Meltem Ayvalı

meltemayvali91@gmail.com

Son Yazıları

2023 8 Mart’ında kadın hareketi yeniden Atatürk Devrimi rotasında

2023 yılı 8 Mart’ına bin yılın felaketinden çıkardığımız dersler ve Cumhuriyetimizin 100. yılının yüklediği görevlerle giriyoruz.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle, Türkiye kadın hareketine kısaca göz atma ihtiyacı duyuyoruz.

Yazının Devamı

Diyarbakır annelerinin CHP’ye iyiliği

Diyarbakır anneleri 550 gündür isyanda. Vatan ve evlat nöbeti tutan ailelerin sayısı 212’ye yükseldi. 24 anne evladını PKK/HDP’den kurtardı. Diyarbakır annelerine Şırnak anneleri, Hakkari anneleri, Van anneleri, İzmir anneleri eklendi. Sınırlar aşıldı, Ayşegül annenin çığlığı Maide annenin çığlığıyla birleşti.

Tarihi isyana toplumun her kesiminden destek yağdı. Kadınlar, gençler, öğretmenler, avukatlar, sanatçılar, kitle örgütleri, siyasi partiler destansı direnişe omuz verdi. Vatan Partisi yanlarına ilk koşan, seslerini Türkiye’ye duyurandı. Milletin yüreği annelerle beraberdi. “Millet İttifakı” ise onları görmezden gelmeyi tercih ediyor, tabanda eylemi karalıyor ve etkisizleştirmeye çalışıyordu. Çünkü eylemin hedefinde CHP ve İyi Parti’nin ittifak ortağı HDP vardı. Erdoğan’ı devirmek için şeytanla bile işbirliği yapmaya gönüllü olanlar PKK’nın, Amerika’nın kucağına düşmüştü. Biden’dan iktidar beklediler; kurucu değer ve iddialarından uzaklaşmakla kalmadılar milletimizin, kendi insanımızın acılarına da yabancılaştılar.

Yazının Devamı

Yasta değil savaştayız

Türkiye’nin terörle mücadelesi zafere ilerliyor. Mehmetçiğimiz hem yurtiçinde hem sınır ötesinde savaşıyor. PKK’nın güvenli saydığı bölgelere giriyor, Kandil’i titretiyor. Türk polisi huzurumuzu bozanlara göz açtırmıyor. Diyarbakır anneleri evlatlarını PKK’nın elinden teker teker kurtarıyor, terör örgütünü çözüyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizden beklediğimiz haberler art arda geliyor, PKK’ya katılımlar sıfırlanıyor.

Hal böyle olunca, ABD’nin yalnızca kara gücünü değil siyasi güçlerini de telaş sarıyor. Kara ve bozguncu propagandanın sonu gelmiyor.

Yazının Devamı

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Ay’a gidiyoruz. Sevinmeyelim mi? Sevinçli ve umutluyuz. Yarım asrı aşkındır bağlı bulunduğumuz Atlantik sisteminden koptukça özgürleşiyoruz. Zincirlerimizden kurtuluyor, ihtiyaçlarımızı ve gücümüzü keşfediyoruz. Yapacak çok işimiz var, biliyoruz. Bağımsızlık karakterimize işledikçe “yapma iradesine” kavuşuyoruz.

Yükselen Avrasya Uygarlığı içinde Kemalist Devrimi tamamlama; bilimde, teknolojide, ticarette, sanatta, kültürde ilerleme iklimiyle buluşuyoruz.

Yazının Devamı

Kamala Harris'i alkışlamak

Türk kadını devrimle özgürleşti. Devrim, İstiklal Savaşı içinde oldu; emperyalizme karşı mücadelenin yani vatan savunmasının ürünüydü.

“Bu vatan kadınların da vatanıdır, milletin istikbaline kadınların istikbali de dâhildir” diyen kadınlarımız büyük kahramanlıklar ve fedakârlıklar sergiledi. Onurunu çiğnetmedi. Hürriyetini ve haklarını kazandı. Geleceğini kendi elleriyle yarattı.

