Refik Saydam

refiksaydam@gmail.com

Son Yazıları

Üretim Devrimi ve Köy Enstitüleri

17 Nisan günü, Türk ve dünya eğitim tarihinde izler bırakan köy enstitülerinin kuruluşunun 81. yıldönümünü yurt çapında kutladık. Yalnız 14 yıl açık kalmış ve kapatılmasının üzerinden 67 yıl geçmiş bir okul sisteminin, bugün özellikle genç kuşaklar tarafından artan bir ilgiyle anılması, incelenmesi sevindiricidir, umutlandırıcıdır.

Cumhuriyetimiz, üretimi canlandırarak bağımsız bir ekonomi kurma, aydınlanma, toplumsal kalkınma hedefleriyle millî eğitime özel bir önem verdi. Öğretim Birliği Yasası, Harf Devrimi, Millet Mektepleri, Halkevleri, Türk Dil ve Tarih Kurumlarının açılışı, Eğitmen Kursları, ve Köy Öğretmen Okulları bu hedeflerin önemli kilometre taşlarıydı.

Yazının Devamı

Yabancı ‘yardımları’ Türk ulusunun bilincini teslim alamaz

1 Kasım 2020 günü bu köşede yayımlanan yazımızda “Joe Biden’in Davetlileri”nden söz etmiş; ülkemize hayalî hükümet modelleri biçen şu andaki ABD Başkanı Biden’ın, kendi davet ettiği bazı “sivil toplum” kuruluşlarıyla 22.11.2014 günü İstanbul’da Grand Tarabya Otelinde basına kapalı bir toplantı yaptığını; birbuçuk saat süren bu toplantıya katılan kuruluş temsilcilerinin, birlikte özçekim de yaptıkları Biden’la “Türkiye’deki sivil toplumun çalışmalarını konuştuğu; (...) çoğulcu bir Türkiye’de bir arada yaşamak istiyoruz” dediklerini anlatmıştık. Mahçûp olmasınlar diye bu kuruluşların adını yazmamıştık (1).

Çok geçmeden, ABD Türkiye Büyükelçiliğinin internet sayfasında ABD’nin bu yıl da “sivil toplum kuruluşları”na dağıtacağı fonların duyurusu yapıldı. Yardım yapılacak alanlar arasında sözde “insan hakları” normlarına saygıyı güçlendirme, LGBTİ haklarını destekleme, Türk ve ABD bağlarını güçlendirme, belirli marjinal toplulukların temsilini teşvik eden İngilizce öğretimi, öğrenimini geliştirmeye yönelik programlar vb. “proje”ler yer aldı(2).

Yazının Devamı

2021’e girerken kamu emekçileri sendikalarımızın gündemi

Kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonların 2020 yılı üye sayıları, 04.09.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.

Verilen bilgilere göre eğitim işkolunda örgütlenme oranı bakımından önde gelen sendikaların sıralamasında değişiklik olmadı. Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen, 428 bin 571 üye ve yüzde 34,912 örgütlenme oranıyla ilk sıradaki yerini korudu. Ancak, Eğitim-Bir-Sen’in üye sayısı 2019’a göre 5 bin 216; örgütlenme oranı yüzde 1,328 oranında azaldı. Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen 213 bin 496 üye ve yüzde 17.392 örgütlenme oranıyla ikinci sırayı aldı. Türk Eğitim-Sen 2019’a göre üye sayısını 6 bin 249; örgütlenme oranını da yüzde 0,082 oranında artırdı. KESK’e bağlı Eğitim-Sen 74 bin 785 üye ve yüzde 6,092 örgütlenme oranıyla üçüncü sırada yer aldı. Eğitim Sen’in geçen yıla göre üye sayısı 3 bin 33; örgütlenme oranı yüzde 0,408 azaldı. Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş, 51 bin 574 üye ve yüzde 4,201 örgütlenme oranıyla dördüncü sırayı aldı. Eğitim-İş, 2019’a göre üye sayısını bin 692; örgütlenme oranını da yüzde 0,031 oranında artırdı.

