Hadi, o susuyor; YSK Başkanı neden susuyor?

Recep Tayyip Erdoğan, kendisiyle ilgili her iddiaya, her eleştiriye anında yanıt verir...
Hem de hakaretle, küfürle, aşağılamayla, mahkemeyle...
En çok kullandığı söz ise, “İspatlayamayan şerefsizdir!”
Herkes bilir; “sıfır hoşgörü” sahibidir.
Böyle olduğu halde, sadece “üniversite diplomasını” sorgulayanlara dokunmuyor.
Adamlar açık açık, “Senin dört yıllık diploman yok, bu yüzden cumhurbaşkanlığı unvanının düşmesi gerekir” diyor ama onlara ne dava açıyor, ne de “Şerefsiz”le başlayan cümleler kurup hakaret ediyor. Tek yaptığı şey, susmak...
Kendisi sustuğu gibi, her salataya (!) maydanoz olan ukala “baş danışmanları” da susuyor.
Oysa yapması gereken şey çok basit:
Dört yıllık fakülte ya da yüksek okul mezun olduğunu kanıtlayan diplomasını gösterecek, iftiracılar (!) da apışıp kalacak!
***
Diyelim ki o göstermiyor; o zaman Yüksek Seçim Kurulu ne güne duruyor?
Çünkü suçlama sadece Erdoğan’a yönelik değil ki... Onlar da “cumhurbaşkanlığı için gerekli evrakları incelememekle ve geçerliliği olmayan belgeyi kabul edip hak sahibi olmayan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmesine yol açmakla” suçlanıyor!
Bu durumda YSK Başkanı’nın hemen bir basın toplantısı düzenleyip, kendilerine sunulan diplomayı basın mensuplarına göstermesi gerekmiyor mu?
Gerekiyor elbette!
Ancak Recep Tayyip Erdoğan nasıl susuyorsa...
Çokbilmiş danışmanları neden dut yemiş bülbülü oynuyorsa...
Partisi AKP’den nasıl kimse ağzını açmıyorsa...
YSK Başkanı da bu ciddi ithamları görmezden, duymazdan geliyor ve konuşmuyor!
***
Bu iş ciddi baylar, bayanlar! Hem de çok ciddi...
Türk halkı kandırıldı mı?
Atatürk’ün koltuğuna oturup rejimi “fiilen değiştirdiğini itiraf eden” kişi, “kanunen yetersiz” mi?
Bu sorular mutlaka yanıt bulmalı...
Başta CHP ve MHP olmak üzere bütün siyasi partileri, Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapan diploma halka gösterilinceye kadar “kesintisiz miting” yapmaya davet ediyorum.
Çünkü bu, artık siyasi partilerin değil, halkın sorunudur.
Eğer halka söylenen bir yalan varsa bugünden ortaya çıkarılıp sorumlulardan hesap sorulmalıdır.
***
Kısacası... Yıllardır bu ülkeyi yöneten “muhteres”in “kifayetli” mi, “kifayetsiz” mi olduğu ortaya çıkarılmalıdır!

ALIŞMAK!
Erdoğan, Afrika’ya gitti... Üç gün kalacakmış; ne kötü!
Hiç gitmedim; bilmem ama okuduklarımın yalancısıyım: Afrika’nın güzelliklerini anlamak için en az beş-on yıl kalmak, hatta bir daha da başka bir yere gitmemek gerekirmiş! Neyse konumuz bu değil... Giderken bir açıklama yapmış:
“Biz yargının başkanlarıyla seyahatler yaparız. Bunun yasal, ahlaki teamül olarak hiçbir yanlış yanı yoktur. Bunlara alışmadılar bugüne kadar, alışacaklar!”
Oysa Anayasa’nın 6, 9, 11 ve 138’inci maddeleri böyle demiyor!
Onu da geçtik; beyefendi, “dünya lideri” ya; bir araştırsın bakalım dünyada kaç lider “yüksek yargı başkanları”nı partisinin il başkanı gibi yanında taşıyıp siyasete alet ediyor?
Bize gelince:
Onun dönek baş danışmanlarına benzemeyiz:
Kıyamet kopsa bu hukuksuzluklara “alışmayız!”

GÜNÜN SORUSU
AKP Çanakkale İl Örgütü, yeni Başbakan’a yaranmak için Çanakkalelilere 25 bin adet lokum paketi dağıtmış... Paketlerin üzerinde Binali Yıldırım’ın fotoğrafı, AKP logosu ve “Hayırlı Olsun” yazısı varmış... Sorum bu arkadaşlara:
Giden için de “Mevlit Şekeri” dağıtmanız gerekmez mi? Vefa, bunu gerektirmez mi?

Heykele ‘ucube’ dedi ama tam bir ‘opera aşığı’ çıktı!
Milyarlarca lira harcayıp Atatürk Orman Çiftliği’nin göbeğine “Kaçak Saray” yapan kişi, bu kez de aynı binalar topluluğunun içine 2 bin 500 kişilik salonu olan dev bir “opera binası” yaptırıyormuş...
Bu binanın Türkiye’ye faturası 650 milyon liracık olacakmış!
Yıllarca düşünsem, opera binasına karşı çıkacağım aklımın ucuna gelmezdi! Evet; karşı çıkıyorum, çünkü “opera binası” adı altında yapılacak bu büyük salonda opera eseri sergilenmeyeceğini, salonun başka amaçlar için kullanılacağını, çünkü söz konusu kişinin operadan nefret ettiğini biliyorum!
Peki; neden adını “Opera Salonu” koyuyorlar?
“Muhtarlar Salonu” koysalar büyük tepki çekeceği için...
Bir de benim gibi muhalifleri, “Bunlar çağdaş görünüyor ama opera salonuna bile karşı çıkıyorlar” diye dillerine dolamak için...
***
Düşünün; 650 milyon lira...
Geçen yılın sonunda hizmete giren yeni Hendek Devlet Hastanesi’nin maliyeti 30 milyon lira...
Yani; bu parayla 32 adet 100 yataklı hastane kurulabilir!
Fakat heykele “ucube” diyen adam, “opera” aşkı için (!) bu parayı sanata yatırıyor!
***
Eğer ben de buna inandıysam tekerlemedeki Arap kızı olayım, ömrüm boyunca yağan yağmurlarda camdan bakayım!

156+324!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası İsmail Kırbahri’de:
“Abdullah Bey...
Nazlıcan Bayırbükü hanımefendi dün bu köşede Mustafa Bey’in bu yazılarını kitap yapmasını önerdi. Mustafa Bey bu öneriyi hayata geçirse... Biz de o kitaptan yüz binlerce alıp morkolozların kapılarına bıraksak... Sonra bu kitabı bütün yabancı dillere çevirip eski ‘mevkidaşlarınıza’ göndersek...
En azından o zaman yüzünüz biraz olsun kızarır mı?”

GÜNÜN İSYANI
Kaçak Saray’ın dört şeritli yolu Erdoğan’ın sarayda olmadığı günler de dahil olmak üzere, güvenlik önlemleri gerekçesiyle halkın kullanımına kapatılmış... İsyanım bu kararı alanlara:
Siz iyisi mi padişahınız efendiniz için bir “yasak kent” inşa edin... O bizden kurtulmuş olur, biz de sizin saçma sapan güvenlik önlemlerinizden!