Son Yazıları

Hoşçakal Aydınlık

BİR yolculuk daha bitti...Aydınlık Gazetesi ile birlikteliğimiz cuma günü çıkan yazımla sona erdi. 2015 Mart’ında değerli arkadaşım, o sıradaki Aydınlık’ın Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Sabuncu’nun davetiyle yazı ailesine katılmıştım.Fetullahçıların işinden attığı bir gazeteci iken bana yeni bir kapı açan Aydınlık’ın bu jestini unutamam. Çünkü “Kemalî ve Celalî” bir ruh ve düşünceyle yazdığım yazılarımı buradan ulaştırdım okurlarıma... Son dönemde gazetenin genel çizgisine uymayan yazılarım yüzünden yönetim, benimle yolları ayırma kararı aldı. Saygı duyuyorum. Alışığım bu işe biraz. Zaten daha önce de çalıştığım gazetelerden iki kez atılmıştım. Ne demişler, “Can çıkar huy çıkmaz!” İflah olmaz bir Atatürkçü... Ve gericiliğin amansız düşmanı... Üstüne üstlük de iktidarda kim olursa olsun mutlaka eleştiren bir zihniyet... Sevimsiz mi sevimsiz bir yazar yani... Neyse, sonuçta Aydınlık yönetimi benden kurtuluyor. Değerli yazar arkadaşım Doğu Perinçek de rahat edecek... Böyle asi birisine cevap verme zahmetinden de kurtulmuş olacak... Ben de onu üzmeme sıkıntısından kurtulmuş olacağım... Velhasıl, çok olumlu bir gelişme oldu bu ayrılık... İçimi burkan tek şey, Aydınlık’ta çalışan gazeteci arkadaşlardan uzak kalacak olmamdır. Çünkü, başta M. İlker Yücel olmak üzere hepsini çok seviyorum... Dört yıldır bu huysuz adamın kahrını çektiler, hatta beni sevdiler, hak etmediğim kadar saygı gösterdiler.Son sözüm ise Aydınlık okurlarına... Değerli arkadaşlar; sizleri asla aldatmadım. Yazılarım hep bilgiye ve belgeye dayalı oldu; kimseye de iftira atmadım. Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan çağdaş değerleri ve Kemalist ilkeleri kılavuz edindim. Kim ulu Atatürk’e bir laf dediyse iki lafla karşılık verdim. O yüzden de mahkemelere verildim, hapis cezası, para cezaları aldım ama uslanmadım gitti... Çünkü, benim deniz fenerim hep Gazi Mustafa Kemal Atatürk oldu. Sizin de aynı yolda yürüdüğünüzü bildiğimden buradan içim rahat ayrılıyorum... İşte geldim gidiyorum, şen olasın Haleb Şehri...

Yazının Devamı

Türk kışı olur!

AKP, İstanbul seçimini yitirince “Yandaş Medya” denilen demokrasi düşmanı harami medya, darbe çığlıkları attı. Çarşamba günü Star denilen gazete, “Sandıkta darbeyi Kim örgütledi?” diye açıkça darbe çığlıkları attı. Aynı demokrasi düşmanı kervanın elemanlarından Yenişafak gazetesi de AKP’nin seçimi yitirmesini, “Çokuluslu müdahale” diye niteliyor; FETÖ ve PKK işi gösteriyordu.Bu kara propagandacılar, Marmara Denizi’nin kıpkızıl olacağını bile söyleyebildiler.Hatırlatalım ki bu kirli adamlar Türkiye’yi iç çatışmaya sürükleyerek Amerika’nın ülkemize müdahalede bulunması için çalışan ajanlardır.Eğer Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı seçim YSK kullanılarak gasp edilir; mazbata hak etmeyen Binali Yıldırım’a verilirse...Arap Baharı olmaz ama Türk kışı olur...Sandık o kadar sahipsiz değil, efendiler!

KILIÇDAROĞLU NİHAYET...Bu seçimi liderler açısından değerlendirirsek: Yitiren, açık ara Tayyip Erdoğan’dır.Kazanan ise CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmuştur. Çünkü, büyük şehirlerdeki Tayyip Erdoğan egemenliğine son vermiştir. Böylece de genel başkan basamağından lider basamağına yükselmiştir.Umarım ki Kırklareli seçiminden de olumlu ders çıkartarak daha tarafsız davranmaya önem verir.

Yazının Devamı

İstanbul seçimini yitiren bizzat Erdoğan’dır

Gözden kaçırılan çok önemli bir gerçek var: İstanbul’da ve Ankara’da seçimi yitiren, oralardaki AKP adayları değil, bizzat Tayyip Erdoğan’dır.Çünkü, Erdoğan, AKP adaylarını geri plana itmiş, kendisini öne çıkarmış; belediye seçimlerini Türkiye’nin var olma-yok olma (Beka) sorunu haline getirerek bir referanduma çevirmiştir.Ve referandumu yitirmiştir...Bunun hesabını çevresinden sormak yerine kendisinden sormak gerekir.Peki niçin yitirdi referandumu?Erdoğan, alt tabakaların kendisine verdiği desteği cumhuriyet rejimi ile savaş aracına çevirdi. Öyle bir gururlandı ki padişahlık sistemini başkanlık adı altında yeniden kurdu. Düşünün ki cumhurbaşkanlığının aylık bütçesi 232 milyon lira... Sonuçta, AKP’liler zenginleşirken halk yoksullaştı.Ve bilinçli kesimler ona verdikleri desteği kestiler.Artık çöküş süreci başladı...

