Utanma yoksa her şey mübah

Son füze saldırısında arzu ettikleri askeri sonucu alamayan, özellikle Guta’daki terör örgütlerini koruyamayan üç haydut devlet (ABD, Fransa ve İngiltere) siyasi kazanımlar için yeniden devrede. Bu sefer BM Suriye özel temsilcisi Stefan DeMastura’yı Suriye’yi Astana ve Soçi sürecinden kopartıp sadece “Cenevre’ye mahkûm etmek” için yeniden oyuna dâhil ettiler. Moskova’da De Mistura ile görüşen Lavrov, “Üç devletin saldırısı aslında Cenevre görüşmelerini vurdu. Cenevre sürecine büyük zarar verdi” görüşüne yer verdi. Bu açıklamayla Rusya, Suriye sürecini laçkalaştıran ve askeri yenilgilerini işgalci konumlarına kılıf arayan ABD ve müttefiklerine anlamlı ve önemli bir mesaj vermiş oldu.

Suriye’de yayınlanan günlük Vatan gazetesine açıklamalar yapan özel kaynaklar De Mistura’nın askeri kuvvetle elde edilemeyen Suriye’nin etnik ve mezhepsel federalizme mecbur edilmesi projesini siyasi baskılarla elde etmekle görevlendirildiğini aktardılar. İnisiyatifin Cenevre’de kalması, Suriye için yeni anayasanın BM gözetiminde ABD’nin dahli ve katkısı ile yapılması ve başta Suudi hanedanlığı ve Ürdün’ün rol üstlendiği daha önce Washington’da yapılan beşli toplantıda alınan siyasi kararların hayata geçirilmesi için De Mistura’nın acilen devreye sokulduğunu söylüyorlar. BM baskısı ve yeni askeri tehditlerle Şam’ın siyasi şantajlara boyun eğeceğine inanıyorlar. De Mistura’nın talebiyle Şam’a gönderilen bazı Arap aracıların, Esad’lı siyasi çözüme karşılık Batı’nın taleplerini nazar-i dikkate alması gerektiğini, bunun Suriye’deki savaşın bitmesi için önemli bir fırsat olacağı önerisi Şam’da kabul görmedi.

FÜZENİN AMACI CENEVRE

19 Nisan’da, Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim Suriye İlerici Cephe Konferansında yaptığı konuşmasında, “Füze saldırısını yapan düşman kuvvetler başarısız olduklarını biliyorlar. Bu sebeple saldırının ardından siyasi çözüm için BM Güvenlik Konseyinde çözüm olarak Cenevre’yi işaret ettiler. Bu projeyi ret ediyoruz. Hiçbir kuvvet Suriye’deki siyasi çözüm sürecini askeri veya siyasi baskılarla bize dikte edemez” demiştir.

Aydınlık’ta yayınlan yazılarımda Suriye’de siyasi çözümün nasıl olmasını gerektiği üzerine görüşlerimizi arz etmiştik. Anayasa veya yeni bir anayasa hazırlanmasının bir egemenlik meselesi olduğunun altını çizmiştik. Suriye milli iradesi dışında hiçbir dış kuvvetin bu egemenliğin üstünde olmadığını ifade etmiştik. Bu sebeple Anayasa Komitesi oluşturulamamıştır. Oluşturulamaz. Zira Suriye devleti iradesi dışında hiçbir devlet veya taraf böyle bir hak ve kudrete sahip değildir. Irak’ı tanzim eden, bölen, etnik ve mezhepsel kavgalara mahkûm eden ABD’nin eski Irak valisi Paul Bremer’in anayasasının tahribatını bilen Şam, Suriye’nin birliği, bütünlüğü ve egemenliğini hedef alan hiçbir anayasaya veya siyasi çözüme onay vermeyecektir.

AMAÇ SOÇİ’Yİ GÖLGELEMEK

Moskova’da Şam’ın üzerinde uygulanacak baskıları ve şantajları ret etmiştir. Rusya, De Mistura’dan Astana ve Soçi süreçlerine katkı yapmasını talep etti. Bununla BM’nin egemen bir devletin siyasi sürecine ve çözüme yapılacak en olumlu destek olduğunu hatırlattı. Soçi’de yüzlerce Suriyelinin katılımıyla sağlanan çalıştayın teşvik edilmesi gerektiğinin altı çizildi. Soçi sürecine İran ve Türkiye’nin verdiği desteğin önemine dikkat çeken Lavrov, De Mistura’nın benzer pozitif diplomasiyi yürütmesinin önemine dikkat çekti. Ancak De Mistura Soçi kazanımlarına gölge düşürmek ve Batının Suriye’den dışlanmasını engellemek istediği aşikar.

ÜÇ HAYDUTUN ROLÜ KALMADI

Özellikle üç haydut devletin saldırılarına alkış tutan “Suriye muhalefetinin” Suriye’nin geleceğinde rolü kalmamıştır. Kendi ülkelerine karşı düşman devletlerle işbirliği yapan, taşeron ve ajan örgütlerin Suriye üzerinde hiçbir hakkı kalmamıştır. Son füze saldırısı ile ayan beyan zuhur eden hakikat odur ki, Batı Suriye’nin siyasi çözümüne olumlu hiçbir katkıda bulunamaz. Çok yakında Rusya, Türkiye ve İran garantörlüğünde Soçi’de Suriyeliler arasında Ulusal Diyalog toplantıların yenisi organize edilecek. Burada yeni anayasa ve siyasi sürecin temeli atılacak.

Dikkat çekmek istediğimiz en önemli husus ise BM ve Güvenlik Konseyi üyesi üçlü çetenin riyakâr tavrıdır. Her fırsatta BM kurucu üyesi olan Suriye’nin egemenliğine tecavüz eden bu üçlü çete, utanmadan Suriye’yi BM kararları ile tehdit etmektedir. BM’nin hiçbir kararına saygı duymayan, İsrail’i kınayan karaları veto eden tarihleri Milletleri işgal, talan ve yok etmekle tescilli olan bu haydut devletlerin arlanmadan halen BM ve uluslararası hukuku ağızlarına almalarıdır. Türkiye’de öğrendiğim Türkçe bir deyimle noktalayalım; “Yüzlerine tükürsen yağmur sanır ya Rabbi şükür derler.” Ne diyelim utanma yoksa her şey mu!