Yazının Devamı

Ekranlardan kuşatılan kadın

Türkiye’deki ilk televizyon yayını İstanbul Teknik Üniversitesi’nin 1952 yılında kendi bünyesinde yaptığı yayındı. 1968’de TRT’nin deneme yayınlarına başlamasını takip eden yıllarda, televizyon git gide hayatımıza yerleşti. Birkaç çeviri yabancı dizinin ardından ilk yerli dizimiz Kaynanalar yayın hayatına başladı. Bizim kuşak bile Nuri ve Nuriye Kantar’ı anımsayacaktır. Çünkü Kaynanalar tam otuz yıl sürdü. Bir dönem yerli dizilerden çok Brezilya yapımlarını seyrettik. Otuzlu yaşlarındakilerin akıllarına hemen isimleri gelecektir. Yakın geçmişimizde ise yerli dizilerin sayısında inanılmaz artış oldu. En fazla dizi üreten ülkelerdeniz. Hatta dünyaya dizi ihraç ediyoruz. Haberler, tartışma programları, şovlar, dizi ve filmler, yarışma programları derken yıllardır yerleşmiş bir televizyon kültürüne sahibiz. Bilgi almak için de eğlenmek için de kumandaya sarılıyoruz. Kimileri için o kadar arkadaştır ki “evde bir ses olsun” diye bile televizyon açılır.

Geride kalan yaklaşık yarım asırda, çok şey değişti. Teknoloji gelişti. İnternete kaydık. Sosyal medya mecraları ve dijital platformlar gözde kitle iletişim araçları haline geldi. Akıllı telefonlar olmadan neredeyse nefes alamıyoruz. Ancak bunca değişime rağmen, televizyonlarımız evlerimizin başköşesindeki yerini koruyor. Hal böyle olunca, gece gündüz ekranlardan yansıtılanlara mercek tutalım istedik. Çünkü aynı anda milyonlarca insana ulaşma olanağına sahip iletişim araçları müthiş bir eğitim aracıdır. Medya bir yandan toplumun aynasıdır, diğer yandan ise insanların düşüncelerini, davranışlarını, tutumlarını yönlendirir. Hem toplumsal olanı yansıtır hem değerleri, rolleri, kültürü yeniden inşa eder.

Yazının Devamı

Engelli çalışmalarında doğru bakış açısı

Türkiye’yi yönetmek ciddi iş. Her oyunda yeni kağıt açacaksınız muhalefeti ancak ve ancak dalga konusu oluyor. Şartlar gittikçe zorlaşırken, bol keseden dağıtanlara itibar edilmiyor. Eskinin nakaratlarını tekrarlayanlardan kurtarıcı çıkacak hali yok. Esnaf ziyaretlerinde ağlaşmak da çare değil. Millet çözüm bekliyor.

Yeniden Asya çağında ekonomik gelişme fırsatını gören milli sanayiciden toprağı işleyen 2B köylüsüne, domates üreticisinden turizmciye, gelecek kaygısı taşıyan gençlerden Doğu ve Güneydoğu’ya yatırım bekleyen Kürt kardeşlerimize kadar herkes Vatan Partisi’ne koşuyor. Sorunları çözecek liderlik, program, kadro yıldız gibi parlıyor. Vatan Partisi de her şart altında, yakınmaksızın ve ertelemeksizin çözümü milletle buluşturuyor.

Yazının Devamı

Babacan'ın çırpınışları

Erdoğan’ı devirmek için muhalefeti destekleyeceğini söyleyen Biden’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından muhalefeti bir heyecandır sardı gidiyor. O kadar ki, Türkiye’den ilk tebrik mesajını CHP lideri yayınlayarak stratejik müttefiklik ilişkilerine dikkat çekti. 15 Temmuz’u tezgâhlayan, PKK’yı besleyip büyüten, Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerimize göz diken ABD’den stratejik müttefik yaratmaya çalışanların Türkiye’yi yönetemeyeceği gerçeği bir kenarda dursun, dışarıdan demokrasi dilenme acizliğine bile şahit olduk.

Muhalefetin iştahı öylesine kabardı ki işi Türk ordusunu satılık ilan etmeye vardırdılar. CHP milletvekilinin sözlerine ne CHP Genel Merkezinden ne “milliyetçi” İyi Parti’den tepki geldi. CHP ve İyi Parti’nin ordu karşıtı ilk ve tek açıklamaları elbette ki bu değil, yine de insan kendini “bu kadar da olmaz” demekten alıkoyamıyor. Kendi seçmenlerini de kapsayan Türk milletinin ezici çoğunluğunun, gözbebeğimiz TSK’ya dil uzatılmasına razı gelmeyeceği bilinmesine rağmen bu pervasızlığın sebebi nedir? Öyle görünüyor ki, adında millet olan ittifakın milletle bir ilgisi, milletten bir beklentisi kalmamıştır. Onlar için iktidarın kaynağı yalnız ve ancak halk değil, Batı’dır. Biden’ın temsil ettiği hasta sistemin Türkiye’de iktidarı belirleme yeteneğinin kalmadığını hatırlatmak gerekiyor, beklenti içinde olanların sukutu hayale uğramaları kaçınılmaz görünüyor.

