Oyunlar kuramı ve siyaset-1

Rand Corporation, temel hedefi ABD hegemonyasını koruma ve güçlendirme olan bir “araştırma kuruluşu”dur. Yayımladığı raporlar ve ilgi alanları, ABD siyasetlerine ve bu siyasetlerin uygulamaya konmasında kullanılmak üzere geliştirilen araçlara ışık tutar. Bu kuruluşun son Türkiye raporu konusunda Serdar Üsküplü’nün hazırlamış olduğu ve raporun şifrelerini gün ışığına çıkaran bir dizi geçen hafta Aydınlık gazetemizde yayımlandı.

TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI VE TOPLUMSAL AĞLAR

Rand Corporation, kendi bünyesindeki elemanların çalışmalarının yanı sıra, aynı zamanda kuruluş dışında yapılan bazı araştırmaları da sistemli bir biçimde izler. Bu amaçla izlenmesi ve desteklenmesi gereken alanlar kuruluş tarafından belirlenir. Oyunlar kuramı, tüketicilerin davranışsal alışkanlıkları ve toplumsal ağlar, Rand Corporation’ın üstünde odaklandığı araştırma alanları arasında yer almaktadır.

Bireylerin tüketim kararlarına temel olan davranışsal alışkanlıkları aynı zamanda siyasal ve ideolojik konulardaki tutumlarının oluşum sürecine de yansır. “Algı operasyonları”nın bireysel temeli, bu davranışsal örüntülere dayanır. Toplumsal ağlar, kolektif iletişim düzenekleridir. “Algı operasyonları”nın etki alanlarının genişlik ve derinliği, toplumsal ağların yapısı ve işleyişine bağlıdır. Rand Corporation’ın bu iki alana olan ilgisi, “toplumsal mühendislik” alanında kullanılan araç ve yöntemleri geliştirme amacından kaynaklanmaktadır.

‘KARŞILIKLI YARAR’ YERİNE ‘KAZAN-KAZAN’

Oyunlar Kuramı’nın kullandığı bazı kavramların son dönemlerde siyasal tartışmalarda sıkça kullanılmaya başlanmış olması, bir rastlantı sonucu değildir. “Karşılıklı yarar” kavramı 1990’larda bu yana yerini “kazan-kazan” söylemine bırakmıştır. Bu iki söylem biçimi eş anlamlı gibi gözükse de, aralarında önemli bir fark vardır. “Karşılıklı yarar”, “oyun”un kendisinin yararların karşılıklılığını pekiştirecek biçimde kurulmasını öne çıkarırken, “kazan-kazan” kurulu bir “oyun”un karşı taraflarca kabul edilmesini sağlamaya yönelik bir söylemdir. “Karşılıklı yarar” doğal olarak “eşitlik” kaygısını da içinde barındırır. Ama “kazan-kazan” kazançlardaki eşitsizliğin görmezden gelinmesini sağlamaya yöneliktir.

OYUN KURUCULUK

Siyasal tartışmalarda “inisiyatif” kavramı da yerini “oyun kuruculuğa” bırakmıştır. “Oyun”, birden çok tarafı içeren ve sonucun tarafların edimlerinin bileşkesi tarafından belirlendiği durumları yansıtır. “Oyun kuruculuk”, hem oyunun oluşturulmasında, hem de oyunun oynanımında inisiyatifi elinde bulundurmak demektir. Oyunun oluşturulmasında inisiyatif, rakiplerin edim seçeneklerinin öngörülen ve görece dar bir kümeye kıstırılması anlamına gelir. Oyunun oynanımında ise “oyun kurucu”, attığı adım karşısında rakiplerinin yanıt olarak seçecekleri edimlerin öngördüğü sonucu doğuracak biçimde şekillenmesini sağlama hedefini güder.

ÖĞRETİCİ BİR ÖRNEK

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte dünya üstünde “emsalsiz askeri güce” sahip tek “süper devlet” olarak kalan ABD, bir süreliğine oyun kuruculuk tekelini eline geçirdi. 1990’lar öncesinde Sovyetler Birliği’nin varlığı, ABD’nin elindeki seçenekleri kısıtlamaktaydı. Bu durum yerleşik bir “Soğuk Savaş Paradigması”na yol açmıştı. ABD’nin atacağı adım ve karşı adımlar neredeyse bir algoritmaya bağlanmıştı. Sovyetler Birliği kısıtının ortadan kalkmasıyla ABD’nin sahip olduğu edim seçeneklerinin genişlemesi, 1990’ların ikinci yarısında Amerika içinde izleri günümüze kadar süren bir ayrışmayı tetikledi.

SAVAŞ KLİĞİ

Amerikan Yüzyılı Vakfı etrafında toplanmış olan ve 2000 yılında oğul George Bush’la birlikte iktidara gelen Savaş Kliği, 1997’de ABD Başkanı Clinton’dan hemen Irak’ın işgal edilmesini talep etti. Hedef, ABD’nin emsalsiz askeri üstünlüğünü zaman yitirmeksizin fiili dünya hakimiyetine dönüştürmekti. Savaş geciktirildiği takdirde, ABD dünyanın en üstün askeri gücü olmaya devam etse bile aradaki fark azalacaktı. O zaman da ABD’nin askeri gücünü dünya hakimiyeti kurmada doğrudan kullanmak zorlaşacaktı. Savaş Kliği, bir “saldırı ölçütü” de ileri sürüyordu. Bu ölçüte göre, ABD askeri müdahalede bulunduğu ülkede karşısında yalnızca o ülkenin güçlerini ve bu güçlerin elinde sadece o ülkede zaten mevcut olan silahları bulacaksa, o zaman tereddüt etmeksizin saldırıya geçmek gerekirdi.

SOROS KANADI

Soros Kanadı, Amerika’nın dünya hakimiyetini pekiştirmede elindeki en önemli üstünlüğün emsalsiz askeri gücü olduğu konusunda Savaş Kliği ile tam bir uyuşma halindeydi. Ama onlar bu üstünlüğün bir süre daha doğrudan kullanılmadan, tek başına caydırıcı etkisiyle Amerika’nın hedefine ulaşmasına daha büyük katkıda bulunacağı kanısındaydılar. Onların da “oyun kuramsal” bir ölçütü vardı. ABD’nin attığı her adım, dünyanın geri kalanında sorgulanmadan veri kabul edilip bu adım doğrultusunda yeniden saflaşmaya yol açtığı sürece, doğrudan askeri güç kullanımına yer verilmemeliydi. Doğrudan askeri müdahale ancak bu yol tıkanmaya başladığında ABD’nin önünü açmak için kullanılmalıydı.

Günümüze olan izdüşümüyle bu sürecin gelişmesini ele almayı sürdüreceğiz.