Özel ve Kılıçdaroğlun’dan talebim

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 15Temmuz darbe girişimi için, "Öngörüldü, önlenebilirdi, sonuçlarından yararlanıldı.
Ama bu darbeyi darbe olmaktan çıkarmaz.

Bu kanlı bir darbeydi, bazı yerlerde bazı sözler duyuyoruz, ‘tiyatroydu..!’ tiyatro miyatro değil, bal g1ibi kanlı darbe girişimiydi; rejime, Meclis’e, ülkeyi yönetenlere, demokrasiye kast ediyordu ve bu ülkenin rejimini değiştirmeye çalışan bir darbe girişimiydi" demiş.

Kıssadan hisse, 15 Temmuz bir kanlı darbe girişimiydi ancak AKP bunu öngörmüştü, önleyebilirdi ama önlemedi sonuçlarından istifade etti diyor.

Özgür Bey’in bu açıklamasını önemsiyorum.
Tespiti doğrudur. Darbe kanlı ve hain bir girişimin projesiydi.
Öngörüldü, önlenebilirdi, kontrol edildi ve sonuçlarından istifade edildi tespiti de yerindedir.
Özgür Bey, 13 yaş küçüğümsünüz.
Eczacılık eğitimi almışsınız. Şüphesiz ki, akıl hem başta hem de yaştadır.
Eğitim ve tecrübe ikilisi et ile kemik gibidir. Dinamik, cesur, hami ve atılgan bir siyasetçisiniz.
16 Temmuz 2017’de köşemde "Âlemdeki tüm darbeler kontrollüdür" yazımı tekrar okumanızı isterim.
"Darbeler ya başkalarının kontrolünde gelişir ve sizi yok eder yahut sizin kontrolünüzde seyir alır ve onları yok edersiniz.

15 Temmuz darbesini akıl edenlerin planlayan ve uygulayanlar ile bu darbeye umut bağlayanların bu derece öfkelenmelerinin, saldırganlaşmalarının, iftira ve fitne üsluplarına sarılmalarının en kıymetli sebebi şudur:

Darbeyi kontrol edemediler ve arzu edilen sonuca götüremediler.
Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Fire verdiler.
Büyük bir bedel ödediler ve onlarca yıldır bina ettikleri şebeke dağılmaya yüz tuttu" demiştim.
Uyarı mahiyetinde dikkat çektiğiniz bir hususta haklısınız; iktidar, FETÖ darbesini suistimal edebilir, kendi çıkarları için istismar edebilir ve hatta siyasi partiler veya genel muhalefet üzerinde Demokles’in kılıcı gibi kullanabilir.

Buna dikkat çekmeniz, uyarılarınızı yapmanız ve FETÖ’ye karşı birlikte "Türkiye İttifakı" ekseninde hareket etme arzunuz doğrudur.

Bu doğrularınızı taçlandıracak söylem ve eyleminiz darbenin siyasi kadrosunu ortaya çıkarmanızdır.
Tiyatrodan ibaret olmadığını, ülkenin yöneticilerini ve rejimini hedef aldığını söylediğiniz 15 Temmuz kanlı darbesi başarılı olsaydı bu darbenin bir Nihat Erim’i olacaktı.

15 TEMMUZ VE ALİ BABACAN

Darbeyi organize edenlerin ve bu darbenin pazarlayıcılarının söylem ve eylemlerine, matbuat ve de umutlarına baktığımızda Ali Babacan güzellemeleri yapmaktadır.
Babacan’ı yeni bir umut olarak sunmaktadır.
Bildiğiniz üzere Babacan AK Parti’nin ilk yıllarından itibaren mevcut iktidarın mafsal idaresinde yer aldı.
Sizin ifadenizle öngörülebilen, rejimi hedef alan; sanırım kastınız Mustafa Kemal’in Cumhuriyet laik rejimi olmalı; uluslararası ilişkileri deşifre olmuş, bir Gladyo hareketi olarak ülkede çok karanlık işlere bulaşmış FETÖ’ye karşı Babacan’ın bir tavrı, bir muhalefeti, bir mücadelesi olmamıştır.
Kabul edelim.
O da diğerleri gibi aldanmış, kandırılmış ve hatta özeleştiri yapmış olsun ki Babacan’ın böyle bir ifadesini okumadım, duymadım.
Ancak siz Özgür Bey, Ali Babacan’ın 2003’te, eli kanlı Bush’un Irak savaşına hazırlanırken Türkiye’nin yardımı ve 1 Mart Tezkeresinin geçmesi halinde bu destek karşılığında 8.5 milyar dolar kredinin tahsis edileceğini açıkladığını duymuş olmalısınız.
Babacan, "Türkiye ile ABD 6 milyar dolar hibe üzerine anlaştı.
Türkiye vazgeçeceği her 1 milyar dolarlık hibe karşılığında 6 milyar dolarlık, vadesi 15 yılı bulan kredi kullanabilecek.

