26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doğu Guta ve Suriye’nin varlık savaşı

Bessam Abu Abdullah

Bessam Abu Abdullah

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD, hiç bir zaman halkların davalarını ve özgürlük haklarını savunmadığı tarihi vakıalarla tescillenmiştir. ABD, Nagazaki ve Hiroşima’yı bombaladığında nasıl bir barbar olduğunu ve ülkelerin siyasi nizamlarını değiştirip servetlerine el koyma konusunda canavarlaşan kapitalist doğasını tüm gerçekliğiyle bize göstermiştir. ABD, en bariz örnek teşkil eden Vietnam ve Irak konusunda aleme ve kendi halkına sadece yalan söylediğini kendi başkanları ve generalleri kabul etmişlerdir. ABD Savunma Bakanı Robert McNamara ABD Kongresi savunma komitesine birçok konuda “ABD’nin ulusal güvenliği ve çıkarları için zorunlu olarak” yalan söylediğini itiraf etmiştir. ABD, 11 Eylül konusunda da yalan söyledi. Afganistan’ı işgal etme nedenleri de büyük bir yalandan ibaretti.

ABD, Libya ve Yemen konusunda da yalan söyledi. Suriye’ye dayatılan terör savaşında ve ardından gelen ABD işgali içinde tüm yalanları kullandı. Şam’ın kimyasal silah kullanıldığına dair olsun, Daraa’da çocukların tırnaklarının söküldüğü gibi ‘sahte devrim’ yalanları olsun, Hamza el-Khatib hikayesi olsun, Körfez ve Batı medyasının iddiasına göre 200 milyar dolardan fazla yardım alan İslami isimler taşıyan faşist silahlı örgütler hakkında yazılan-anlatılan hikayelerde olsun tedavüle soktukları yalanlar arşa ulaştı. Son yalanlarını, Suriye’nin Doğu Guta bölgesi için istismar ediyorlar. Guta bölgesinde 3 terörist grup bulunmaktadır:

1- Jaysh el-İslam (İslam Ordusu): Aşırı tutucu Vahhabi esaslı bir örgüt. Bugünlerde Türkiye’ye saldıran Suudi hanedanlığı ve Arap Birleşik Emirlikleri (ABE) tarafından desteklenen bir yapı. Başta Muhammed Alluş bu örgütün liderleri de Türkiye’de bulunmaktadır. Jaysh el-İslam tekfiri bir tarikata mensup oldukları için, 2013’te bölgede yer alan işçi lojmanlarında (Dahiyat Adra) vahşi bir katliam gerçekleştirdikten sonra rehin aldıkları kadın, çocuk ve yaşlıları halen demir kafeslerde tutmakta ve canlı kalkan olarak kullanmaktadır. Türkiye dahil hiçbir aklıselim ülke böyle bir uygulamayı kabul edemez. Ancak maalesef “hür Dünya” bu olaya sessiz kaldı.

2- Faylak Arrahman (Rahman Tugayı): Zihniyet itibarıyla ilkinden pek farklı sayılmaz. Bu örgüt de tekfircidir. Tek farkı bu örgütün Katar’dan yardım almasıdır. Ağırlıklı olarak Suriye’ninGĞuta bölgesinde yer alan Harasta mıntıkasında bulunmaktadır. Suudi hanedanlığı Katar çekişmesi sırasında bu iki grup arasında (Jaysh el İslam ve Faylak Arrahman) şiddetli çatışmalara şahit olmuştuk. Her iki taraftan toplamda 500’e yakın terörist ölmüştü. Kendileri dışında hiçbir varlığa tahammülleri olmayan bu örgütlerin devlet olduklarında neler yapabileceklerini düşünün.

3- El-Nusra: El-Kaide terörist örgütün Suriye’deki uzantısıdır. İçinde çeşitli ülkelerden azılı katil militanlar mevcut. Suriye’nin, İdlip, Golan-Kuneytra, Lazkiye ve Halep kırsalı gibi mıntıkalarda halen varlık gösteriyorlar. Guta bölgesinin ağırlıklı olarak Jobar beldesinde bulunuyor. Bu örgüt, NATO’nun Suriye’deki en itibarlı saha müttefikidir. Aynı zamanda IŞİD ile iletişim ve işbirliği halindedir.
Bu örgütler ve daha ufak yapılarda olanların en bariz ortak özellikleri Suriye’de Suudi Hanedanlığı, ABE, Katar, ABD ve İsrail’in piyonları olmaları ve onların projelerini hayata geçiren testere rolünü infaz etmeleridir. Bu terör örgütlerinin iplerini elinde tutan Efendilerinin Guta konusunda Dünyayı ayağa kaldırmaları, kimyasal silah kullanımını yeniden tedavüle sokmaları ve bir devletler arası savaşı bile göze almalarının geçek sebeplerini arz edelim;

1- Terörün bitirilmesi ve terör araçlarının imha edilmesiyle Guta ABD’nin kontrolü altından çıkmak üzeredir.

2- Guta’da NATO’ya hizmet eden casusluk cihazları bulunmaktadır.

3- Guta’nın, Şam’ı tehdit eden bir nokta olarak kalması istenmektedir. Badiya bölgesiyle birlikte ABD’nin işgal ettiği terörist yatağı Tenef askeri üssünü Guta’ya bağlayarak bu bölgenin devletin kontrolünden tamamen çıkarılması ve özerk bir yapıya kavuşturulması hayali suya düşmektedir.

4- BM, uluslararası adli tıp ve gözlemci raporlarına göre, bu faşist terörist örgütler tarafından Şam’a atılan havan saldırıları nedeniyle şehit olan vatandaş sayısı şu lahza itibariyle 15.500’dür. Binlerce vatandaş aldıkları yaralar sebebiyle ağır yaralarla yaşamak zorunda kaldı. Şam’a 80 binden fazla havan topu atıldı. Guta’nın temizlenmesi bu tehdidi ortadan kaldıracak.

Türk milletinin anlaması gereken konu, Türkiye hükümetinin artık meydanda olanları inkar etme halinden çıkması gerektiğidir. Geçen senelerde Suriye ile ilgili uydurulan yalanlar artık gerçeklerden ayırt edilmelidir. Din kimlikli faşist terörist örgütlere yardım ve yataklık eden, ayrılıkçı-faşist terörü destekleyen ABD’dir. Dinci ve bölücü faaliyetlerin asıl amacı bölgeyi parçalamaktır ve farklı başlıklar altında halkları birbirinden ayırmaktır.
Bölge devletlerinin ve halklarının el ele vermesi, bu tehditleri bertaraf etmek için yardımlaşması elzemdir. Kurnazlıktan ve kibirden vazgeçilmelidir. Bunun orta ve uzun vadede kimseye yarar sağlamayacağı bilinmelidir. Suriye ordusu, müttefikleriyle birlikte, faşizme ve emperyalizme karşı büyük bir zafer kazanma yolundadır. Bu zaferin bölge ve dünya çapında önemli etkileri olacaktır. Bölge halkları ve devletlerin bu gerçeğe uygun konumlanmaları bu zaferin daha büyük bedeller ödenmeden sağlanmasını hızlandıracaktır.