‘Dinidar, bölücü ve ahmakların tuzağındayız’

Türkiye ve Suriye aynı mahfillerin eliyle terör ateşinde yakılırken, Türkiye-Suriye düşmanlığı körüklenirken. İki ülke dini-darlar ve bölücüler arasında preslenip sandviç yapılırken, “”Ey müttefik ABD, ya benimlesin ya terörist YPG ilesin” postası koyanlar ne yapıyor? Sağır sultanların bile duyacağı kükremeyle “ille de YPG isterim gölge etme başka ihsan istemem” diyen ABD’ye karşı, ABD’nin topaç ve uçurtmaları Suudi, Katar, Bahreyn, Kuveyt gibi şanı büyük nizamlar ile Suriye Ilımlı Dini-Dar Hanedanlığı için mücadeleye devam ediyor. Laik, cumhuriyet, devrimci, halkçı, milliyetçi, devletçi olması elzem olan ülkenin Genel Kurmay Başkanı geçen ay Riyad’ta iki gün evvel de Kuveyt’te “Şii-Alevi Hilali’ni” “ABD-İsrail projesi Kürt Koridoru’ nu” engellemek için ABD-İsrail ürünü ve projeleri olan Dünya Demokrasi Kuvvetleri ile “Sünni Hilal” toplantıları yapıyor.
Derin strateji hocası Davutoğlu hazretleri, “YPG Fırat’ın Batısına geçerse vururuz. Terörist bir örgütü sınırımızda kabul edemeyiz” diyebiliyor. Prof. ünvanlı sadrazam hazretlerine soruyoruz: Keyfinize binaen, YPG, Fırat’ın doğusunda özgürlük savaşçısı,batısında terör örgütü sıfatı mı taşıyor? Mizacınıza binaen, YPG’yi Kilis-Azez sınırında kabul etmez de Diyarbakır, Mardin, Urfa vilayetlerimize sınır olan Suriye hudut bölgesinde mi kabul edersiniz? Derin stratejinize binaen, Akdeniz’e penceresi olmasın da!
Fırat’ın doğusunda Barzanistan gibi bize mahkûm kalsınlar, zaten ABD’de perde arkasında bunu tamah ediyor anlayışı mı taşıyorsunuz? Lütfen sadrazam hazretleri derin vizyonunuzla iradesini temsil ettiğiniz bilgi fukaralarınızı nurlandırınız.
Suruç, Diyarbakır, İstanbul ve Ankara’da patlatılan terör bombaları yüzlerce can alıyor. Sadece son birkaç günde Şam ve Humus’ ta menfur terör saldırılarında 150 can katlediliyor. Suriye’yi katledenler Allah-u Ekber ve özgürlük naraları atıyor. Suriye’yi bir kan gölüne dönüştüren “Türklerin” cenazelerine “milliyetçi” milletvekilleri katılıyor. Dini-darlar “şehit” adl ettikleri katillerin cenazelerinde tekbir getiriyor.BM, ABD ve sessiz Dünyanın bile tepkisini çeken intihar saldırılarını Türkiye sultası görmüyor. Şam ve Humus terör faciasıyla yanarken malum cerideler zil takıp oynuyor. “Ölenler öteki mezhebin mensubu” zihniyeti kör ve vicdansız ediyor. Yandaş medyanın görüntülü borazanı Ülke TV’nin sıra-dışı adlı programında en sıra-dışı Prof. ünvanlı, uzman kılıklı mahlûkları temcit pilavı gibi sahneye koyan, simaları yüzüne vuranlara emsal teşkil eden zırcahil Turgay Güler,”Şii-Alevi Hilali tehdidi” hezeyanları sunuyor.

EKMEK, TUZ, VİCDAN
Türkiye’yi kana bulayanlar için gıyabında cenaze törenleri yapılıyor. Kürt, Alevi, Alman canlar yok edildiğinde tekbir sesleri yükseliyor. Türk, asker, öğrenci katleden intihar eylemcisi için Serok Apo fotoğrafları altında taziye çadırları kuruluyor. “Kürt” milletvekillerien ön safta özgürlük marşları söylüyor. Siyasi hayatını ve kalemini Erdoğan-Davutoğlu sultası için tüketen yandaş gazete yazarı Yusuf Kaplan, “Mısır’da Suriye’de hata yaptık. Tuzağa düştük. Ben yüreği yanan bir Müslüman olarak konuşuyorum tamam mı? Yalakalık mı yapacağım ben? Yeter ya! Batırdılar memleketi! Yalakalık yapa yapa, jölelilerle şunlarla bunlarla... habire gaz veriyorlar. Memleketi batırdılar ya!” diyor.
Kaplan, Davutoğlu’nun sıfır sorun politikalarını eleştiriyor, çok romantik buluyor. Adamın ajan, mason, gizli Yahudi, hinoğlu hin, çevreyi bahane ederek Reis’i ısırmak isteyen çift ayaklı olduğu keşfediliyor. “Nusayri faşist rejimi ve ona destek veren Sünni faşistler” deha tabirinin mucidi yerli Che Guevara Hakan Albayrak, ilk günden itibaren elinde kılıç Suriye’ye asker, mücahit, her türlü silah, ABD, NATO ve sittin cehennemin zombileri girsin sloganı atıyor. Erdoğan ve Davutoğlu’na toz kondurmuyor. Saldırılar karşısında bunalan Kaplan, Erdoğan’a tekrar methiyeler düzüyor, AB ile NATO ile ilişkilerin bozulmasını “manyak mısın sen?”diye sorguluyor. Hakan Albayrak’ın sunduğu desteğe rağmen Kaplan, AK troller için artık mevtadır. Kaplan ve Albayrak’ı muhabbet döneminde Suriye’de misafir etmiştik. Herhâlde yedikleri “Nusayri-Sünni faşist” ekmek ve tuz vicdanın cüzdana galebe gelmesine vesile oluşturmuş.
Kaplan, “Mısır ve Suriye’de tuzağa düştük” diyor. Yıllardır dini-dar, bölücü ve ahmakların tuzağındasın bugün mü fark ettiniz? Günaydın, Tünaydın ve İyi Uykular.