Yazının Devamı

Bir emek örgütü olarak dernekler

Toplumsal yaşamda ortak istemlerle bir araya gelen sınıflar, kesimler, bu istemleri için ancak örgütlü yapılar içinde çaba gösterebilir; savaşım yürütebilir. Ülkede iktidarı hedefleyen bir savaşımın aracı, elbette siyasal partidir. Ancak meslekî, ekonomik, demokratik hakların kazanılmasında ve korunmasında yapıları, işlevleri birbirinden farklı olan sendikaların, odaların, derneklerin ve vakıfların kendine göre işlevi vardır. Ulusal düzeydeki önemli gündemlerle ilgili farklı kuruluşların yan yana geldiği geniş çerçeveli birliktelikler de kurulabilmektedir. 1990’larda önemli hak eylemlerini örgütleyen Emek Platformu ve 2000’li yıllarda başarılı eylemleri gerçekleştiren Vatan, Emek, Cumhuriyet Birlikteliği, ülke gündemini etkileyebilmiş geniş birlikteliklerdir.

Dernekler, sendikaların ve odaların yanında emekçilerin örgütlendiği, haklarını aradığı kuruluşlardır. TDK Sözlüğü, derneği “Belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet” olarak tanımlamaktadır. 5253 Sayılı Dernekler Kanunu da dernekleri, “Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları” biçiminde tanımlanmıştır.

Yazının Devamı

Kanayan yaramız: İş cinayetleri

Değerli gazeteci arkadaşım İsmet Özçelik, 10 Temmuz Cuma günü Aydınlık’ta yayımlanan “İşçinin hayatı kaç para?” başlıklı yazısında “iş kazası” diye geçiştirilen ve sıradanlaştırılan iş cinayetlerini yazdı. Yılda yaklaşık iki bini kayda geçen bu cinayetlerin toplam sayısının kayda geçmeyenler ve meslek hastalıklarından yitirdiğimiz canlarımız da dikkate alındığında korona ile “yarışacağını” vurguladı.

İş cinayetleri ülkemizin kanayan yarası olmaya devam ediyor. Hemen her gün gazete haberlerinde, televizyon izlencelerinde yer alan iş cinayeti görüntülerine baktıkça yüreğimiz yanıyor. Son olarak Sakarya’nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasındaki büyük ihmallerin yarattığı patlamada yaşamını yitiren emekçilerimiz, iş cinayetlerini yeniden kamuoyunun gündemine getirdi. Evine ekmek götürebilmek için sağlıksız çalışma koşulları içinde ter döken emekçi arkadaşlarımız, yasal zorunluluğa rağmen en temel güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle can veriyor. Ancak besbelli ki yeterli tepki verilmezse, gereken önlemler alınmazsa olası bir başka büyük “iş kazası”na kadar bu konu yine unutulacak; gündemden düşecek...

Yazının Devamı

Çalışan mevzuatında birliktelik ve uyum

Türkiye’de çalışanlar genel olarak çalıştıkları kuruma, yaptıkları işe göre farklı kadrolarla istihdam edilmektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, Kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürüleceği belirtilmiştir. Kanuna göre mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlerle bu tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar memur sayılmaktadır.

Yargı, güvenlik, üniversite, kamuya ait sanat kurumu çalışanlarının görevleri, kendi özel kanunlarında tanımlanmıştır.

Yazının Devamı

Çocuk hakları

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızda bazı belediyelerin kent konseylerinin adı kullanılarak hazırlanan “eşcinsel çocuklar da vardır” logolu afişler ve yapılan paylaşımlar, kamuoyunda büyük tepki uyandırdı. Batılı büyük devletlerin büyükelçilerinin ve pek çok ülkede darbeler tezgâhlayan Soros gibi vakıfların desteklediği, emperyalist çürümenin ürünü, sözde “sivil toplum” örgütlerinin ülkemizdeki uzantılarının paylaşımlarında masum çocuklarımızı sembolize eden figürler, eşcinselliğe yakıştırdıkları gökkuşağı renkleriyle birlikte kullanıldı.