ERDOĞAN’IN GÖZÜNDE ÖBÜR TÜRKİYE 1 İSTANBUL ETMİYOREkrem İmamoğlu, Binali Yıldırım’dan bir değil, beş değil, on değil, yüz değil, bin değil tam 23 bin daha fazla oy aldı. Ama onlar, caddelere astıkları afişlerde, seçimi biz kazandık, diyorlar...Niçin bu sandık tanımama tavrı?Çünkü AKP’yi ve bu iktidarı ayakta tutan asıl güç, İstanbul’dan elde edilen muazzam paralardır. İstanbul’un hazine arazilerini, kamu kaynaklarını, SİT alanlarını, hatta çivi çakılamayacak plajlarını imara açarak, buralardan milyarlarca dolarlık rant elde ediyorlar. Belediye ihalelerini, yüksek fiyattan yandaş müteahhitlere vererek buradan şaibeli paralar kazanıyorlar. Sonra bu paraları siyaseti yönlendirmede kullanıyorlar.

Yazının Devamı

AKP ‘sandığa darbe’ peşinde

Seçim bitti; İstanbul’da Ekrem İmamoğlu kazandı. Gel gör ki AKP, bunu kabul etmedi.Pazartesi İstanbul’u şöyle bir dolaştım. Her yerde zafer pankartları: “Gönül Belediyeciliği Kazandı: TEŞEKKÜRLER İSTANBUL”Bu büyük pankartların bir tarafında Erdoğan’ın bir tarafında Binali Yıldırım’ın fotoğrafları...Yani, “Seçimi biz kazandık!” diyorlar.Bunun anlamı belli: “Biz sandıktan çıkan sonuçları kabul etmiyoruz!” Eğer muhalefet sesini çıkarmaz ise yitirdikleri seçimi çalacaklar.

SANDIKTA YİTİRDİĞİNİ HAKİM KARARIYLA MI ALACAKSIN?Yıllardır “Milli irade!” diye bağıran AKP’lilerin millet iradesine zerre kadar saygıları olmadığını İstanbul ve Ankara seçim sonuçlarına gösterdikleri tepki ortaya çıkardı. Şimdi Ankara ve İstanbul seçim sonuçlarını şaibeli göstermeye uğraşıyorlar. Pazartesi günü, ellerinde, ne olduğu bilinmeyen kağıt parçalarıyla kameraların karşısına geçip “Usulsüzlük yapıldı!” diye konuştular ve mahkemeye gidecekleri işaretini verdiler.Görüyorsunuz: Kazandıkları yerlerde asla usulsüzlükten söz etmiyorlar; yitirince hemen seçime kuşku düşürüyorlar.Niyetleri belli: YSK’yı baskı altına alacaklar. Sonra FETÖ kökenli ve korku içinde olan birkaç hakim ayarlayacaklar.Sonra, “Şuralarda şuralarda usulsüzlük yapılmıştır!” diye o ayarlanmış hakimlerden karar alacaklar. Tıpkı 2002 genel seçimlerinde Siirt’te yaptırdıkları gibi...Yargı böyle karar verdi, diyerek ya seçimi yeniletecekler veya geçersiz AKP oylarını geçerli gibi göstertip koltuğa Binali Yıldırım’ı oturtacaklar.Onların planı bu...

Yazının Devamı

Tehdit altında seçime gidiyoruz

Türk demokrasi tarihi, darbe dönemlerinde bile böyle baskı altına alınmamıştı. Darbe süreçlerinde bazı partilere yasak geldiği olmuştu ama onlar başka bir biçimde seçime girmişlerdi. Ve seçime giren partiler böyle tehdit edilmemişti. AKP Lideri Erdoğan, belediye seçimlerini bir ölüm-kalım mücadelesine çevirdi. Sandıktan çıkacak sonuca razı olmayacağını da birçok sözüyle belli etti. Buyurun en son konuşmasına bir bakın: “Şimdi söylüyorum seçim akşamı iş bitti, neticeler belli oldu. Bunların içerisinde teröre yardım yataklıktan tutunuz da terör suçu işlemiş olanlar varsa biz öyle bekleyemeyiz. Savcılar yasal olarak gereğini yapacaktır”Dikkat edin... Seçim öncesinde suçlu varsa yakasına yapışmıyor; sandıktan istediği sonuç çıkmaz ise savcıları devreye sokacağını söylüyor.Sadece partileri değil kendisini eleştiren kim varsa tehdit ediyor. Son hedefi ise Hüsamettin Cindoruk oldu. Ona da “Bedelini ödeyecek!” deyip mahkemede hesap soracağını vurguladı. Şu sözleri, muhalefetten hesap sormak için yargıyı kullandığını da pek açık ortaya koydu: “Ona da bunun hesabını soracağız. Eğer biz yargıyı iyi çalıştırmazsak bunlar meydanı nerede boş bulurlarsa bunu sürdürecekler.”

FETULLAH ÖVGÜCÜSÜ AKP ADAYLARI NE OLACAK?Muhalefette kim varsa FETÖ veya PKK ile bağlantılı gösteren AKP Lideri Erdoğan, kendi FETÖ destekçisi adaylarına ise toz kondurmuyor.Alın Ankara Adayı Mehmet Özhaseki’yi... “Pensilvanya’ya uçak dolusu işadamı götürüp hepsinin başını yakan; Boydak’ın ifadesiyle ‘Bizi o götürdü ama şimdi biz parmaklık arkasından bakıyoruz, o bakan!” dediği Özhaseki için de savcılara seslenecek mi? Ya, Gaziantep’e yeniden belediye başkan adayı yaptığı Fatma Şahin ne olacak? Onun FETÖ imamını koruduğunu başka bir AKP belediye başkan adayı açıklamadı mı?Ya İstanbul adayı yaptığı Binali Yıldırım’a ne demeli? 2013 yılında Fethullahçıların Türkçe olimpiyatını İzmir’de düzenleten; kürsüye çıkıp Fetullah Gülen’den şiir okuduktan sonra “Türkçe, Fetullah Gülen Hocaefendi’nin dilidir!” diyen; Fethullahçılara “Hizmet erleri!” diye övgüler dizen o değil mi? İnanmayanlar aşağıdaki bağlantıya tıklayarak o övgüleri dinleyebilirler. https://www.youtube.com/watch?v=BGv37DUkoFIPeki çözüm ne?Ne AKP ne de PKK veya FETÖ...Pazar günü mutlaka sandığa gideceğiz...Oylarımızı, aydınlık Türkiye’den yana kullanacağız...

