06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Barzani zaman kazanmaya uğraşıyor

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

A+ A-

Barzani’nin, Irak anayasasını ve uluslararası hukuku hiçe sayarak “bağımsızlık referandumu” düzenlemesi ve hiçbir güvenilir gözlemci olmadan yapılan referandum sonucunda “bağımsızlık yönünde bir sonuç çıkartması” komşu ülkeler tarafından yeterince anlaşılmamış gibi görünüyor. Zira günler hızla geçerken ve Barzani “fiili durum” yaratıp herkesi bu duruma alıştırmaya çalışırken, komşu ülkelerin aldıkları önlemler “sözün” ötesine geçmiyor.

Oysa geçen her gün Barzani’nin lehine ve bölgedeki tüm halkların, tüm devletlerin aleyhine akıyor. Irak’ın on yıllardır savaşlarla ezilmiş, gücü elinden alınmış ordusunun da “anayasayı Barzani’ye kabul ettirebilmesi” komşu devletler yardım etmezse çok olası olmadığına göre geçen her saniye Barzani için altın değerinde. Barzani bu durumun farkında olduğu için gayet memnun. İran ve Türkiye tarafından uygulanmaya başlanan çeşitli sınırlamaları ve yasakları da “Işid’le mücadeleyi sekteye uğrattığı gerekçesiyle” aşmak istediği aşikâr. Bugünlerde Işid’in Irak’ta batı kamuoyunun dikkatini çekecek bir eylemselliğe geçmesi ve hemen ardından Barzani’nin peşmergelerinin “önemi” konusunda bir kampanya başlatılması muhtemel. Böyle bir durumu meşruiyet gerekçesi olarak kullanacak Barzani’nin batılı merkezlerin de yardımıyla mevzi kazanmak isteyeceği ortada.

O halde durumu şöyle özetleyebiliriz: “Atı alan Üsküdar’ı geçmek üzere!” Yani Barzani açısından her şey yolunda görünüyor. Ancak Türkiye, İran ve Suriye için işler yolunda değil. Zamanında almadıkları her önlem, atmadıkları her adım Kuzey Irak’ta bir Barzani devleti oluşturdu. Böyle devam eder ve önlem almazlarsa işler iyice içinden çıkılmaz hale gelecek.

Bu durumda yapılacaklar listesi de öne çıkıyor elbette. Meselenin kamu diplomasisi ve diplomasi yanı zaten ortada... Dünya kamuoyunu ve batılı devletleri ikna etmek için her yolun denenmesi zorunluluk. Ama en az o kadar önemli olan şey bölge ülkelerinin “ciddiyetinin” ortaya konması. Mesele sadece sözle, sloganla, bağırmakla çözülecek durumda değil. “Bir gece ansızın gelebiliriz” demek sorunu çözmüyor. O halde ilk adım olarak PKK’nın, Barzani’nin korumasında faaliyet gösterdiği Kuzey Irak’taki kamplarına askeri harekât düzenlemek ve bölgeyi kontrol altına almak iyi bir başlangıç olacaktır. Türkiye, kendi sınırlarını korumak için Kuzey Irak’taki ve Kuzey Suriye’deki PKK kamplarını yok etmek zorundadır. Sürekli bir lojistik ve eğitim alanı olarak kullanılan ve Barzani tarafından korunup kollanan PKK’ya karşı atılacak cesur adımlar Türkiye’nin oldu-bittilere müsaade etmeyeceğinin en bariz ifadesi olacaktır. Barzani ve güvendiği batılı odaklar için de bundan daha net bir kararlılık ifadesi yoktur.

Türkiye’nin mücadeleye tamamen meşru bir zeminde, terör örgütü PKK’yla ve onun faaliyetlerine göz yumulan Kuzey Irak’la başlaması yerinde olacaktır. Bu noktada Irak Merkezi Hükümetiyle ikili güvenlik anlaşmaları yapılması ve ortak hareket edilmesi de gerekli adımlardır.

Yapılmaması gereken tek şeyse “olayları zamana bırakmak” ve “du bakali n’olcak” fıkrasındaki gibi beklemektir. O halde “demir tavında dövülür” demek ve hiç zaman kaybetmeden kararlı adımlar atmak; slogan atıp halkın gazını almaktan çok daha gerçekçi ve gerekli olarak görülmelidir. Her geçen gün konu Irak’ın Kuzeyindeki bir kukla devlet olmaktan çıkıp Türkiye’nin beka sorununa dönüşmektedir. Bu gerçek göz ardı edilerek asla vakit kaybedilmemelidir.