Yazının Devamı

Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar

Aydınlık bu hafta çok önemli bir manşetle çıktı: ABD Büyükelçiliğinden Yaratıcı Yıkıcılık Parası. Basit bir haber bildiriminden öte mücadele gündemimizi belirledi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye için geçerli olan hibe programını medyanın daha güçlü işlemesi, milletin bilincine kazıması gerekiyor. Sokağa egemen olma iddiası taşıyan yaratıcı yıkıcılık senaryoları böylelikle boşa düşecektir.

Hibe programının detayları ABD Büyükelçiliğinin sitesinde yayınlandı. Dört ana başlıktaki projelere 5.000 dolar ile 50.000 dolar arasında yardım yapılacak. Neymiş o başlıklar? Güvenliğin desteklenmesi, ekonomik refahın güçlendirilmesi, demokratik değerlerin güçlendirilmesi ve Türkiye-ABD bağlarının güçlendirilmesi. Yardımlar kimlere dağıtılacak? Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına. Biz demokratik kitle örgütü diyoruz ancak sistem dilimize de müdahale ediyor, sivil toplum kuruluşunu tercih ediyor.

Yazının Devamı

Van'ın Öncü Kadınları

Vatan Partisi altın çağına girdi. Öncüler, partisine koşuyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizden iktidar müjdeleniyor.

Yazının Devamı

Yoksulluk nafakası-2

Yoksulluk nafakası ile ilgili mevcut düzenlemeyi bir önceki yazımızda işlemiştik. Adalet Bakanlığı’nın iki yıl alt, altı yıl üst sınır önerdiği yoksulluk nafakası “süresiz nafaka” adıyla tartışılıyor. İki görüş var. Birincisi, mevcut düzenlemenin mağduriyetlere yol açtığı iddiasıyla değişiklik talep ediyor. İkinci görüş ise, nafaka düzenlemesinde yapılacak değişikliğin kadın aleyhine olacağını ve yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığını savunuyor.

Nafaka karşıtı örgütlenmelerin temel iddiaları şu şekilde:

Yazının Devamı

Yoksulluk nafakası

Bu hafta basına yansıyan haberlere göre, Adalet Bakanlığı nafaka süresini 6 yılla kısıtlayan bir öneri hazırlıyor. Alt sınır ise 2 yıl olarak öngörülüyor. Aşağı yukarı aynı günlerde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk da bir açıklama yaparak; takdir yetkisinin hakimde olması ve nafaka süresinin en az 2 ya da 3 yıl olarak belirlenmesi tartışılabilir demişti. Sayın Bakanın ifadelerinde üst sınır yer almıyor, hakimin takdir yetkisinin altı çiziliyor.

Tartışmalar yeni değil. 2016’da TBMM’de kurulan “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar İle Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” tarafından açıklanan taslak rapor ile yasal değişiklik yapılabileceği sinyali verilmişti. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 3 Ağustos 2018 tarihinde kamuoyuna açıklanan 100 Günlük Eylem Planında nafaka ödeme sisteminin adil bir hale getirilmesi hedefi yer aldı. Ekim 2018’de Adalet Bakanlığı ve Aile Bakanlığı tarafından çalıştaylar düzenlendi. 2019 yılında, 2 yıldan az olmamak şartıyla evlilik süresi kadar verilmesi öngörülerek Yargı Reformu Paketi içinde konuşuldu. Yeni yasama döneminde Meclisin gündeminde olacak. Nafaka konusu, Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu gibi özellikle sosyal medya üzerinden faaliyet yürüten gruplar ve kadın örgütleri tarafından sık sık işleniyor.

Yazının Devamı

Kadın kooperatifleri

Türkiye için biricik çözüm olan Üretim Devrimi Programımızı kadınlarla buluşturmak üzere kolları sıvadık ve son dönemde sayıları hızla artan, işlevi ve niteliğiyle çok tartışılan kadın kooperatiflerini ziyaret ederek işe başladık.

Ankara İl Başkanımız Şule Uncu ve Genel Yönetim Kurulu Üyemiz Melek Güvenç ile birlikte Kızılcahamam Lonca Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’ne ve Güdül ilçesinde yer alan Boyalı Fengere Kadın Eli Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ne konuk olduk. Hem anlattık hem dinledik. Sorunları ve çözümleri konuştuk. Yalnızca kadın sorununu da değil, ülkemizin sorunlarını paylaştık. Hayalimiz, amacımız ortakmış, öğrendik: Vatanımız, milletimiz, kadınlarımız, çocuklarımız, kendimiz için bir şeyler yapmak isteriz.