Yazının Devamı

Yeni Türkiye elbiseli eski Türkiye

AKP-MHP ortaklığının geçen Pazar günü İstanbul’da düzenlediği mitingin baş konukları çok düşündürücü idi: Tansu Çiller ile Mehmet Ağar... Bir zamanlar, Tayyip Erdoğan bunlara çok şeyler söylemişti. Çiller ve Ağar demek, derin devlet demekti... Şimdi bunlar Erdoğan ile el eleler... Dörtlüye bakar mısınız? Tansu Çiller, Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan, Mehmet Ağar...Yeni Türkiye’niz hayırlı olsun... Hayırlı operasyonlar...2000’lerin başında Doğru Yol Partisi’nin nasıl bitirildiği şimdi çok daha iyi anlaşılıyor... O parti, AKP’ye yem edilmiş... Yem edenler de Tansu Çiller ile Mehmet Ağar idi...Projenin babası da elbette ki Amerika...

BAYRAK DEĞİL AKP ÖNEMLİMeydanlara çıkıp bayrak sallarlar, vatan-millet nutukları atarlar ama işin özünde onlar için bayrağın parti amblemi kadar değeri yoktur. Ellerinde Türk bayrakları ile mitinge gelen AKP’li türbanlı bayanların, miting bitince o bayrakları yere atıp üstüne bastıklarını, yemek sofrasına bez olarak serdiklerini gördük. Son olarak da Kahramanmaraş’ta bir grup AKP’li cadde boyundaki direklerde asılı olan Türk bayraklarını söküp yerine AKP afişi astı.Dedim ya, bunların yerliliği ve milliliği sadece bizim iyi niyetli halkı kandırmak için kullandığı bir slogan...

Yazının Devamı

PKK bombalarını bilip de bilmezden gelenler kimlerdi?

Bu toplantı, tam beşinci toplantıdır. Oslo Şehri’nde; İngiliz ajanların gözetiminde iki grup bir toplantı yapmaktadır. Toplantıda PKK tarafından Sabri Ok, Zübeyr Aydar, Mustafa Karasu bulunmaktadır. Karşılarında ise AKP hükümetinin temsilcisi iki bürokrat yer almaktadır. Bunlardan Afet Güneş, MİT’i, Hakan Fidan ise dönemin başbakanı Erdoğan’ı temsil etmektedir. Konuşma sürerken Sabri Ok şöyle der:“Bizim güçler her tarafta var onu söyleyelim. Türkiye’nin her tarafında var... Karadeniz’de de var, Toroslar’da da var.”Afet Güneş cevap verir: “Biliyoruz... Metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla, doldurdunuz.” Sabri Ok: “Yok canım!”Afet Güneş: “Hepsini biliyoruz!”Demek ki bu AKP iktidarı, PKK’nın şehirlerimizi bombalarla doldurduğunu biliyor ama önlem almıyor... Ta ki 2015’teki 7 Haziran seçimini yitirene kadar.

‘SAYIN ÖCALAN’CILAR!Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin önünü açtığını, hatta PKK’nın terör örgütü olmadığını söyleyenler AKP ile ilintili gazeteciler veya siyasetçilerdi. Öyle bir hava yaratılmıştı ki devletin büyük bürokratları neredeyse Öcalan adı söylenince saygı duruşuna geçeceklerdi. Oslo’da, “Müsteşar yardımcısıyım ama Sayın Başbakan’ımızın özel temsilcisiyim.” diyen şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan, o toplantıda sürekli “Sayın Öcalan!” diye konuşmak zorunda bırakılmıştı. AKP hükümeti adına İmralı’ya gönderilen Afet Güneş, Öcalan ile İmralı’da yaptıkları gizli görüşmeleri aktarırken diyor ki: “Ona da yalvarıyoruz, ne olur kısa yaz diye.”Dün, MİT Müsteşar Yardımcıları’nı bu hale düşürenlerin bugün muhalefeti PKK ile işbirliği yapmakla suçlamasına inanabilir miyiz?Üstüne üstlük, TSK’yı valilerin emrine veren; valilere de “PKK’ya karşı operasyon yaptırmayacaksınız!” şartı getiren de bizzat Başbakan Erdoğan olduğu halde...

Yazının Devamı

Nihal Olçak kardeşimize mektup

Nihal hanım! Acınız gerçekten derin... 15 Temmuz gecesi darbecilere direnen oğlunuzu ve eşinizi şehit veriyorsunuz. Oğlunuz Abdullah Tayyip Olçok’ın bir ismi Abdullah Gül’den bir ismi Tayyip Erdoğan’dan... Onların yoluna da kurban gitmiş.Ve siz şimdi yaşananlara bakıp isyan ediyorsunuz. Ve sanıyorum içinizden şunu soruyorsunuz: Ben, eşimle oğlumu böyle bir AKP için mi şehit verdim?Nihal kardeşim! Bu işleri 70 yıl kadar önce ozanımız Orhan Veli şöyle anlatmıştı:“Neler yapmadık şu vatan içinKimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik!”Siz, öldünüz; Erdoğan beyefendi nutuk atıyor; adamları da Türkiye’nin zenginliklerini tıka basa yiyor.Anlıyorum ki yüce duygularla bağlandığınız insanların, siyaseti kullanarak “Karun”lar haline gelmesi, içinizi yaralıyor; isyan ediyor; “Haram olsun!” diyorsunuz.Haklısınız...Yitirdiklerinize Hak rahmet eylesin. Umarım ki başka analar, sizin dramınızdan doğru dersler çıkartırlar...