Çocuklarımızı istismar eden bu afişler ve paylaşımlar nedense bazı çevrelerde “demokrasicilik” adına bir tepki görmedi. Hatta alttan alta desteklendi. Dini kullanan kimi yobaz tarikat mensuplarının çocuk istismarına hep birlikte gösterilen haklı tepki, bu son olayda yerini kimi “sol” çevrelerde tepkisizliğe, dolaylı/açık desteğe bıraktı. Adı kullanılan ilgili belediye yetkililerinin bile bu olayı en azından kınadıklarına dair bir bilgiyi biz henüz duymadık.

Yazının Devamı

Çözüm 23 Nisanların 17 Nisanların devrimci ruhuna sarılmaktır

Türkiye, bir ayı aşkın süredir bütün dünyayı saran küresel koronavirüs salgınıyla savaşım veriyor. Bu savaşımın ön cephesinde hiç kuşkusuz yorgunluk nedir bilmeyen, şehitler veren ama kararlılıkla başarıya odaklanan yiğit bilim insanlarımız ve sağlık ordumuz var. Şehitlerimizi, yitirdiğimiz tüm canlarımızı saygıyla anıyoruz.

Salgının yayılım boyutu ve yitirdiğimiz canlar arttıkça devletin adım adım uygulamaya koyduğu önlemler de yoğunlaşıyor. Önce altmış beş yaş ve üstü; daha sonra yirmi yaş ve altındaki yurttaşlar için uygulamaya konulan sokağa çıkma yasağının ardından şimdi de 31 büyük ilimizde iki gün süreyle nüfusun geneli için sokağa çıkma yasağı uygulanması kararı alındı. Karar uygulamaya konuldu. Bu illerimiz zaten kısa bir süre önce il dışı giriş ve çıkışlara kapatılmıştı.

Yazının Devamı

Toplumsal kalkınmada eğitim önceliği

Bir ülkede eğitimin, üretimin, hizmetlerin, güvenliğin başarılı olabilmesi, bağımsız, halkçı, kamucu bir planlamayı ve alanlarında iyi yetişmiş meslek insanlarını gerekli kılar. Türkiye’de akademik, bilimsel anlamda meslek mensuplarını yetiştiren okullarının açılışının dikkate değer ölçüde olgunlaşmış bir geçmişi, birikimi vardır.

Mühendishane 1795’te, Tıbbiye 1825’te, Harbiye 1834’te açılmıştır. Geleneksel yöntemlerle eğitim veriler medreselerin ve sıbyan mekteplerinin yanında 1838’den itibaren Rüştiyeler (ilkokullar) açılmaya başlanmıştır (1).

Yazının Devamı

Sendikal tasfiyecilik ve örgüt içi demokrasi

İŞÇİLERİ ve kamu çalışanlarını örgütleyen sendikalar, üyelerinin haklarını savunmak için kurulmuş olan emek örgütleridir. Siyasal örgütler ve yapılar yönetim için birbiriyle yarışsa da tabanda bağdaşık (homojen) bir yapı yoktur. Siyasal mücadelede birbirine rakip farklı siyasal partileri destekleyen emekçiler sendikal hak mücadelesinde yan yana gelerek kendi çıkarlarını savunur.

BİRLİĞİN TEMELİ SINIF KİMLİĞİ

Yazının Devamı

Türkiye’de sanatçılar, kültür ve sanat emekçileri

KÜLTÜR ve sanat, bir ülkede yaşayan insanları ulus yapan en önemli değerler arasındadır. Ulusların aydınlık yüzüdür. Kültürün temel ögelerinden güzel sanatların toplumsal gelişmişlik düzeyi ve devrimlerin başarısı açısından anlamını büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk şu sözlerle vurgulamıştır: "Güzel sanatlarda başarı, bütün devrimlerin başarıldığının en kesin kanıtıdır. Bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır! Onlar, bütün başarılarına rağmen uygarlık alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima yoksun kalacaklardır."