Bush yönetimi savaş bütçesini Kongre’ye sunduğunda Türkiye için 8.5 milyar dolarlık kredi tahsis edilecek.
Irak savaşı başladığında kredi kullanılabilecek" demişti. Bu açıklaması, "Irak’a İlk bomba düştüğünde 8.5 milyar $ hesaba geçecek" manşetiyle verilmişti.

Sayın Özel, ülkemizde 15 Temmuz’u yaptıran, yapan, koruyan, kollayan, sevk ve idare eden, Mustafa Kemal rejimini hedef alan akıl ABD’ye musallat olan üst-akıldır. FETÖ üst kadrosu, lideri ve çalışmaları ABD ve AB ülkelerinde halen korunmaktadır. Mustafa Kemal’in rejimini, demokrasiyi, ülkeyi yönetenleri hedef alan kanlı darbenin sorumlusu bu örgüte yıllardır destek veren, siyasi partilerle angajmanını sağlayan, koruyan, kollayan, istihbarat, finans ve siyasi destek veren ABD ve AB’nin maruf yöneticileri ve mahfilleridir.

Irak’a karşı işlenen bir cinayeti, soykırımı, talanı para karşılığında kıymetlendiren Ali Babacan ve ekibi hakkında kamuoyunu bilgilendirmeniz, uyarmanız sizin ve Mustafa Kemal rejiminin teminatı olan CHP’nin görevi olmalıdır.

Bu ulvi görevinizi ihmal ettiğinizi görüyorum.

ABDULLAH GÜL VE AHMET DAVUTOĞLU

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu S-400 konusunda doğru bir tavır aldı. Türkiye’nin hakkı ve hukuku olduğunu ifade etti.
Bu ilişkiye karşı çıkanları eleştirdi. Kendisini kutluyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımıza müdrik bir açıklama yapmıştır.
Çıkarlarımıza uygun hareket eden hükümeti eleştiren ve yaptırım kararı alan AB’yi eleştirmiş ve ülke menfaati söz konusu olduğunda hükümetin yanında olacaklarını ifade etmiştir.
Sayın Kılıçdaroğlu hükümetin Şam ile diyaloga geçmesini ve ikili ilişkilerin normalleşmesi gerektiğini sebepleriyle izah etmiştir.

Bu ifadeleri önemlidir ve takdire şayandır.
Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye, bölge ve Akdeniz coğrafyasının içinde olduğu bu durumdan Erdoğan kadar Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu da sorumludur.
Bugün Erdoğan, FETÖ, PKK/YPG, Rusya, İran ve Doğu Akdeniz konularında farklı bir pozisyondadır.
Ancak Gül ve Davutoğlu halen ABD ve AB menfaatleri doğrultusunda hareket etmektedir.
Erdoğan aldatıldık, kandırıldık derken Gül ve Davutoğlu geçmişte yaptıklarından pişman olmadıklarını söylemektedir.
Hele ki Davutoğlu Suriye politikalarını övmekte, yaptıklarından gurur duymaktadır.
Ve maalesef siz, Gül ve Davutoğlu’nu öven açıklamalar yaptınız.
Duymamış veya size aktarılmamış olabilir.
Zira Ortadoğu danışman kadronuzun çok zayıf olduğu aşikar.

Bu sebeple yeniden hatırlatayım:
Övdüğünüz, bazen görüştüğünüz, siyaseten medet umduğunuz ve kendisini halen sahnede tutmaya çalıştığınız Sayın Gül Bahreyn’de ABD eski Savunma ve Dış İşleri Bakanı Colin Powell ile 2 sayfalık 9 maddelik gizli bir antlaşma yaptığını itiraf etmiştir.

Kendi kabinesinden, meclisinden ama daha önemlisi milletinden gizli yapılan bu pazarlığın sahibi olan Sayın Gül’e, Suriye’nin analarını ağlatan, yıkım ve savaşın baş mimarlarından Davutoğlu’na karşı tavır alınmadan, politikalarını temsil ettikleri ABD ve AB’ye karşı ilkeli ve kararlı bir duruş sergilenemez.