ÇOCUK TECAVÜZCÜSÜNÜ KİM KORUYOR?Haberi ODA TV’den okurken tüylerim diken diken oldu. Hali vakti yerinde bir kasap babanın kızı... Aile onu 11 yaşında iken Pozantı’daki evlerine yakın Kuran kursuna yolluyor. Bunu da tanıdıkları birisi olan imama güvenerek yapıyorlar. Ama bu imam çocuğa tecavüz ediyor. Olay adliyeye intikal ediyor. Şu işe bakın ki Tarsus adliyesinde görülen davada imam efendi tutuksuz yargılanıyor. Ama yargıç efendi ikide bir mağdur çocuğu azarlayıp susturuyor.Sebebi ne?Birrrr! Tecavüzcü, imam... İmamı tutuklamak ne demek?İkkkiii! Bu tecavüzcü imamı savunan avukat da AKP’nin Çukurova İlçe Başkanı imiş...Tecavüzcülerin kimliğini ve kimler tarafından korunduğunu anladınız mı?Devamını istiyorsanız verin oylarınızı...

Yazının Devamı

Teröristi muhatap aldı

Hem terörle mücadele ediyor havası veriyorsun... Hem de alçak bir teröristi muhatap alıyorsun.Onu kullanarak kamuoyu oluşturmaya kalkışıyorsun.Yetmiyor... Bütün Hıristiyan dünyasını düşman ilan ediyorsun.Lakin, kelle kesen, kalp oyan, diri diri insan yakan canilere “İslamcı terörist” diyenlere, “İslamla terörü yan yana getiremezsin!” diye ayar vermeye kalkışıyorsun.İşine gelince öyle gelmeyince böyle...Oldu mu Sayın Erdoğan oldu mu?Üç oy uğruna teröristi muhatap almak yakıştı mı?Hadi kendine yakıştırıyorsun; Türkiye gibi büyük bir devleti ne hale düşürdün bunu göremiyor musun?

TERÖR ÖVGÜSÜEğer Türkiye’de cumhuriyet rejimine bağlı cesur bir savcı olsa idi...Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında, “terör övgüsü”nden fezleke düzenlenmesi için harekete geçerdi.Çünkü Sayın Erdoğan, üç oy uğruna bu teröristin yaptığı katliam yayınını bizim halka izlettirdi.Halbuki, tren kazalarına bile “halkı galeyana getirir” gerekçesiyle yasak getiriyorlardı.Bu nasıl bir çifte standarttır böyle?...

Yazının Devamı

Tekziptir

06.03.2019 tarihinde Aydınlık Gazetesi’nde ve https://www.aydinlik.com.tr adlı web sayfasında https:www.aydinlik.com.tr/arif-nihat-asya-nin-kizindanmektup-geldi-riza-zelyut-kose-yazilari-mart2019 url adresinde “Arif Nihat Asya’nın kızından mektup geldi” başlıklı makalesinde yayımlanan ve müvekkilin adı ile yollandığı iddia edilen elektronik mektup müvekkil tarafından yazılmamış ve gönderilmemiştir. İsteyen herkesin kolaylıkla başkası adına sahte e-posta hesabı açma imkanı bulunan bir ortamda gazeteniz yazarı, kendisine e-postayla gönderildiğini iddia ettiği mektubun doğruluğunu teyit etme ve müvekkile sorma ihtiyacı duymadan köşesinde yayımlamıştır. Yazılanların aksine, müvekkil hiçbir zaman Sünni, Alevi, Süryani vs. farklı inanç ve mezheplerin ne birini diğerine göre yüceltmiş ne de tenkit etmiştir. Geniş bir aileye sahip olan müvekkilin her partiden farklı siyasi görüşlere sahip yakınları vardır. Ve onlarla olan ilişkisi de hep saygı çerçevesinde devam etmiştir. Müvekkil, bu toprakları kurtaran kadınları, Batılı ülkelerden önce erkeklerle eşit konuma getiren sevgili Atatürk’ün “Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır” sözünü esas alarak hayatına yön vermiştir. Müvekkilin hangi partiye oy verdiği kimseyi ilgilendirmediği gibi Büyük Türk Milleti de hangi partiye oy vereceğini açıklamak zorunda değildir. Bütün partiler bizimdir ve meşrudur. Birbirimizi sevmeyebiliriz ama kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yoktur. Müvekkil 76 yaşındadır ve sağlığı gayet iyidir. Yazıda müvekkil için sarf edilen “Bugün artık ömrünün sonuna gelmiş”, “Bu dünyadan göçme vaktim yaklaştı” gibi yakışıksız ifadeler karşısında ise söylenecek tek şey kimin ne zaman öleceğini Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceğidir. Müvekkilin kaleme almadığı ve göndermediği siyasi görüş ve sağlığıyla ilgili özel hayatına ilişkin ifadeler içeren bu mektubun hem kendisinin hem babası merhum Arif Nihat Asya’nın adı ile yayımlanması müvekkili manevi olarak çok üzmüş olup, her türlü dava ve şikayet hakkımız saklı kaldıyla işbu tekzip metninin yazılması zorunlu olmuştur. Keşideci Av. Yeşim Yapakçı

AÇIKLAMATarafıma, firatasya@mynet.com adresinden bir mektup geldi. Kendisini ünlü vatan şairimiz Arif Nihat Asya’nın kızı olarak tanıtan birisinden. Bu mektubun bazı bölümlerini çıkartarak yayımladım. Meğer sahte imiş... Hata ettim, inandım; sansürleyerek de olsa yayımladım. Belli ki saygıdeğer Fırat Asya hanımefendinin ilgisi yokmuş. Yukarıdaki tekzibi yolladı. Bu tekzibi doğrudan bana yollasa bile ilkelerim gereği yayımlardım. Kendisinden çok çok özür diliyorum. Fırat hanımefendiye nice yıllar, sağlıklı bir hayat dilerken saygılar sunuyorum...