MUSIKÎ MUALLİM MEKTEBİ

Yazının Devamı

Doğa Okulları örneğinde özel okullar sorunu

Geride bıraktığımız haftalarda Özel Doğa Okulları’nda yaşanan sorunlar, Türk eğitim sistemi içinde giderek yaygınlaşan özel okulculuğun durumunun sorgulanması yönünde yakıcı bir gündem oluşturdu. Öğretmen maaşlarının aylarca ödenmemesi nedeniyle öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin yaşadığı mağduriyet elbette yalnız adı geçen özel öğretim kurumuyla sınırlı değildir. Öğrenci sayısı bakımından özellikle küçük ve orta boyutlu çok sayıda özel okulun kontenjanlarının yarıdan çoğunu dolduramadığı, kapanma riskiyle karşı karşıya olduğu belirtilmektedir. Adında "Millî" sözcüğünü taşıyan bir bakanlığa bağlı olan ve Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana devlete ait bir görev olan eğitim öğretimin özel kişiler, kurumlar eliyle yürütülmesi, bu alanda yaşanan sorunların daha da büyümesine yol açmıştır.

1961 VE 1982 ANAYASALARIEğitimi paralı duruma getirme ve özelleştirme girişimleri 12 Eylül 1980 darbesinden sonra hız kazanmıştır. 1961 Anayasası’nın 50. Maddesinde yer alan "Halkın öğrenim ve eğitim İhtiyaçlarını sağlama Devletin başta gelen ödevlerindendir" hükmü, devletin bu alandaki görev ve sorumluluğunu net biçimde tanımlamaktaydı. 1982 Anayasası’nın eğitim ve öğrenim haklarını düzenleyen 42. maddesinde bu tanım, yerini "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir" ifadelerine bırakmıştır. Maddenin devamında İlköğretimin zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu belirtilse de en baştaki yukarıda yer alan ifade, eğitim öğretim alanında devletin görev ve sorumluluğunu belirsizleştirmiştir. 24 Ocak Kararlarının 12 Eylül sopasıyla uygulamaya konulduğu 1980’li yıllardan itibaren emekçi ücretlerinin satın alma gücü hızla azalırken (zorunlu temel gereksinimlerdeki diğer giderlerle birlikte) eğitim öğretim giderlerinin katlanarak büyüdüğü görülür. Bu süreçte bir yandan devletin adeta gözden çıkardığı kendi okullarında zorunlu kayıt ücretleriyle, zorunlu vakıf ücretleriyle, paralı hafta sonu kurslarıyla, taşerona devredilen hizmetli ve memurların ücretleriyle eğitim yükü velinin sırtına yıkılmış; diğer yandan paralı özel dersaneler ve özel okullar hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Özel okul ve dersaneler devlet okullarının en deneyimli, başarılı öğretmenlerinin önemli bir bölümünü de kendi bünyesine alarak devlet okullarını zayıflatmıştır.