Yazının Devamı

İstanbul Sözleşmesi ve 6284

Türkiye haftalardır İstanbul Sözleşmesi’ni konuşuyor. Tartışıyor diyemiyoruz çünkü küfür ve iftiralar, önyargı ve ezberler, aşırılıklar ve çarpıtmalar sağlıklı bir tartışma ortamı oluşmasını engelliyor.

Bir yanda kendini bir kesimin “önderi” ilan eden Abdurrahman Dilipak çıkıyor ve İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlara ağzımıza almaktan utandığımız yakıştırmalarda bulunuyor, ahlak ve terbiye sınırlarını aşıyor. Diğer yanda CHP Kadın Kolları Başkanı İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanları “tacizci, tecavüzcü” ilan etme çirkinliğine başvuruyor.

Yazının Devamı

Pınar'ın ardından

Son bir haftada art arda yaşanan kadın cinayetleriyle sarsıldık. Ağrı’da yaşayan 6 çocuk annesi Fatma Altınmakas eşinin kardeşinin tecavüzüne uğradı, şikâyetçi oldu, eşi tarafından öldürüldü. İstanbul’da, Bahar Ö. “kıskançlık krizine giren” kocası tarafından uykusunda boğuldu. Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde 34 yaşındaki Mücella D., evinde silahla vurulmuş halde bulundu. İddiaya göre, Mücella’nın kocasıyla yaşadığı tartışmadan kısa bir süre sonra evden silah sesi geldi. Antalya’da Seher Fak oğlu tarafından pompalı tüfekle öldürüldü. Van’da yaşayan 30 yaşındaki Filiz Karagülle tartıştığı eşi tarafından bıçaklanarak ağır yaralandı. Ve Pınar Gültekin… Muğla’da yaşıyordu, 27 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Ayrıldığı erkek arkadaşı tarafından katledildi. Önce darp edildi, ardından boğuldu, cansız bedeni yakıldı, varille ormanlık alana atıldı.

Yalnızca kadın oldukları için, en temel insan hakkı olan yaşam hakkı ellerinden alınan bütün kadınları, yüzlerini hiç görmemiş seslerini hiç duymamış olsak da yaşadıkları acıları en derinden hissederek ve bilincimize kazıyarak anıyoruz. Ne zaman bir kadının öldürüldüğünü duysak yüreğimiz eziliyor. Ne zaman bir kadının acı çektiğini görsek, itildiğini, aşağılandığını hissetsek içimiz sızlıyor.

Yazının Devamı

Pornoyla özgürleştiren feminizm

Geçen hafta sizlerle buluşamadık. Buluşsaydık Atatürkçülüğü konuşacaktık. Çünkü emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı veren Kemalist önderliğin pratiğinden ve Türk Devriminin altı ok programından olabildiğince uzak, hatta bunlarla taban tabana zıt bir Atatürkçülük ortaya çıktı. Yeni değil, on yıllardır böyle. Türkiye’nin Küçük Amerika süreci ve CHP’nin ideolojik dönüşümü ile uyumlu. Gardırop Atatürkçülüğü, Natotürkçülük, tören Atatürkçülüğü, hatıra Atatürkçülüğü, sahte Atatürkçülük adına ne derseniz deyin; zincirlerimizi kırdığımız ve yeniden İstiklal Savaşı verdiğimiz bu dönemde çok daha tehlikeli bir hal almaya başladı.

Atatürkçülüğü antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı özünden koparanlar için Atatürk marştır, slogandır, dildedir, eylemlerinde yoktur. Fotoğraftır, posterdir ancak mücadelenin bayrağı değildir, eylemlerinde yoktur. Yalnızca Erdoğan karşıtlığıdır, programdan yoksundur, savrulmaya açıktır. Bu nedenle sistem, Atatürkçülerimizi rahatlıkla siyasi, ekonomik, kültürel bağımlılığa hizmet eder pozisyona sokabilmektedir. Hâlbuki kendi programına yaslansa; Diyarbakır annelerinin yanında olabilecektir, PKK ve HDP ile uzlaşmayacaktır, FETÖ temizliğine “hem de laiklik adına” karşı çıkmayacaktır, tarikatlarla “muhaliflikte” birleşmeyecektir, Asya çağını yasla karşılamayacaktır, komşularımızla kavgayı kaşımayacaktır, çağın baş çelişmesini kavrayacak mücadeleye atılacaktır, insanımızı aşağılamayı bırakacak millete güvenecektir, kutuplaştırmayacak birleştirecektir…

Yazının Devamı