Yazının Devamı

AB raporu Erdoğan’a yarar

Avrupa Birliği’nin 2018 yılı Türkiye raporu, AB Parlamentosu’nda kabul edildi. Raporun temel önerisi, Türkiye ile yürütülen birleşme görüşmelerinin askıya alınması...Buna gerekçe olarak da Erdoğan hükümetinin yürüttüğü politikalar gösteriliyor. Özellikle hukuk alanında ortaya çıkan bazı gelişmeler öne çıkartılmış... Buna ek olarak Alevilere ve Hıristiyanlara yönelik baskılara da dikkat çekilmiş.

HUKUK, SOPA YAPILMAMALIAB’nin Türkiye’deki hukuksal sürece müdahale etmesi kabul edilemez. Gel gör ki Tayyip Erdoğan yönetiminin, iç hukuku muhalefete karşı bir sopa gibi kullandığı da ortada... HDP’nin demokratik parti sayılması mümkün değil. Onlara karşı yürütülen soruşturma terörü önleme soruşturmasıdır. Gel gör ki İyi Parti genel başkanının hukuk üstünden tehdit edildiği ortada... AKP Lideri Erdoğan, “Seni hapse attırırım!” demeye getiriyor. Nasıl olacak bu? Savcı da yargıç da kendisi mi? Bu çağda, bu tehdit kabul edilebilir mi? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun CHP’ye açık küfür içeriği taşıyan “çatalına takarız” türünden saldırıları ortada iken, ona verilen cevap yüzünden ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı hakkında fezleke düzenlemek de ne oluyor?Sosyal medya tam bir AKP kuşatması altında... Cumhurbaşkanı’nı eleştirenlerin paldır küldür hapse atıldığı bir gerçek... Binlerce insan hakkında dava açılmış durumda. Hepsi işten atılan muhalif gazetecilerin hayat hakları bile tehdit altında. Bütün bunlar, Türkiye’yi tek parti devletine çevirmek için kotarılan işler.Öte yandan raporda sözü edilen Alevilere yönelik baskılar da bir gerçek... Tayyip Erdoğan, Alevi toplumunun demokratik hakları konusunda bir engel gibi davranıyor. Öyle ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda verdiği bağlayıcı kararları bile yok sayıp uygulatmıyor. Böylece de AB’nin eline koz veriyor...

Yazının Devamı

Mansur Yavaş’a dört koldan saldırı

Belli ki Ankara’da seçimi kaybedeceklerini görmüşler... Ne yapsınlar? Tam 6,5 yıl hapis cezası almış birisini bulmuşlar. Bu şahsın sicilinde çocuk tacizi de varmış ve yargılanıyormuş. Telefonundan çocuk pornosu bile çıkmış. Şizofren olduğundan dolayı tedavi de görüyormuş.Kendisini hukuk mezunu gösteren bu şahış, o fakülteye de sahtecilikle girmiş.Düşünün işte böyle birisini AKP Sözcüsü Ömer Çelik, tanık yaparak Ankara halkını kandırmaya çalışıyor.Ve bu çok saygın işadamına, Mansur Yavaş’ın sahte senet ile kumpas kurduğunu iddia ediyor. Halbuki bu şahsın daha önceki şikayetini savcılık, “Kovuşturmaya gerek yok!” diye reddediyor. Aradan iki yıl geçiyor. Mansur Yavaş aday olunca bu iş devreye sokuluyor. Hem de soruşturma savcısı değiştirilmiş ve yeni savcı atanmış. Bu yeni savcı, suç tipini de değiştirerek jet hızıyla bir iddianame düzenlemiş. Bu iddianameyi düzenleyen savcının da KPSS soruşturmasından dolayı sıkıntıları bulunuyormuş... İşin kökü bakın nereye gidiyor?Mansur Yavaş hakkında ağır cezada dava açılmış...Yani plan kurulmuş, adamlar bulunmuş, iş kitabına uydurulmuş...Halkı böylece kandırıp Mansur Yavaş’ı yiyecekler...Ama Ankara halkı komploculara öyle bir tokat atacak ki sesi ta Kayseri’den duyulacak...

KAYSERİYİ BERBAT ETTİ SIRA ANKARA’DAPeki Ankara’ya kimi getirdi Tayyip Erdoğan?Koskoca Ankara’dan belediye başkanlığına uygun birisini bulamadı da Kayseri’den Mehmet Özhaseki’yi...Mehmet Bey, Kayseri’yi yıllarca yönetti. Nasıl yönetti?Cevabını ben vermeyeyim de bizzat AKP’li başka bir isim versin...Hem de ondan önce Kayseri’de belediye başkanlığı yapmış bir isim: Şükrü Karatepe...Kendisi şu sıralarda Cumhurbaşkanı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu üyesi...Şükrü Bey, yazdığı kitabında Kayseri’de Mehmet Özhaseki dönemine ilişkin olarak şunları söylemiş: “Ne yazık ki 21. yüzyılın başında şehri yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin, devraldıkları emanete yeterince saygılı davrandıkları söylenemez. Yöneticiler, modernleşme döneminin en kıymetli birikimine duygusuzca müdahale ederek, şehrin temel imajını oluşturan geniş ve uzun bulvarların tamamını tahrip ettiler.”Kibarca yazmış Şükrü Karatepe ama Kayseri’nin Mehmet Özhaseki tarafından tahrip edildiğini dile getiriyor.Şimdi bu şahsı Ankara’nın başına oturtmak istiyorlar ki Ankara’yı da Kayseri’ye çevirsin. Her yere AVM kondurtsun... Hem bir zamanlar Mehmet Şevki Kulkuloğlu adlı bir Kayseri Milletvekili vardı. Neler söylemişti neler bu Özhaseki hakkında... O dosyalar açılsa ne der acaba Ömer Çelik bey?BİRAZ DA BİZ SEVELİM ŞU İSTANBUL’U31 Mart Pazar günü yapılacak belediye seçimleri demokratik ilkelere uygun mu olacak?Şeklen öyle...Ama özünde tam tersi...Çünkü sadece 1 (yazıyla da “bir”) parti var ortalıkta...Daha doğrusu 1 fotoğraf var...Bütün seçim o fotoğraf üstünden yönlendiriliyor.O da Tayyip Erdoğan fotoğrafı...El kalp üstünde Alevi selamı veriyor.Gel gör ki Alevilerin mahkemeler tarafından karar altına alınmış haklarını bile yok sayıyor ya, olsun...İşte o resim, bezlerde, naylonlarda...İşte o resim duvarlarda, iplere gerili olarak havalarda...O resim bilbordlarda...Ve canlı hali 24 saat televizyonlarda, gazetelerde...Başka bir parti yok...Şimdi buna da demokrasi yarışı diyorlar.Hayır efendim; bu cumhuriyet tarihinde bir eşi daha görülmemiş tek adam baskısıdır. Her yeri kuşatmış, her iletişim organını eline almış, yeri ve göğü kendi imajıyla doldurmuş...İstanbul aşkı diyor bir de buna...Biz 25 yıldır o aşk hikâyesinin “para ve mal kazanma aşkı” olduğunu pek açık biçimde gördük.Aşkım dedikleri İstanbul’u paramparça ederek, ormanlarına bile şehirler kondurtarak... Bizim bildiğimizi, gözü olup da İstanbul’a şöyle bir bakan herkes bilir.Aşkmış!Sevsinler bu aşkı...Hem artık bıraksınlar da biraz da bizler sevelim şu İstanbul’u...

