş durumda.

Yani şöyle diyelim daha iyi anlaşılır. 1913’te 100 birim değerindeki dolar, bugün 3 birim değerine düşmüş. Yani 33 kat değer kaybetmiş.

ABD’nin 21 trilyon dolar borcu var. Eğer geleceğe yönelik diğer iç yükümlülüklerini, yani emekli fonlarını, türev sigorta kağıtlarını da hesaba katacak olursak bu rakam tam 200 trilyon dolara yükseliyor.

ABD’nin tüm üretim birimlerini Çin ve diğer ülkelerden döndürmesi ve Afganistan, Suriye, Irak gibi tüm ülkelerdeki askeri harcamalarını bugün sıfırlaması halinde bile bu borcun ödenmesi mümkün değil.

Zaten Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, “Neden sürekli altın stokluyorsunuz?” sorusuna cevap olarak, “ABD’nin sadece dış borcu 20 trilyon dolar, elde dolar tutmak çok riskli hale geldi” demişti.

Ancak ABD yine de “Finansal Diplomasi” diye bir şeyi tüm dünyaya dayatmaktan vaz geçmiyor.

ABD’deki Neocon muhafazakarların dergisi National Interest’te yayımlanan bir makale bu açıdan ilginç ve aydınlatıcı.

“Doların geleceği ve finansal diplomasideki rolü” başlıklı makalesinde Christopher Smart diyor ki, “ABD doların yaptırım gücüne dayalı finansal diplomasisini daha da geliştirmek zorunda. ABD ordusunun dünyadaki kriz bölgelerine müdahale görevi ile eş zamanlı olarak, ABD Merkez Bankası ve Hazinesi de aynı rolü oynamak durumunda”.

Yani zaten oynuyor bu rolü de, artık dünya bu işe razı gelmiyor.

Newsweek Dergisi geçen sene eylül ayında önemli bir makale yayımlamıştı.

Yazının başlığı, “Rusya ve Çin, Amerikan dolarının dünyayı mahvettiğini düşünüyor ve bunun için yeni bir yol buluyorlar” idi.

Aslında yazının başlığı çok net anlatıyor olayı.

İçinde de Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un sözleri var.

Lavrov diyor ki, “Biz Rusya olarak ABD merkezli küresel ekonomik sistemden çekilmenin yollarını arıyoruz. ABD ve Batılı ortaklarına bağımlı olmak istemiyoruz. Bizim iş yaptığımız ülkeler, Asya ve Latin Amerika ağırlıklı ve onlar da günden güne bizim bu düşüncemize yaklaşıyorlar.”

DOLARI BAYPAS ETMEK”

Bu yeni finansal ya da ekonomik akıma, “Doları baypas etmek” de deniyor.

2017 ve 2018 yıllarında meydana gelen bu yöndeki gelişmelere bir göz atalım.

2018’de Çin, Asya Pasifik bölgesi eksenli “Kuşak ve Yol Girişimi” kapsamında, Amerikan tahvillerini 1,171 trilyon dolardan, 1,165 trilyon dolara indirdi. ABD müttefiği Japonya da benzer bir şekilde, ABD tahvillerini 1,035 trilyon dolardan 1,029’a düşürdü.

Rusya, sadece 2018’de elindeki dolar cinsinden rezervlerini yüzde 84 oranında azaltarak 15 milyar dolara indirdi. Rusya Merkez Bankası bu durumu, küresel finansal, ekonomik ve jeopolitik riskleri azaltmak olarak açıkladı.

Türkiye de 15 Temmuz NATO/FETÖ darbe girişiminden sonra 2 yıl içinde Amerikan tahvillerini azalttı ve ilk 30’dan çıktı.

Hindistan ilk 30’da kaldı ama miktarı 157 milyar dolardan 140 milyara düşürdü.

Rusya ve Suriye hem ticarette, hem de Doğu Akdeniz’deki ortak enerji projelerinde, milli paralarla iş yapmayı kararlaştırdı.

Irak ve İran da ortak ticaretlerinde dolar yerine avro veya takas sistemi kullanmayı kararlaştırdı 2018’de.

Keza Hindistan ve İran da petrol ticaretini dolar yerine Hint parası Rupi ile yapmak üzerinde anlaştı.

Çin’in Kuşak ve Yol girişimindeki pivot ülkelerinden olan Pakistan da, Çin ile ticaretinde dolar yerine Yuan kullanmayı “yakın gelecekte” planlıyor.

ABD merkezli bankacılık sistemi olan SWIFT, (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication) doların hegemonyasındaki en güçlü silahlardan biri.

Eğer Amerikan yaptırımlarıyla karşı karşıya kalırsanız, uluslararası bankacılık sistemindeki SWIFT tekeli yüzünden dışarıyla parasal ilişkileriniz felce uğruyor.

İşte buna alternatif olarak pek çok sistemin geliştirildiğini önceki yazılarımda da belirtmiştim.

Şimdi bu yeni alternatif sistemler artık devreye alınmaya başlanıyor.

Mesela Rusya’nın SPFS (System for Transfer of Financial Messages) sistemi, Çin, Türkiye ve İran ile olan işlemlerde kullanılmaya başlanma aşamasında.

Rusya Parlamentosu Duma’nın finansal marketler komisyonu başkanı olan Anatoly Aksakov, Rusya’nın SPFS sistemi için Çin, Türkiye, İran ve pek çok diğer ülkeyle ile irtibat halinde olduğunu ve yakında uygulamanın başlayacağını söylüyor.

Avrupa Birliği de, ABD yaptırımlarına rağmen İran ile ticari ilişkilerini geliştirme konusunda kararlı.

Almanya, Fransa ve İngiltere ABD'nin İran yaptırımlarını bertaraf etmeyi hedefleyen ve INSTEX olarak bilinen özel ticari mekanizmayı nihayet kurdu.

Böylece AB, ABD doları kullanmadan İran ile doğrudan ticaret yapabilecek. Aylar süren çalışmaların ardından kurulan INSTEX sisteminin tam anlamıyla işlemesi için birkaç ay daha gerekecek. Teknik konuların yanı sıra INSTEX'in bütçesi ve kuralları belirlenecek.

Yani özetle dünyanın önemli ve ağırlıklı bir kısmı, artık Amerikan doları silahıyla uygulanmaya çalışılan hegemonyayı reddediyor.

ABD’nin sürekli esip savuran yönetimine karşın, dolarının karşılıksız olduğu artık geniş kesimlerce biliniyor.

Rahmetli İsmet İnönü’nün ABD Başkanı Johnson’un çirkin ifadeli Kıbrıs tehditleri karşısında sözünü ettiği, “Yeni bir Dünya” hali hazırda kuruluyor.

KAYNAKLAR:

https://nationalinterest.org/feature/future-dollar%E2%80%94and-its-role-financial-diplomacy-38812?page=0%2C2

https://www.globalresearch.ca/a-world-without-dollars-are-we-approaching-the-end-of-americas-financial-order/5667143

https://www.nextbigfuture.com/2019/01/world-gdp-forecasts-for-2030.html

https://tr.euronews.com/2019/01/31/ab-iran-ile-ticaret-yapmak-icin-kurdugu-instex-mekanizmasi-nedir-saglayacagi-kolayliklar