Seçimlerin ardından...

Türkiye 31 Mart’ta sandık başına giderek belediye başkanlarını seçti. Seçimler halkımızın büyük coşkusu ve yüksek katılımı ile (yüzde 85) yapıldı. Avrupa ülkelerinde yapılan seçimlerde böyle yüksek katılım oranlarına rastlamak son yıllarda pek görülen bir şey değil. İlginç bir durum; ortalama her iki senede bir yapılan seçimlerin halkımızda bıkkınlık meydana getirdiğini söylemek de pek mümkün değil. Yine sabahın köründe oy kullanma kuyruğuna girdiler ve en yaşlısından ağır engellisine kadar herkes bu demokratik görevlerini büyük bir heyecan ve olgunlukla yerine getirdi. Vatandaşın bu yüksek demokratik duyarlılığına karşılık partilerin yaptıkları propaganda konuşmaları ve yürüttükleri tartışmalar -birkaçı istisna- birbirlerinin galibiyeti ve mağlubiyeti üzerinde yoğunlaşırken sığ ve yüzeysel atışmaların dışına çıkmadı. Bu da bizi vatandaşlar olarak çok üzdü maalesef. Ağır sorunlar yaşayan, içinde bulunduğu birçok sıkıntılar-hayat pahalılığı, sağlık giderleri, işsizlik ve çalışanların düşük maaş almaları- nedeni ile geleceğe dair umutsuzluğun zirvesinde yaşayan insanlarımızın sorunlarının pek konuşulmadığı bir seçim süreci yaşadık maalesef. Vatandaş olarak bire bir yaşadığımız; ailemiz ve diğer yakınlarımızın da aynı şekilde muzdarip olduğu sıkıntıları tam olarak kavrayamamak gibi garip bir durum yaşıyoruz aslında. Bekliyoruz ki dışımızdan birileri sorunlarımızı dillendirsin, bize hatırlatsın, bu şekilde bir şeylerin farkına varalım... Yazılı basının ve televizyonların manipülatif haber ve yorumları zihnimizi ve düşüncelerimizi öylesine işgal etmiş durumda ki, şaşkınız... Bizim yerimize düşünüyor ve karar veriyorlar. Biz vatandaşlar ise kurbanlık koyun gibi, gözlerimiz bağlanmış kaderimizi bekliyoruz adeta. Çağdaş demokrasinin en temel özelliği, vatandaşın kendi yöneticisini seçmek için partiler nezdinde kendisine sunulan alternatifi en iyi şekilde değerlendirmek, topluma en iyi hizmeti verecek yöneticilerini seçmektir. Sürekli aldanan, yüzüne karşı pervasızca yalan söylenen ve bu durumu devamlı yaşadığı halde kendini aldatana doğru tepki veremeyen bir yurttaş kimliği ile karşı karşıyayız. Vatandaştaki bu temel algı sorunu kendisinin seçiciliği ile ilgili bir durumdur. Bu nedenledir ki, seçimin sonucunda bir nitelik sıkıntısı yaşanıyorsa işte orada durup iyi düşünmek gerekiyor. Bundan dolayıdır ki, vatandaşın girmek zorunda kaldığı çıkmaz sokak; sahip olunması gereken o demokratik kültürün yeterince kendisine verilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.
TURAN HANÇERLİ
Engelli camiasının gözü kulağı bundan böyle Avcılar İlçesi’nin Belediye Başkanlığı’na seçilen Turan Hançerli’nin üzerinde olacaktır. Zira bu engelliler adına toplumun her katmanında; iş gücü piyasasında, kamu yöneticilerinin zihninde, eğitim camiasının ajandasında, iş dünyasının yönetici katında; şimdiye kadar hiçbir nitelik arz etmediği düşünülen, hiçbir şey üretmediği sanılan, zihinlerdeki olumsuz engelli algısını kıracak ve bundan böyle engellilerin de ülke yönetiminde, iş hayatının önemli katlarında çalışabileceği ve başarılı olabileceğini gösterecek önemli bir örnek teşkil etmesi bakımından dikkate değerdir. Engellileri karar mekanizmalarının dışında tutan anlayışın yıkılması için iyi bir örnek teşkil etmektedir, Turan Hançerli’nin belediye başkanlığı. Şimdiye kadar birçok engelli dostumuz milletvekilliğine kadar yükselmiş fakat engellilerin sorunlarına dair temel konuların konuşulduğu ya da uygulamaların olduğu toplantı ya da kurullarda doğru dürüst bulundurulmamışlar ve dolayısıyla da yeteneklerinden, bilgi ve birikimlerinden fayda sağlanamamıştır. Umarız bundan böyle Sayın Hançerli’nin şahsında bu olumsuz durum tersine çevrilir. Türkiye genelinde engellilerin birçok yerde belediye meclis üyelikleri elde ettiklerine de tanık olmaktayız. Aynı şekilde onların da çalışmalarını yakından takip edecek ve başarılarını kamuoyuyla paylaşacağız. Başta Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli ve Türkiye çapında meclis üyeliklerine seçilen bütün engelli dostlarımı tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.