Yazının Devamı

Çorum’da insanları böyle öldürmüşlerdi

Bir taraftan Tayyip Erdoğan, bir taraftan Devlet Bahçeli bağırıyor: “Taksim’de ezanı ıslıkladılar!”8 Mart’ta kadınların yolu kesen polisleri protesto etmesini tersine çevirip ezan protestosuymuş gibi gösteriyorlar.Ne demiştiler: “Kabataş’ta benim başörtülü bacımın üstüne işediler, kemerlerle dövdüler!”Ne demiştiler?“Geziciler camide bira içtiler!”Şimdi de “Ezanı ıslıkladılar!” Bu kışkırtma bana Çorum katliamını hatırlattı... 4 Temmuz 1980 Cuma günü Çorum’da, aynen böyle bir laf dolaştırılarak Sünni halk ayaklandırılmıştı. “Ne duruyorsunuz? Komünistler, Aleviler Alaaddin Camii’ne bomba attılar. Cami ve içindekiler yanıyor!”Alaattin Camii imamının “Yok böyle bir şey!” demesine karşın, dönemin MHP’sinin örgütlediği kalabalık Alevilerin oturduğu Milönü Mahallesi’ne saldırmış, o gün dört kişi öldürülmüştü.Devlet Bahçeli o günleri çok iyi bilir. O günkü tertiplerin fikir babalarından olduğunu söylesem acaba yanlış olur mu? Çünkü işin içinde o sıralar CIA’nın emrine girmiş MİT dahi vardı. MHP Lideri Alpaslan Türkeş de Bay Bahçeli’nin MİT ile bağlantılı olduğunu dile getirmedi mi?Şimdi ne oluyor?Darbecilere hizmet edecek yeni kumpaslar devreye sokuluyor. Ezan sevdalısı halkı sokağa döküp AKP karşıtlarına saldırtmak için.Unutulmasın: Bu koltuk kavgasını çıkartanlar, çatışmaların sonunda mutlaka koltuklarını yitirmişlerdir.

CHP, İSTANBUL’U GRİ GÖRÜYORRefah Partisi, 1994 yılında İstanbul’u hangi sloganla aldı bileniniz var mı?“İstanbul’u yeniden fethedeceğiz!” diyerek.Zayıf görünüyorlardı ama iddialıydılar... Bizim halk iddialı insanı sever; padişah görüntülüleri beğenir ve ona oy verir. Tayyip Erdoğan’ın başarısının arkasında iddialı olması vardır.Pazartesi günü, CHP İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yazarlara ve sanatçılara yaptığı konuşmayı dinledim. Seçimi kazanırsa uygulayacağı kültür-sanat programını açıkladı. Söyledikleri güzeldi ama sanki şehrin okumuş ve varlıklı kesimine yönelikti... Projesinde eksiklikler olmasına karşın, belli ki önerilere açık bir isim Sayın İmamoğlu...Unutmasın ki AKP’li belediyeler Türkiye’yi tek tipleştiren insan modeli imal etmek için kendi ürettikleri yazarları kullanıyor. Sayın İmamoğlu da gerçek yazarların örgütü olan Türkiye Yazarlar Sendikası ile bağ kurmalıdır.Ekrem Bey’in diğer konuşmalarını da dinliyorum; biraz flu kalıyor. Net olmalı... İstanbul’un merkezine değil çeperlerine odaklanmalı... Üç-dört sorunu tespit edip onun üzerinde durmalı. “Bu metrobüs işkencesini bitirecek projelerim hazır.”, “Bizimle birlikte sofralarınıza bereket gelecek.”, “İstanbul’daki Suriyeli kuşatmasını kaldıracağım.” diyebilmeli. Küçük esnafa vaatlerde bulunmalı... Evdeki kadınlara cazip gelecek projeler açıklamalı. Gerçekçi olalım: Şehrin her yanını AKP kuşatmış... Yollar, sokaklar, gökyüzü bile Tayyip Erdoğan’dan ibaret...Kendisine daha kolay hayat vaat etmeyen bir adaya, AKP’nin propaganda bombardımanı altındaki bu seçmen niye oy versin?

Yazının Devamı

Hangisi gerçek Bahçeli?