Yazının Devamı

24 Kasım’da öğretmenlerimiz

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü.Tüm öğretmenlerimizin, ulusumuzun 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.Ulusumuz, 20. Yüzyıl’ın başında Kurtuluş Savaşımızın ardından gerçekleştirdiği tarihsel devrimlerle bilisizliğe (cehalete) karşı savaş açtı. Atatürk’ün öngörüsüyle cumhuriyetimizin genç ve devrimci Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin yönetiminde 1928’de başlatılan Harf Devrimi, bu savaşın en önemlilerinden biriydi.Devrimi yurt çapında yaygınlaştırmak, yetişkinlere de okuma yazma öğretmek amacıyla açılan Millet Mekteplerinde 24 Kasım 1928 günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e "Başöğretmen"lik unvanı verildi. Bu önemli olay, Öğretmenler Günü’nün esin kaynağı oldu. Atatürk’ün 100. doğum yılı olan 1981’den itibaren 24 Kasım Günü, Öğretmenler Günü olarak kabul edildi.24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak kabul edilişi, bazı kesimlerin iddia ettiği gibi 12 Eylül rejiminin öğretmenlere bir dayatması değildi. 12 Eylül yöneticilerinin bu öneriyi isteksizce karşılamasına rağmen o tarihte Millî Eğitim Bakanlığında Yüksek Danışma Kurulu Başkanlığı görevinde olan Şair Öğretmen General Osman Güngör Feyzoğlu konu üzerinde yoğun biçimde çalışmış, ısrarlı girişimleriyle bu öneriyi kabul ettirmiştir. Geçmiş yıllarda Öğretmen Dünyası Dergisi’nde de yayımlanan bu bilgi, Sayın Feyzoğlu tarafından da 2010 yılı Öğretmenler Haftasında basına açıklanmıştır. (https://www.dha.com.tr/yasam/ogretmenler-gunu-osman-gungor-feyzoglu-/haber-125828). 1848’de ülkemizde ilk Darülmuallim’in (Öğretmen Okulunun) açıldığı tarih 16 Mart’ın ve 1966’daParis’te ILO / UNESCO Ortak Belgesi olarak "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi"nin yayımlandığı tarih 5 Ekim’inde öğretmenlerimiz için anlamı, önemi vardır. Ancak 24 Kasım, tartışmasız biçimde Türk öğretmeni ve halkı tarafından Öğretmenler Günü olarak kabul görmüştür.

ÖĞRETMEN ÖRGÜTLERİAtatürk, milletleri kurtaranların "yalnız ve ancak öğretmenler" olduğunu ve yeni kuşağın "öğretmenlerin eseri olacağını" vurgulamıştır. İsmail Hikmet Ertaylan’ın yazdığı ve Cevat Memduh Altar’ın bestelediği; öğretmenlerimizin kuşaklar boyu coşkuyla seslendirdiği Öğretmen Marşı "Alnımızda bilgilerden bir çelenk" dizesiyle başlar. Bu tanımlardaki nitelemelere uygun olarak öğretmenler toplum içindeki öncü konumuyla Cumhuriyet devrimlerinin ışığını bütün yurda taşımışlar, eğitim, özlük ve meslek sorunlarına örgütlü olarak çözüm aramışlardır. Muallimler Birliği, Türk Öğretmen Dernekleri Millî Federasyonu, Türkiye Öğretmenler Sendikası, TÖB-DER, Türk eğitim tarihinde unutulmaz izler bırakmış öğretmen örgütleridir, 12 Eylül tarafından örgütlenme hakkı tırpanlanan, dernek kurma hakları bile yasaklanan öğretmenler, bu duruma boyun eğmemiştir. Gönüllü bir öğretmen imecesiyle Ocak 1980’den itibaren kesintisiz olarak yayımlananÖğretmen Dünyası Dergisi, öğretmenlerin sesi olmuştur.(Aralık ayında 480. Sayısıyla 40. yılına ulaşacak olan Öğretmen Dünyası’nı ve emek verenleri kutluyoruz.) 1986’dan itibaren yayımlanan Abece Dergisi ve 1988’de Eğit-Der’in kuruluşu sendikal girişimi olgunlaştırdı. 28 Mayıs 1990’da Niyazi Altunya’nın başkanlığında Ankara’da bir araya gelen, (aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu) 23 öğretmen EĞİTİM-İŞ SENDİKASInı kurdu. Öğretmenlerin sendikal örgütlenme hakkını eylemli olarak yaşama geçiren Eğitim İş, görevini "işverene karşı emeğin hakkını korumak" olarak tanımladı. "Siyasal düşüncesi, eğilimi, dinsel inancı ne olursa olsun tüm eğitim çalışanlarını bayram yapar gibi güle oynaya Eğitim İş’te kaynaşmaya" çağırdı. 1991’de kurulan Eğit Sen ile sendikal birliktelik 1995’te sağlandı. Eğitim İş ve Eğit Sen birleşerek Eğitim Sen’i oluşturdu. Başka eğitim işkolu sendikalarının da kurulmasının ardından 25.06.2001 tarihinde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu kabul edildi.

Yazının Devamı