Benzin ucuz, hayat pahalı

Son beş yıl içinde İran’a beşinci gidişim bu. Ne oluyor bana? Nerden çıktı bu İran merakı? ABD ambargoyu dayattıkça gizli bir güç beni İran’a çekiyor...

Nedeni ne olursa olsun, İran’da olmak hoş. Sadi’nin, Hafız’ın nefesi insanın ruhunu ısıtıyor sanki...

İran İslam Devrimi’nin 40. yılı nedeniyle üniversitede düzenlenen bir toplantıya davetliyim.

İslam Devrimi’ni gün be gün yaşadık. 40 yıl öncesini bugün gibi anımsıyorum; Humeyni’nin uçağının Paris’ten havalanıp Tahran’ın Mehrabat Havaalanına inişini, milyonlarca insanın Humeni’yi karşılayışını... 40 yıl sonra bir muhasebe ilginç olabilir. Az sayıda yabancı, çok sayıda İranlı akademisyenle birlikte İran Devrimi’ni irdeliyoruz. Yabancıların azlığı, İranlı yetkililerden çok yabancıların İran ön-yargılarından kaynaklanıyor olabilir. Ardından Hazar kıyısındaki Reşt kentinde çağdaş İpekyolunun sorunlarını tartışacağız. Toplantı izlenimlerimi aktaracağım ama önce genel görünüm.

TAHRAN’DA GÜNLÜK YAŞAM
İstanbul’un doğusundaki en büyük megakent Tahran, tıpkı İstanbul gibi, gün be gün büyüyor. Sokaklar insandan, caddeler arabadan geçilmiyor. Bozkırdan dorukları karlı Erburz Dağı’nın eteklerine doğru tırmanan kenti çok sayıda akuadüklü köprü dikey kesiyor. Tahran’ın modernleşmesi Şah Rıza Pehlevi zamanında başlamış, İslami rejim çalışmaları sürdürmüş. Neo-liberal rüzgarların körüklediği inşaat çılgınlığı oraya da ulaşmış. TOKİ var mı, öğrenemedim ama TOKİ benzeri yapılaşma yani çok katlı toplu konutlar özellikle kentin varoşlarında dikkati çekiyor. İstanbul gibi 15 milyon insanın iç içe, yan yana yaşadığı kentte yeni yaşam alanları yaratmaktan, yeni yollar yapmaktan başka çare bulamamışlar onlar da.

Tahran tarihsel bir kent değil. Başkent 1911’de Kaçar Hanedanı tarafından tarihsel kent Şiraz’dan, Elburz Dağlarının eteklerindeki, o sırada küçük ama daha merkezi bir kasaba olan Tahran’a taşınmış. Geniş caddeleri olan, yeni, bakımlı, temiz bir kent Tahran. Bir bozkır kentine göre oldukça yeşil. Erburz Dağlarının doruklarındaki karların erimesiyle ortaya çıkan suları güneye doğru taşıyan su kanalları caddelerin iki tarafında boy gösteriyor. Ortalıkta dilenci görülmüyor.

Metro var; çok kullanılıyor, ama trafik sorununa çare olamamış. Benzin ucuz olduğu için, orta sınıftan insanlar özel araçlarından vazgeçmiyor. Peugeot montaj Pars marka arabalar her yerde. Bir Pars arabanın bedeli 5.000 dolar, bizim paramızda 25-30.000 TL ediyor. Taksiler de, özel arabalar da yaygın kullanılıyor. İthal araba İstanbul’daki kadar bol olmasa da Hyundailer, daha seyrek de olsa Mersedesler caddelerde boy gösteriyor.

Ambargoya bağlı olarak doların değeri artıyor, İran parasının değeri düşüyor.

Bir kıyaslama yapmak gerekirse, İran’da paranın durumu bizdeki enflasyon yıllarındaki TL’ye benziyor. Sıfır sayısı arttıkça, değerini ölçmek zorlaşıyor. İki türlü banknot dolaşıyor piyasada, Riyal ve tümen... Hangisinin ne olduğunu doğrusu ancak dostların yardımı ile anlayabildim.

Ekonomideki sıkıntılara rağmen günlük hayat canlı... Orta sınıfların mekanı kentin orta kesimlerinde ve varlıklı kesimlerin mekanı Kuzey Tahran’da hayat gece yarılarına kadar sürüyor. Bol ışıklı panolar, renkli vitrinler müşterileri çağırıyor. Ortalıkta Amerikalı görevliler görünmüyor ama her milletten işadamı, turist, Amerikalılar dahil, Tahran’da karşımıza çıkıyor.

Ambargonun İran’ın belini kıracağını sananlar yanıldıkların yakında görürler.

DEVAM EDECEK