Kaynak: 3 Haziran 2015 tarihli Milliyet Gazetesi. (http://www.milliyet.com.tr/esad-in-kirli-bir-kopyasi-siyaset-2069049/)Bugün, partisini AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın hizmetine vermiş durumda. Gel gör ki aynı Bahçeli, 2015 genel seçim sürecinde Kahramanmaraş ve Gaziantep’te gerçekleştirdiği mitinglerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak şunları söylüyor: “Çaldılar, başörtüsüne gizlendiler. Besmeleyle soygun yapıp, haram havuzunda ıslandılar. Türk milleti böylelerini hiç görmedi. 7 Haziran yaklaştıkça Erdoğan azgınlaşmaktadır. Cumhurbaşkanlığı’ndan fiilen inmiştir. Çünkü Erdoğan, bu makama layık değildir. Siyasetin dibindedir. Her gün bize sövüyor. Her gün yalan söylüyor. Her gün hakaret ediyor. Peki, kimdir bu gafil, kendisine Cumhurbaşkanı diyen 17-25 Erdoğan? Be hey densiz, bey hey kanun tanımaz, ahlak bilmez; sen Cumhurbaşkanısın, sen devletin başısın. Ne geziyorsun meydanlarda, bizimle ne uğraşıyorsun? Erdoğan oyundur, yalandır, aldatmadır, tuzaktır, komplodur, riyadır, ihanettir.Dün bize Kars’tan “Esad’ın, Pensilvanya’nın, Kandil’in milliyetçisi” diyor. Halt ettin Erdoğan. Yine çaktın Erdoğan. Yine yanlışa battın Erdoğan. Erdoğan, sen Esad’ın kirli bir kopyası, Pensilvanya’nın eski sevdalısı, Washington’un daimi tutsağı, Kandil’in tavizsiz havarisi, Ermeni hısmı, Türklüğün yaşayan düşmanısın. Ve senin bizim milliyetçiliğimizle ilgili ahkâm kesmen için önce eğilip ayaklar altına aldığın milliyetçiliği kaldıracak kadar onurlu ve haysiyetli olman lazımdır.Adana’da yakalanan MİT TIR’ları yardım götürüyormuş. Biz Kerkük derken, Erdoğan, Mursi’yle dört parmak hesabı yapıyordu. Biz Türkmenler için yanıp tutuşurken; Erdoğan Peşmerge nifakıyla varil varil petrol anlaşması imzalıyor, sıra gecelerinde çiğ köfteli eğlenceler düzenliyor, Kürdistan diyerek inliyordu. Erdoğan’ın, model olacağım derken maskara olmasından dolayı Türkiye kaybetmiştir. Erdoğan, gaza gelip, fren tutmayıp kendisini dünya lideri mertebesine koymak isterken Türkiye çaptan ve gözden düşmüştür.AKP’ye oy vermiş vatandaşım, gel günaha ortak olma. Yıllardır bir umuttur diye AKP’ye destek veren kardeşim, gel bu haram kervanına katılma. Despot ve tiranlığa özenen 17-25 Erdoğan’a, icazetli ve vesayetli başbakanlık yapan Davutoğlu’na karşı bizimle yürü.”Şimdi soru şu: Hangisi sahte? Bu konuşmayı yapan Devlet Bahçeli mi yoksa dün böyle hakaretler yağdırdığı Erdoğan’ın hizmetine girmiş şu andaki Devlet Bahçeli mi?

BİLİM ÜRETEMEYİNCE MEYVE SATARSINDokuz Eylül Üniversitesi’nin AKP’li Rektörü Profesör Nükhet Hotar, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda üniversitenin tıp fakültesine tanzim satış manavı kurulduğunu duyurdu.Üniversiteleri tarikat elemanlarına teslim etmekle görevli Erdoğan rektörleri böyledir. Bilim üretmekte nal toplarlar amma ticareti pek severler...

Yazının Devamı

Şanlı mart ayı

Türk tarihinde ağustos, kutlu ay kabul edilir. 1071’deki Malazgirt’ten 1922’deki Başkomutanlık Meydan Savaşı’na kadar uzanan tarihte, ağustos ayı büyük zaferler kazandığımız aydır.Mart ayının da yakın tarihimizde ayrı bir önemi vardır. Bunların ilki 1 Mart 2003 tarihli TBMM oylamasıdır. Amerikan emperyalizmi ilk kez ciddi bir siyasi direnişle karşılaştı. ABD’nin Türkiye’de asker konuşlandırarak Irak’ı işgal etmesi kabul edilmedi. AKP hükümetinin bu yöndeki tezkeresi 99 AKP milletvekilinin CHP’lilerle birlikte ret oyu vermesiyle düştü. Bu ret olayı, o zamanki CHP lideri Deniz Baykal’ın yoğun çabasıyla gerçekleşti. Böylece Türkiye’nin örtülü biçimde işgal edilmesi önlendi. Başta Deniz Baykal olmak üzere, bu plana direnen yurtseverleri saygıyla selamlıyoruz.

YENİ BİR DÜNYANIN KURULUŞ TARİHİCumhuriyet tarihinde en önemli günlerden birisi de 3 Mart’tır. Çünkü, 3 Mart 1924 tarihinde TBMM’nin aldığı bir kararla halifelik kaldırılmıştır. Halifelik sistemi akıl yerine Orta Çağ şartlarını dayatan bir sistemdi. Bu sistem bir kişinin bütün yetkiyi elinde tutmasına dayanıyordu. O yüzden de milli iradenin egemenliğine de yüzde yüz tersti. İngiliz emperyalizmi halifelik sistemini kullanarak Müslüman dünyasını kendi çıkarlarına gelecek biçimde yönlendirip sömürüyordu.Bugün, ABD sömürgecileriyle işbirliği yapan tarikatçılar ve sözde Osmanlıcı yazarlar; halifeliğin kaldırılmasını İngilizlerin istediğini yazıp söylüyorlar. Halbuki bu sistem kaldırınca İngilizler çok kızdılar. The Times Gazetesi’nde çıkan haberler bunu açıkça göstermektedir.Bundan başka halifeliğin kaldırılmaması için İngiltere, yönetimi altındaki Hint Müslümanlarını kullanarak Türkiye üstünde baskı kurmaya kalkıştı. Hint Müslümanları adına Ağa Han ve Emir Ali, Başbakan İsmet İnönü’ye mektup yollayıp Türkiye’yi el altından tehdit bile ettiler. Bu önemli belgeyi arşivden çıkartıp “İstiklal Harbi’nin Hukuk Cephesi İSTİKLAL MAHKEMELERİ” adlı kitabımızda yayımladık. Hem de eski ve yeni Türkçe ile...Halifeliğin kaldırılması demek, Orta Çağ’a dayanan eski dünyanın sona erdirilmesi demek olduğundan silahla kazanılmış zaferlerden çok daha önemlidir. Atatürk devrimlerinin özü de tam buradadır.

Yazının Devamı

Arif Nihat Asya’nın kızından mektup geldi

Arif Nihat Asya, cumhuriyet döneminin yetiştirdiği büyük vatan şairlerinden birisidir. Onu tanımıyorsanız bile Bayrak adlı görkemli şiirinin şu dizelerini duymuş olmalısınız:“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,Işık ışık, dalga dalga bayrağım!Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.”Bu büyük milli ozanımızın kızı Fırat Asya hanımefendi bize bir elektronik mektup yolladı. Bazı yerlerini çıkartarak bu öğretici bu mektubu yayımlıyorum:“Merhaba Sayın Rıza Zelyut,Ben merhum şair, öğretmen, siyasetçi Arif Nihat Asya’nın kızı, emekli öğretim görevlisi Fırat Asya. Hayatı boyunca Atatürk ilkelerini benimsemiş, dindar ve milliyetçi bir aile mensubu, ancak sürekli CHP’ye oy vermiş, bugün artık ömrünün sonuna gelmiş bir okurunuzum. Hanefi mezhebine bağlı olarak yetişmeme rağmen, bir süre sonra “Sünnilik” diye tanımlanan sözde Hanefiliğin, İmam-ı Azam ile ilgisi olmadığını keşfedip, gerçek İslam’a döndüm. Emin olun illa mezhep seçmem gerekse, mutlaka ve kati surette “Alevi” olur idim. Türk milleti sizin gibi aydınları olduğu için çok şanslı; ne acı ki, sizin gibi az sayıda vatansever kaldı. Yazılarınızı sürekli izliyor ve çok beğeniyorum. Zar zor kazanabildiğimiz cumhuriyetimiz, işbirlikçi hainlerin marifetiyle sağa, sola savruluyor, milletimiz günden güne daha cahil, daha yoksul bırakılıyor, gel de işin işinden çık. En son darbe 15 Temmuz hain darbe kalkışması ve bu ihaneti takiben, en az bu ihanet kadar sinsice planlanmış 20 Temmuz darbesidir ki, Fetullah’ın yapmak istediklerinin daha da ilerisini AKP yaptı, daha açık ifadeyle ihaneti ilerletmesi için Fetullahçı alçaklar AKP’ye yol açtı. (...)Sizin şahsınızda Alevi kardeşlerimizin Atatürkçü, gerçek İslam inancına sahip, Türk milliyetçisi çizgisi, Türk milletinin var olmasının teminatı, iyi ki varsınız. (...) Aziz şehitlerimizin hatırasına şunu haykırmak isterim ki: (...) Merhum Erbakan hocanın dediği gibi “AKP’ye oy vermek cehenneme bilet almaktır.”(...)Sağlığım iyice bozuldu, bu dünyadan göçme vaktim yaklaştı, belki son satırlarım; sizden ricam bu milleti AKP’den, FETÖ’den ve bunlarla eylem ve gönül birliği içinde olanlardan kurtarmanız. Tanrı, Türk milletini korusun. Selam, saygı ve sevgilerimle, Fırat Asya.”

İLBİLGE HATUNBiliyoruz ki Fırat hanımefendi bu coşkun duygularını, aynı zamanda kendisi gibi milyonlarca vatansever Türk kadını adına dile getiriyor. Onun kişiliğinde ben Gök Türk kağanlığını ikinci kez kuranlardan İlbilge Hatun’u, görüyorum. Hani şu ünlü Bilge Kağan ile büyük bahadır Gültekin’in (Kül Tigin) anasını... Kocası İlteriş (İl kuran) Kağan ile eşit haklara sahip devlet yöneticisini... Onun kişiliğinde ben Selçuklu Devleti’ni yöneten Türkan Hatun’u görüyorum.Osmanlı gericiliğinin ellerine pranga vurup kafes ardına attığı Türk kadınını Büyük Atatürk özgürlüğüne kavuşturdu. Tarikatçıların, “Kadınları sokağa salıp fahişe yapacaklar!” diye alçakça propagandalarına aldırmadan hem de... Ne acıdır ki AKP ile türban üstünden kadını tek tipleştirme yeniden devreye sokuldu. Bugün, ruhu esir alınan politikleştirilmiş dinci bazı kadınlarımız, öbür kadınları köleleştirmek için yaman bir çaba içindeler. Elbette ki AKP şemsiyesi altında...Ne demek istediğimi anlamayanlar önce 1970 İstanbul’unun sokaklarındaki kadınların görüntüsüne sonra da bugünkü kadınların manzarasına baksınlar. Avrupa tipi hayat tarzının yerini ilkel Ortadoğu hayat tarzının aldığını görecekler. Bu karşılaştırmayı yapmayı zor bulanlar da gitsinler AKP’nin elindeki bir belediyedeki kadın çalışanlara şöyle bir baksınlar. Kadınlarımızın nasıl tek tipleştirildiğini anlayacaklardır.İşte sadece bu yüzden bile 31 Mart’taki belediye seçimlerinde AKP’ye bir ders vermek gerekiyor.Buradan, o büyük babanın saygıdeğer kızı Fırat Asya’ya söz veriyorum: Türk milletinin çağdaş uluslar arasında yerini alması, bağımsız ve başı dik yaşaması için ölene kadar mücadele edeceğiz. Bu millet er geç uyanacak, ekonomik “müstevlilere” hizmet edenlere dersini verecektir.

Yazının Devamı